English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ S ] / Söylemek zorundayım

Söylemek zorundayım translate French

1,018 parallel translation
Hayır, hayır bitirmeme izin ver. Sana gerçekleri söylemek zorundayım...
Je dois vous dire la vérité.
Artık gitmeliyim. Ama ayrılmadan önce söylemek zorundayım.
Puisque je pars, je dois te le dire,
Su fıçılarında umduğumuz şeyin bulamadığımızı söylemek zorundayım.
C'est du propre, au réservoir.
Size burayı terketmenizi söylemek zorundayım, Bay Donely.
Je dois vous prier de partir, M. Donely.
Yine de söylemek zorundayım.
Il faut que j'en parle.
Hoşlanmadığımı söylemek zorundayım.
- Disons que je ne l'aime pas.
Elimde değil bay Flusky. Aklımdan geçenleri söylemek zorundayım.
Je ne peux plus me taire.
Yaşamak için şarkı söylemek zorundayım.
J'dois chanter pour vivre.
Bir mahkeme olmasında ısrar ederseniz size şunu söylemek zorundayım, oğlunuzun güvenliği ve sağlığı konusunda hiçbir... garanti veremem. Ve dul karınız için de...
Malheureusement, si vous insistez pour passer en justice, il n'est pas en mon pouvoir de vous garantir la sûreté et le confort de votre fils... et veuve.
Bunu söylemek zorundayım.
Je crois que je devrais.
Size beklemediğiniz bir şeyler söylemek zorundayım mutemelen şok olacaksınız ama sizden bir iyilik istemek zorundayım.
J'ai quelque chose de très inattendu à vous dire... vous allez sans doute être stupéfait... mais je dois vous demander une faveur.
Bunu söylemek iyi bir fikir mi bilmiyorum, ama sana bir şey söylemek zorundayım.
Écoutez. Je ne sais si je fais bien, mais... j'ai une responsabilité que j'estime devoir partager avec vous.
Holly'ye orta ringte çalışamayacağını söylemek zorundayım. Şu kafesteki kediler gibi sürünmeyi tercih ederdim.
Je préférerais ramper dans la cage aux lions que d'annoncer à Holly qu'elle n'est plus la vedette.
Şunu söylemek zorundayım ki, hayatım boyunca bu kadar düşüncesiz bir savurganlık görmedim.
Si vous le permettez, je vais noter cette phrase dans mon journal. Vous tenez un journal intime?
Sevgili Bay Worthing, Bayan Cardew'in 35 yaşına kadar bekleyemeyeceğini net bir şekilde belirtmesi üzerine, ki bunun kendisinin sabırsız yapısını gösterdiğini söylemek zorundayım, size kararınızı yeniden düşünmeniz için yalvarıyorum.
Miss Cardew est la petite-fille de feu M. Thomas Cardew, 149 Belgrave Square, S.W. Gervase Park, Dorking, Surrey. Et des Sporran, dans le Fifeshire. Cela n'est pas insatisfaisant.
Pek de çaba sarf etmediğini söylemek zorundayım.
- Elle n'a pas fait beaucoup d'efforts.
Fakat sana bir şey söylemek zorundayım.
Ce que j'ai à dire ne prendra pas très longtemps.
Geri dönüp ona söylemek zorundayım.
Il faut que je retourne le lui dire.
Sana bunu söylemek zorundayım. Bundan nefret ediyorum, ama mecburum.
Ça ne me plaît pas, mais je dois vous dire une chose.
Senin aleyhine kural koymak hoşuma gitmiyor, Cadmus, eğer ailenden bir kişi yarışı tamamlamazsa Lige'in ödülü alması gerektiğini söylemek zorundayım.
Désolé d'être contre vous, mais si aucun membre de la famille ne finit, je déclarerai Lige vainqueur.
Genç eşinizin fotoğraflarının, bu stüdyoda çekilen en güzel fotoğraflar olduğunu söylemek zorundayım.
Je dois bien admettre que les photos de Mme Egerman sont excellentes. Nous n'avons rien fait de mieux.
