Santa fe translate French
346 parallel translation
Santa Fe taraflarında, Zeke.
Je suis allé à Santa Fe, Zeke.
Santa Fe'de beni bekleyen önemli işlerim var.
J'ai affaire du côté de Santa Fe.
Fakat Santa Fe'de iş için beni bekleyen iki adam var gitmezsem beni gebertirler.
Mais je dois me tuer une paire de mouffettes... sur la route de Santa Fe.
Büyükbabanın bankada kaç parası var biliyor musun?
Savez-vous combien d'argent papy a à la banque de Santa Fe?
Bankaya gömdüğün şu tahviller...
Ces actions qui croupissent à Santa Fe...
Öyle olsun bakalım... Santa Fe'ye geri dönüyorum.
Je rentre à Santa Fe.
Annemin Santa Fe'den aldığı müzik kutusu.
Cette boîte à musique... Maman l'a fait venir de Santa Fe.
"Santa Fe'nin İki Yalnız Atlısı" nı duydun mu peki?
Le cavalier de Santa Fe... ça ne vous dit rien?
"Sante Fe'nin İki Yalnız Atlısı" adlı kitabımı okumuş muydunuz?
Avez-vous lu mon Cavalier de Santa Fe?
Burası Santa Fe değil. Ben bir şerif değilim ve sen de bir kovboy değilsin.
Je ne suis pas shérif, ni vous cow-boy.
"Santa Fe'nin Yalnız Atlısı" nı efendim.
Le Cavalier de Santa Fe.
- Doğru. "Santa Fe'nin Yalnız Atlısı" nı. - Bir gün Teksas'ı gezmek istiyorum.
J'aimerais aller au Texas...
Santa Fe'ye üç saatlik yürüyüş yolunuz var. Haydi yürümeye başlayın.
Il y a trois heures de marche jusqu'à Santa Fe.
Cayenne Santa Fe'den uzak değil.
Cayenne n'est pas plus loin que Santa Fe.
Şuradaki kulenin Santa Fe'deki katedrale benzediğini söylemiştin.
Tu as dit que ce grand rocher ressemblait à la cathédrale de Santa Fe.
Burası yarından itibaren, Santa Fe'yi arayıp valiyi yatağından kaldırmak zorunda kalsam bile insan kaynıyor olacak.
Vous verrez. D'ici demain, cet endroit sera envahi. si je dois appeler Santa Fe, et faire sortir le Gouverneur du lit.
Pekala, biz de bu konuyu Santa Fe valisine kadar götürürüz.
C'est mon supérieur. On ira jusqu'au bout. à Santa Fe, au Gouverneur.
Babam öldüğünden beri Coronado'dan ayrılmak istiyordum. Ama Apaçiler yüzünden Santa Fe arabası buraya uğramaz oldu.
Je voulais quitter Coronado après la mort de mon père, mais la diligence de Santa Fé a été supprimée à cause des Peaux-Rouges.
Santa Fe'de yüzdüm, Ordu'da yüzdüm. Her yerde yüzdüm.
Pour Santa Fe, pour l'Armée et Buffalo Bill!
Vadinin karşısındaki barakada Santa Fe'ye gitmek üzere bir at bulacaksın.
Un cheval t'attendra en face. Va a Santa Fe, je t'y attendrai.
Sakın bunu bana yapma! Lew ile ben nasılsa senin Santa Fe'ye gittiğini göreceğiz.
Vous irez a Sant Fe mais Bill Jorden doit voir ces lettres.
Pete'nin Santa Fe'de yeri vardı, unuttun mu?
Pete tenait un café à Santa Fe, tu t'en souviens?
Yanlış yapmadan önce onu Sante Fe'den teknisyen olarak tanırım.
Je travaillais avec lui à Santa Fe avant qu'il ne vire de bord.
Nerede o? Birisi Santa Fe'de olduğunu söyledi, Socorro civarında.
On m'a dit, a Santa Fé, qu'il était pres de Socorro.
- Evet, bayım. Santa Fe'de senden bu tüfeği satın aldım
A Santa Fé, vous m'aviez vendu ce fusil.
Adı Santa Fe gazetesinde yazılı.
- Ah? - Il a tué des gens.
Rio Grande, Santa Fe, Albuquerque, El Paso ve içlerinde en gösterişlisi, Kaliforniya ismini bir 15. yy. romanındaki efsanevi bir inci ve altın adasından alan yer.
