Sonsuza kadar translate French
7,869 parallel translation
Sonsuza kadar saklanamazsın!
Tu ne pourras pas te cacher de moi éternellement!
Esther, birlikte sonsuza kadar yaşayabiliriz.
Esther, ensemble, nous pouvons vivre éternellement.
Öldüğüm günü bekliyorsun ki Hayley'nin yanındaki sonsoz yeri kapasın. Ama beni öldürürsen onu sonsuza kadar kaybedersin.
Tu attends le jour où je mourrai pour que tu prennes ta glorieuse place auprès Hayley, et si tu me tues, tu la perdras à jamais.
Sonsuza kadar bizimle kalabilirsin.
Tu peux rester avec nous autant que tu le souhaites.
Annem senin gardiyanın değil ve bu sonsuza kadar sürmeyecek.
C'est pas ta geôlière et ça durera pas.
Beni öldürürsen seni sonsuza kadar içeri atarlar.
Si tu me tues, ils te mettront au trou pour toujours.
O gece ilk kez kendim için tamamen farklı bir yaşam hayal etmiştim. Yolumu sonsuza kadar değiştirdi.
Cette soirée ici avec toi, c'était la première fois que je m'imaginais une vie différente.
Sonsuza kadar.
Pour toujours.
Onu seviyorum ve sonsuza kadar onunla birlikte olmak istiyorum.
Je l'aime et je veux être avec lui pour toujours.
O fazla ileri gitti ve diğerleri ne yaptığını keşfedince sonsuza kadar boşluğa gönderildi.
Il a été trop loin. Et quand les autres ont découvert ce qu'il avait fait, il a été banni dans le Néant pour toujours.
Sorunları sonsuza kadar bitirecekti.
C'était sur le point de venir à bout des Perturbations!
Bu yüzden şimdi sonsuza kadar dünya üzerinde dolaşıp çocuklarını arıyormuş.
Elle ère donc sur Terre pour l'éternité, à la recherche de ses enfants.
Sonra da sonsuza kadar senin tasmana sahip olur.
Et la il va t'avoir par les couilles pour toujours.
# Daima ve sonsuza kadar Hatırla beni #
" Pour toujours et sans retour je t'en prie, de moi, souviens toi,
George "Sonsuza kadar uzak mesafe ilişkisi yürütmeyeceğiz" dedi.
Enfin, George a dit que cette situation ne durerait pas toujours.
Açıklığa kavuşsun diye soruyorum. Gündüz "Sonsuza kadar uzak mesafe ilişkisi yürütmeyeceğiz" derken ne demek istemiştin?
Alors, juste pour clarifier, quand tu as dit que cette situation ne durerait pas, qu'est-ce que tu voulais dire?
Sonsuza kadar ayrı kalmak istemediğimi söylemek istemiştim.
Et je ne veux pas qu'on soit séparés pour toujours, alors...
Benimle evlendiği zaman sonsuza kadar benim olacak. O da kısa bir süre içinde olacak.
Une fois qu'elle aura dit oui ce qui ne vas pas tarder.
Onunla evlenirse sonsuza kadar zihninde hapsolacak.
Si elle l'épouse, elle sera coincée dans son esprit pour de bon.
Sonsuza kadar sürebilir.
Cela pourrait durer éternellement.
Bana göre sanki sonsuza kadar.
Ça paraît une éternité.
Hannibal Lecter'ın bağırsakları içinde ızdırap çekmek sonsuza kadar bitmeyecekmiş gibi gelmiş olsa gerek.
Souffrant à l'intérieur des intestins d'Hannibal Lecter pour ce qui doit ressembler à une éternité.
Bizi şeytandan koru, günahtan uzak tut şimdi ve sonsuza kadar.
Ne nous soumettez pas à la tentation, mais délivrez-nous du Mal. Maintenant et à jamais.
O intörnlüğü senin için sonsuza kadar tutmazlar.
Ils font te garder en tant que résident pendant très longtemps.
O... Onu... Sonsuza kadar cezalı kalacak.
Elle est privée de sortie pour toujours.
Onu sonsuza kadar terk et.
Quittes-le pour de bon.
Sonsuza kadar bundan kaçamazsın.