Söylemek zorundayım hilekar biriymiş.
Plus sournois, dirais-je.
Sana bir şey söylemek zorundayım.
Je dois vous dire quelques chose.
Lucy, Tate'e birşey söylemek zorundayım.
Je dois dire quelque chose à Tate.
Ama şunu söylemek zorundayım.
Mais j'aimerais d'abord dire une chose.
Ve sana berbat bir şey daha söylemek zorundayım.
Ce que j'ai à vous dire est extrêmement pénible.
Harry, sana bir şey söylemek zorundayım.
Harry, je dois te dire quelque chose.
Bazı insanlar... - Şey, söylemek zorundayım, büyü yaparlar. - Büyü mü?
Il y a des gens qui... je dois te le dire... qui vivent de magie.
Sana tuhaf bir şey olabilir, bunu sana söylemek zorundayım.
Quelque chose d'étrange risque de vous arriver.
Aynı olduğumu söylemek zorundayım. Evet, bazen de...
Je dois t'avouer que moi aussi... cela m'arrive parfois.
Çok önyargılı olduğunu söylemek zorundayım.
Un compte rendu bien peu objectif!
Söylemek zorundayım ki, Oldukça doluydular.
Pour qui se prennent-ils? Quel toupet!
Sana söylemek zorundayım.
Je dois te le dire.
Ne yapıyorsun? Belki bunun ne yeri ne zamanı, ama söylemek zorundayım.
Il faut que je te dise quelque chose.
Naçizane teşekkür ederim, ekselansları ancak... söylemek zorundayım ki yaptığınız iyiliğin karşılığını ülkeme karşı düşmanca bir fiil yaparak ödeyecek değilim.
Je vous remercie humblement, Votre Majesté, mais je me dois de vous dire que je ne peux payer cette faveur par un quelconque acte hostile à mon pays.
# Söylemek zorundayım, genç kadının durumu oldukça vahim #
"Elle est bien mal en point."
Tüm doğruyu bilebilmeleri için bu küçük yalanı söylemek zorundayım Billy.
Ce mensonge est nécessaire pour que la vérité éclate.
... size birşey söylemek zorundayım : Ben bir devrimciyim.
Sachez que... je me consacre à la Révolution.
Her ne kadar beni aşağılamana neden olacak olsam da... Söylemek zorundayım, ben... seni de seviyorum.
Et tu vas certainement me mépriser parce que je veux que tu saches que...
Sana bunu söylemek zorundayım.
Il faut te dire...
Üzgünüm ama kaba davranmaya başladığını söylemek zorundayım.
Excuse, mais je dois te dire que tu es discourtois.
Ama sana ayrıca söylemek zorundayım : Bu kılıç ömrünün sonuna gelmiş.
Je dois vous dire aussi que ce sabre a atteint sa limite de durée de vie.
- İzninizle, konuşmamızın tuhaflaştığını söylemek zorundayım.
Mme Robinson, sauf votre respect, cette conversation devient étrange.
Hayır. Evimizin disiplinini korumak için bunu söylemek zorundayım.
Si, il faut qu'elle se le mette bien dans la tête.
- Diyette olduğumuzu söylemek zorundayım.
Il faut se mettre la ceinture.
Sadece, onu görmeme izin verildiğini Büyükelçi'ye söylemek zorundayım.
Il faut que l'Ambassadeur sache que je l'ai vu.
Önyargılı davranacağını söylemek istemiyorum ama tarafsız olmak zorundayım.
Ne croyez pas à des préjugés, je ne pense pas à mal.
Kaç kere daha size söylemek zorundayım, ben kimseyi öldürmedim.
Le flic qui a été tué avait plein d'amis.
Bir şey sormak zorundayım dedim. Gerçeği söylemek zorundasın demedim.
Je posais la question, je ne demandais pas la vérité.
Bu talihsiz olay yüzünden, Vera küçük sırrımızı Bay Tony'e söylemek zorundayız.
Cet incident regrettable... nous force à révéler notre petit secret.
- Elbette söylemek zorundayım.
- Bien sûr que si.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]