Soru şu translate French
1,505 parallel translation
"Soru şu, neden otoriteler bu olayı bu kadar farklı şekilde ele alıyor,... ve neden haberler karartılıyor?"
La question est : Pourquoi les autorités traitent-elles cet incident si différemment, pourquoi interdire la presse?
Asıl soru şu : neden bu özellikler, neden 25 Aralık'ta bir bakire doğumu neden 3 günlük ölüm ve kaçınılmaz yeniden diriliş, neden 12 havari ya da takipçi?
La question demeure : pourquoi ces attributs, pourquoi la naissance virginale un 25 décembre, pourquoi la mort de 3 jours avant l'inévitable résurrection, pourquoi 12 disciples ou adeptes?
Soru şu, asıl sen kimsin?
La question est... qui est-tu toi?
Hayır, Bay Mantık, soru şu :
Non, "Prudence".
Belki de soru şu :
La question, c'est :
Açıkta kalan soru şu, Meksikalı olmaktan vazgeçmişler mi, vazgeçmişlerse ne zaman?
Voilà la question : ont-ils arrêté de l'être, et quand?
Kimsenin soramadığı asıl soru şu : "Dan günün birinde yeniden aşık olabilecek mi?"
La vraie question, celle que personne ne pose, c'est : - Dan retrouvera-t-il l'amour?
Soru şu... hangi tür düzlemde, bu iki olay arasında eşit yarı-oransal bağlantı vardır?
Question... Sur quel plan d'existence y a-t-il un lien au moins semi-rationnel entre ces évènements?
Bunun üzerine sorulabilecek en mantıklı soru şu :
La seule question qui vaille d'être posée :
Ama soru şu Papi.
Mais... Voilà la question, Papi.
O yüzden, tek soru şu :
Alors, la question est...
Fakat en önemli soru şu, kalp krizine neden olan ne?
Reste surtout à déterminer leur origine.
Soru şu :
Alors la question est :
Bulunduğumuz yeri ve niyetimizi biliyordu. Asıl soru şu :
Il connaissait notre localisation et nos intentions.
Evet, Hugo. Sanırım herkesin aklındaki soru şu :
Alors Hugo, je crois que la question que tout le monde se pose est :
- Önemli soru şu ; - İşte benim param. Smash Williams, geçen hafta yedek kulübesindeydi, oynamamıştı.
{ \ pos ( 192,235 ) } La grande inconnue, c'est Smash William, sur la touche depuis une semaine.
Güdümleme sistemlerinin Çita'dan 38 saat önce alındığını biliyoruz. O zaman soru şu : Şu anda neredeler?
On sait que ces systèmes de guidage ont été sortis du Cheetah il y a environ 38 heures de cela, la question c'est, où sont ils maintenant?
Sanırım, kim olduğumuzu biliyorum, ama soru şu, Gerçekten yıllığı 18,000 dolar olan bir okula gitmek istiyor muyuz?
On sait qui on est, mais la question est... est-ce qu'on veut aller dans une école qui nous arnaque de 18 000 $ par an?
Şimdi soru şu ki,. evli olduğunuz halde bu bekar olayında ne yapıyorsunuz?
Pourquoi un couple marié infiltre un speed dating?
Soru şu ki, amaç nedir?
- Mais pourquoi tout ceci?
Soru şu, hangi yerel Brezilya tropik meyvesinin
La question est : quel fruit tropical originaire du Brésil porte le nom latin ananas comosus?
- Soru şu.
- Question...
Ama temel soru şu. Bunu ispat edebilir misin?
La question est... est-ce que tu peux le prouver?
O zaman soru şu ; Neden bizim zamanımızı harcıyor?
Donc la question est, pourquoi gaspille t-il notre temps?
Sorulması gereken soru şu : " Sudan bu soykırım için parayı nereden buluyor?
La question est : où le Soudan trouve-t-il l'argent pour financer le génocide?
Asıl soru şu ki, sen kimsin?
La question est : "Qui êtes-vous?"