On ne peut pas fuir toute sa vie.
O kırmızı başlığı takmak isteyenler olduğu sürece bu çete hareketi sonsuza kadar sürebilir.
Aussi longtemps que quelqu'un portera cette cagoule rouge, ce gang pourra vivre éternellement.
- Sonsuza kadar yaşamayacağım Yat-Sen.
Je ne vivrai pas éternellement, Yat-Sen.
Orada sonsuza kadar kalmanı istemezdim.
Je ne voudrais pas que tu restes ici indéfiniment.
Hiç kimse sonsuza kadar şanslı değildir.
Personne n'est chanceux pour toujours.
Sonsuza kadar. "
Pour toujours. "
Yani sonsuza kadar burda yaşamak istemezsin değil mi?
Tu ne veux pas vivre ici pour toujours, si?
Sonsuza kadar bağlı olacaklar.
Ils seront liés à jamais.
Bu fotoğrafı sonsuza kadar kalbime en yakın yerde taşıyacağım.
Je garderai cette photo prêt de mon cœur pour toujours.
Walter, Amerika'nın Orta Doğu üzerindeki etkisi sonsuza kadar sürmeyecek.
L'influence américaine sur le Moyen-Orient ne peut durer éternellement.
Sonsuza kadar saklanamazsın.
Tu ne peux pas te cacher pour toujours.
Sonsuza kadar koşamam.
Je ne pourrai pas courir éternellement.
Aşık olduğun zaman, sonsuza kadar birlikte olacağını düşünürsün.
Quand on est amoureux, on croit être intimement liés à jamais.
Sen dedi ben kurban yaparsanız, Karşılığında, Sonsuza kadar yaşamak istiyorum
Tu as dit que si je faisais un sacrifice, en retour, je vivrai éternellement.
Sana sonsuza kadar ortadan yok olacağının garantisi olmadan 100,000 $ vermiyorum.
Je ne vous donne pas 100 000 $ sans la garantie que ce truc disparaisse pour toujours
Will Belmont'un acımasız cinayeti, Lakewood kasabasını sonsuza kadar değiştirdi.
Le meurtre violent de Will Belmont a changé pour toujours la ville de Lakewood.
Bıçaklardan sonsuza kadar kaçamazsın.
Tu pourras pas toujours éviter les couteaux.
Ben de sana göz kulak olacağım kılına zarar gelmesine izin vermeyeceğim. Sonsuza kadar.
Je vais prendre soin de toi et te garder saine et sauve.
- Sonsuza kadar böyle kalacağını mı sandın?
Tu pensais rester comme ça pour toujours?
Zombi olmak her ne kadar yarar sağlıyorsa da hiçbir şey sonsuza kadar beyin yemek zorunda kalmakla bir olamaz.
Malgré tous les avantages qu'être un zombie lui procure, une éternité à manger de la cervelle ne vaut pas le coup. Crois-moi. Okay.
Sonsuza kadar hoşça kal, Mitch.
Adieu pour toujours, Mitch.
- Sonsuza kadar sürmeyecek çünkü artıyor ama üstel bir büyüme yok, unuttun mu?
Ça ne durera pas, c'est différentiel, pas exponentiel, tu sais bien.
Ama "Bu hikayeyi sonsuza kadar anlatacağım" anlardan biriydi.
C'était sans aucun doute un de ces moments : "Je vais toujours raconter cette histoire".
Sonra bunu sonsuza kadar resmi kayıtlara koyacak sanık uzlaşma anlaşmasını imzaladı ve şimdi de benim koltuğumda yaşıyor.
Et alors il a signé un accord qui rend cette version officielle pour toujours, et maintenant il vit sur mon canapé.
Biz onu hapse tıktırana kadar dinlenme odasına gidiver biraz kahvaltı et, bir fincan kahve iç. Sonra, o aşağılık herif sonsuza dek federal hapishaneye kapatıldığında, hep birlikte kutlayacağız.
Tant que nous ne l'avons pas mis sous les verrous, tu descends en salle de pause, prends ton petit-déjeuner, peut-être une tasse de café, et quand cet enfoiré sera enfermé à vie dans une prison fédérale, nous pourrons fêter ça.