Rio Grande, Santa Fê, Albuquerque, El Paso, et le plus beau de tous, la Californie, qui rappelait une île de perles et d'or, sortie d'un roman du XV.
Santa Fe yakınında bir çiftliğe.
Près de Santa Fé.
Bu işi bir birlik ya da şerif yapabilir, ama bana göre yardım için Santa Fe'deki Birleşik Devletler şerifini çağırabiliriz.
Si jamais le shérif était dans l'incapacité de faire le boulot, venez me voir. On fera appel aux autorités fédérales de Santa Fe.
Santa Fe'ye kadar ödeme yapmıştın.
Vous avez payé jusqu'à Santa Fe.
# Santa Fe'ye giderlerken, Jim demiş ki #
Comme on l'emmenait à Santa Fe, Jim dit : " Je m'en fous...
# O gece, Johnny'nin barında koyu kahvemizi yudumlarken # # Santa Fe'deki yaşlı Jim'i yad ediyorduk #
Ce soir-là au Johnny's bar on sirotait un café noir et on pensait à Jim qui s'amusait à Santa Fe.
# Santa Fe'de işte o an # # Bildiklerimin çok azını söylüyorum # # Tam da pencereden tırmanırken #
A ce moment à Santa Fe... – je ne dis que le peu que je sais – le pauvre Jim prit une balle dans le buffet.
Missouri üzerindeki şehir Santa Fe'nin sonunda, Oregon Trail'den atlayınca.
Oui, Saint-Louis. Sur le Missouri. La ligne de Santa Fé, la piste de l'Oregon.
Sonra Hezekiah'ı kelepçeleyip Atchison'dan, Topeka'ya ve Santa Fe'ye gönderdin.
Vous avez enchaîné Hézékiah au train de Santa Fe.
Denver'daki savaş malzemeleri deposundan kalkan bir levazιm treninin... 2. Kaliforniya Birliği'ne giderken... Santa Fe'de durakladιğιnι haber aldιm.
Il semble qu'un train d'approvisionnement venu du dépôt de matériel de Denver, en route pour la 2e Colonne de Californie en garnison à Santa Fe devrait s'arrêter demain matin au croisement de la Sand River, à 48 km.
Santa Fe'de inip Amarillo üzerinden geri dönerseniz, tam istediğiniz yere gidersiniz.
Descendez à Santa Fe et retournez par Amarillo. Vous arriverez tout droit où vous... allez.
Santa Fe'ye gittiler.
Ils sont partis à Santa Fe.
Sibley'le beraber olduğuna göre, Santa Fe tarafından geliyordun.
Si tu étais avec Sibley, c'est que tu venais de Santa Fe...
- Hiç Santa Fe'de bulundun mu, Max?
- T'es déjà allé à Santa Fe, Max?
Senatör Carlyle Atchison-Santa Fe hattının gelişen küçük kasabamızdan geçmesine karar verdi.
Le sénateur Carlyle nous fait la gentillesse de faire passer la ligne Atchison-Santa Fe par notre petite ville dynamique!
İşte mallar için kredi mektubu. - Santa Fe'deki banka sizi bekliyor.
Voici la lettre de crédit pour la banque de Santa Fe.
Santa Fe yolu uzun.
Je pense que la route est longue jusqu'à Santa Fe.
Santa Fe'den geri dönmeleri ne kadar sürer?
Quand vont-ils rentrer de Santa Fe?
Santa Fe'ye gidip valiyle görüşeceğim.
J'irai voir le Gouverneur à Santa Fe.
Evet, bir süre için Santa Fe'ye gidiyorum, halletmem gereken bir iş var.
Oui. J'ai des affaires à régler à Santa Fe.
- Santa Fe'ye. Bir dostumu göreceğim.
A Santa Fe, rendre visite à un ami.
Öğleden önce Santa Fe'ye varırız.
Nous serons à Santa Fe avant midi.
Keşke Santa Fe'de kalsaydık.
On aurait dû rester à Santa Fe.
Tanıştığımızı sanmıyorum, bayım.
Je suis procureur à Santa Fe.
Aynı soyadı taşıyoruz, Callum. Santa Fe Savcısıyım.
- Nous sommes parents, vous savez.