Hayır, asıl soru şu ki, nasıl oldu da New Bern'de yetkili sen oldun?
Et toi? Comment as-tu pu devenir Maire de New Bern?
Çukur kırpıntılar sorun değil. Asıl soru şu :
Très bien, mais la vraie question, c'est :
En önemli soru şu, oyunuzu kime vermiştiniz ve oyunuz yine aynı mı olacak?
J'aimerais savoir pour qui vous avez voté et si vous referez le même choix.
Asıl soru şu ki tam olarak neyi temizliyorlar?
Donc la question maintenant est "Que nettoyaient-ils exactement?"
Soru şu ki, bu kadın bunları neden istedi?
La question, c'est pourquoi veut-elle ces trucs?
Asıl soru şu, sevgili Casey ; Opera nerede?
La bonne question, mon cher Casey, serait plutôt : où est l'opéra?
Asıl soru şu ; "Buna tanıklık edecek miyiz, yoksa bunu karanlık bir sokakta ya da başka bir yerde mi yapacak?"
Il nous reste à savoir si nous pouvons être témoins ou s'il le fera dans une ruelle.
Öyleyse soru şu : Parker Bey bu sefer eline ne geçirmiş. Neden?
La question est donc, qu'est-ce que M. Parker a bien pu découvrir cette fois?
Esas soru şu ki ;
Reste une question :
Asıl soru şu ;
Question :
Asıl soru şu ki bu isteğin sizin için anlamı nedir?
Vous vous prenez pour Dieu maintenant? La question est, qu'est-ce que cette montée d'adrénaline signifie pour vous?
Şimdi cevaplanması gereken soru şu :
Et la réponse à la question :
Bir diğer soru da şu ; o şu anda nerede?
Et où est-il maintenant?
Sonra aklıma şu soru geliyor : Pete, Örümcek-Adam'la öpüşmemin fotoğrafını çektiysen sınıfa getirir misin?
Ce qui me rappelle qu'en fait Pete, si tu as une photo de mon baiser avec Spider-Man tu pourrais l'amener en cours?
Affedersiniz. Bence Angie'nin demek istediği kafalarda soru işareti kalmaması açısından kaybolan insanları bulma konusunda şu ana kadarki tecrübemiz onları kayboluşlarının... Jet Ski taksitlerini vermeyip New Hampshire'a kaçan tipteki insanlar.
Je suis désolé, mais ce qu'Angie veut dire, car on veut être francs avec vous, c'est que notre expérience est surtout liée aux personnes qui sont disparues au New Hampshire sans payer leurs factures.
Sadece bir kaç soru sormak istiyorum. Ben de şu adrese baktıktan sonra cevaplamayı çok isterim.
Je répondrai aux questions après que nous ayons vérifié cette adresse.
- Ben sadece... - Aptallaşma. Normal bir soru sor ve şu işi bitirelim.
Pose-moi une vraie question et finissons-en.
Yerinde bir soru. Cevabı da şu : Vermeye hazırdım ama kimse istemedi.
Et la réponse est que j'allais leur donner, mais ils ne l'ont jamais demandé.
Sormamız gereken soru şu :
La question est très simple :
Martha Jones. Şu halde, asıl soru, hala nasıl nefes aldığımız.
Bien, Martha Jones, la question est, comment respirons-nous?
Ve şu soru sorulacak :
Et la question sera alors :
Şu sembol, soru işareti, hani cümlenin sonunda olur ve soru...
Le symbole, le point d'interrogation, celui qu'on met en fin de phrase.
Ah, buraya geldiğinden beri sormaya can attığın, şu soru.
Enfin la question qui te démange depuis ton arrivée.
tamam, önemli olan, şu an karşılaştığımız soru.... bu çocukla ne yapacağız? ?
Sans vouloir s'inquiéter, qu'allons-nous faire du bébé?
Asıl soru şu ki öldürmek istiyor muydu?
Oui, mais la question est, était-il prêt à le tuer pour ça?