Soru şu ki translate French
299 parallel translation
Soru şu ki, yarın kendimi daha iyi hissedecek miyim?
La question est : Lrai-je mieux demain?
Şimdi, soru şu ki :
Maintenant, la question est :
Şimdi soru şu ki Bu savunma, kötülüğün yeni biçimlenmiş etinden alınan seyreltilmemiş hücrelere karşı koyabilecek mi?
Maintenant, reste à savoir si cette protection résistera aux forces du Mal? Résistera-t-elle à une nouvelle attaque du Mal?
Soru şu ki, bununla nasıl başa çıkacağız?
Maintenant, que fait-on?
Soru şu ki, sen kimsin Allah aşkına?
Mais gardons les pieds sur terre : qui êtes-vous?
Buna engel olamayız. Soru şu ki : Onlarla birlikte kim ölecek?
"Centre International d'lnformation" dont j'ai parlé et cela les terrorisait.
Soru şu ki ; ne kadar fazlasını?
que veux-tu de plus?
Soru şu ki Bayan Schlegel'ın zaman içinde annemle arkadaş olmaya çalışıp çalışmadığı...
Le tout est de savoir... si cette Mlle Schlegel a intrigué pour gagner maman.
Büyük soru şu ki ; bu süre yeterli olacak mı?
Mais cela sera-t-il suffisant?
Ama soru şu ki ; [br] Buraya nasıl geldi?
Mais la question est : Comment est-il arrivé ici?
Asıl soru şu ki sende cesaret var mı, dostum?
et toi, mon frère?
Soru şu ki, şu güç alanına yakalanıp kızartma olmadan nasıl kanaldan geçeceğiz?
On prendrait une décharge.
Soru şu ki senin hak ettiğin bedelin ne olduğu.
C'est une question de compensation... à laquelle tu as droit.
Soru şu ki : Neden Borglar uzayda herhangi birinin bulabileceği, içinde tüm teknolojilerini barındıran gemilerinden birini, başıboş olarak arkalarında bırakmışlar?
Pourquoi les Borgs ont-ils abandonné l'un de leurs vaisseaux à la merci de n'importe qui?
Soru şu ki : Şimdi nasıl bir yöntem izleyeceğiz.
Mais comment procède-t-on maintenant?
Tek soru şu ki, kadın öldükten sonra adam niye çıkıp gitmedi?
Alors puisqu'elle est morte, pourquoi il ne sort pas?
Asıl soru şu ki :
La grande question, c'est :
Soru şu ki seni Emerald City'e vermeli miyim?
La question, c'est : est-ce que je te remets à la cité d'émeraude?
Soru şu ki, nasıl devre dışı bırakırız?
- Oui. Comment la déclencher?
Soru şu ki, neden hayallerimiz var?
La question est... Pourquoi avons-nous de l'imagination?
Soru şu ki, neden yapmadı?
Pourquoi il ne l'a pas fait?
Ama soru şu ki, sen onunkini paylaşmaya çalıştın mı gerçekten?
mais avez-vous essayé de partager la sienne?
Soru şu ki :
La question est :
Soru şu ki sizin korumanız var mı?
Je me demande si toi, tu es protégée?
Soru şu ki, şimdi ne yapıyoruz?
Alors, qu'est-ce qu'on fait?
Soru şu ki, hangisi?
Le tout est de savoir lequel est le bon.
Öyleyse soru şu ki, kurbanı nasıl seçtiniz?
La question est : comment choisir la victime. C'est aléatoire?
Soru şu ki hala başında mı olacaklar?
Reste à savoir s'ils seront toujours dans leurs orbites.
Soru şu ki, bununla ne yapacaksın?
Mais que vas-tu en faire?
Soru şu ki, kim ve neden?
Oui, mais qui et pourquoi?
Soru şu ki, bütün bunları nerden biliyorlar, huh?
Comment sont-ils au courant de tout ça?
Soru şu ki, ne ikimizi bir çift mal gibi gösterebilir?
Pourquoi on a l'air d'une paire de couillons?
Soru şu ki, nasıl?
La question c'est comment.
Soru şu ki, niçin?
Mais pourquoi?
Soru şu ki hayatının geri kalanında neler olacak?
La question est : que vas-tu faire de ta vie?
Esas soru şu ki : Bu değişiklik doğal mı yoksa yapay mı?
La question est : naturellement ou a-t-elle été manipulée?
Soru şu ki ;
La question est :
Soru şu ki : onun ölümünden çıkarı olan kadın kim?
La question est : quelle femme bénéficierait le plus de sa mort?
Soru şu ki, hangisi?
À nous de trouver laquelle.
Ama daha zor soru şu ki : Ya öyle değil idiyse?
Mais le plus dur, c'est de reconnaître qu'on s'est peut-être trompé.
Soru şu ki, zarar vermeyi düşündüğün kimdi?
La question est, à qui voulais-tu faire mal?
Konu şu ki, elimde bir leopar var. Ve asıl soru da şu ki, onunla ne yapacağım?
Qu'est-ce que je vais en faire?
Seni ve Bayan Fulton'u hayatınızın sonuna kadar rahat ettirmek için yeterli olacaktır. Soru şu ki, ne kadar nakit para istiyorsun?
La question est, combien voulez-vous?
Ama sorun şu ki eğer şirketi arayıp, onlara, "elimde, 45 yaşında aslan terbiyecisi olmak isteyen bir muhasebeci var" dersem ilk soracakları soru "Kendi şapkası var mı?" olmayacaktır.
Mais voyez-vous, l'ennui c'est que... si j'appelle maintenant le service et que je leur dise... "J'ai un comptable de 45 ans qui veut devenir dompteur de lions"... leur première question ne sera pas, "Est-ce qu'il a un chapeau?"
Belli ki, teknik direktör Martin Luther tüm hücumcuları sokmaya karar verdi. Maçın bitmesine iki dakika kala bunu yapmalı da. Büyük soru şu :
L'entraîneur Martin Luther a opté pour l'attaque à outrance, à 2 minutes du sifflet final.
"Charlie Chaplin'i sever misin"? Evet, bir aday için güzel bir soru, kaldı ki, cevabım da şu, elbette ki...
"Aimez-vous Charlie Chaplin?" Quelle bonne question!
Ve tabii ki sorulan soru şu Billy Chapel'ın bu atışlara devam etmesi için ne kadar yakıtı kaldı?
La grande question est : combien d'énergie reste-t-il à Billy Chapel?
Ve tabii ki ortaya şu soru çıkıyor :
Ce qui soulève la question suivante :
Problem şu ki doğruyu söylediğimde daha fazla soru geleceğini biliyordum.
L'algue non plus, elle n'est pas biologique. L'ennui, c'est qu'une fois la vérité connue, je savais qu'un flot de questions s'abattrait.
Asıl soru şu, sadece takılmak varken, neden onlarla çıkmak isteyeyim ki?
Pourquoi je devrais m'embêter à sortir quand je peux juste me la taper?
Soru şu, bir sonra ki neresi?
Où va-t-il maintenant?