Umarım sakıncası yoktur translate French
478 parallel translation
Londra'dan yeni bir elbise ısmarlamıştım. Umarım sakıncası yoktur.
- J'ai commandé une robe de Londres.
Umarım sakıncası yoktur Bay Matuschek.
Ca ne vous ennuie pas?
- Umarım sakıncası yoktur.
Si ca ne vous fait rien!
Umarım sakıncası yoktur ama dans listenizi biz sizin için hazırladık. Teşekkür ederim.
Nous nous sommes permis d'inscrire les noms de vos cavaliers.
Üzgünüm. Gerekli önlemleri almalıyım. Umarım sakıncası yoktur.
Je dois prendre des précautions.
Umarım sakıncası yoktur.
Ça vous ennuie?
Umarım sakıncası yoktur.
- J'espère que ça ne te dérange pas.
Umarım sakıncası yoktur, adamlarımı sancak güvertesine yerleştirdim.
Ne m'en voulez pas mais j'ai disposé mes hommes le long de votre navire.
- Umarım sakıncası yoktur.
- Cela ne vous dérange pas?
Yemeğe geleceğim, umarım sakıncası yoktur.
J'espère que ça ne vous ennuie pas, mais j'ai arraché une invitation à diner.
Umarım sakıncası yoktur.
- J'espère que ça ne vous ennuie pas.
Umarım sakıncası yoktur.
J, espère que ça ne vous dérange pas.
- Evet. O... Üç tane kalmıştı, umarım sakıncası yoktur.
Oui, elle en avait trois boîtes.
Umarım sakıncası yoktur, efendim.
Ça ne vous dérange pas, j'espère.
Buranın numarasını bırakmıştım. Umarım sakıncası yoktur. Kesinlikle.
J'avais donné votre numéro.
Umarım sakıncası yoktur.
Ça ne vous dérange pas?
Umarım sakıncası yoktur. Oh, yardım etmek için burada olmadığıma üzgünüm, efendim, fakat not almağa iyice dalmıştım.
Je suis désolée de ne pas avoir été là, mais je prenais des notes.
Umarım sakıncası yoktur.
- Ça ne vous dérange pas?
Umarım sakıncası yoktur.
Je ne vous dérange pas?
Umarım borcumu ödeyebilmişimdir. Paranın bir kısmı kendi projeme gitti. Umarım bir sakıncası yoktur.
J'espère avoir payé ma dette et j'en ai profité pour financer un projet personnel.
- Umarım senin için bir sakıncası yoktur...
Chérie, je dois...
Umarım senin için sakıncası yoktur ama hiç de resim çektirecek havada değildim. - İyi görünmediğimi biliyorum.
Je n'aime pas être photographiée quand j'ai la migraine.
Umarım kişisel hizmetçim olarak kalmasının bir sakıncası yoktur.
J'espère que vous ne vous opposerez pas à ce qu'elle reste à mon service.
David Amca Kontes Marthe'ı... gezimize katılması için davet ettim, umarım bir sakıncası yoktur.
Oncle david, j'ai invité la comtesse marthe à se joindre à notre excursion. J'espêre que cela te convient.
Sana ilk adınla hitap etmemin sakıncası yoktur umarım.
Je peux vous appeler Alison?
Sağ ol. Gelmek istedim. Umarım bir sakıncası yoktur.
Je passais, j'ai voulu te dire bonjour.
Umarım çalışmalarınıza bakmamın bir sakıncası yoktur.
Ça vous ennuie pas que je regarde?
Umarım izlememin sakıncası yoktur.
Je peux assister?
- Umarım sakıncası yoktur.
- Je suis ravi.
Umarım sizin için bir sakıncası yoktur. Olur mu hiç?
Kay vient de nous dire la nouvelle.
Paldır küldür daldım, sakıncası yoktur umarım.
Vous ne m'en voulez pas de venir à l'improviste?
- Umarım senin için sakıncası yoktur.
- Nous deux? - J'espère que ça te va.
- Uğramanın sakıncası yoktur umarım.
- Tu ne m'en veux pas d'être passé.
- Çok güzel. Umarım çocukların partilerinin sakıncası yoktur, canım.
J'espère que vous aimez les fêtes d'enfants.
Mantomu almam gerekiyor, umarım sizin için bir sakıncası yoktur.
Cela ne vous dérange pas si je vais chercher mon manteau?
Umarım bir sakıncası yoktur.
Cela ne vous dérange pas, j'espère?
Umarım burada beklememin sakıncası yoktur. - Hayır, yok.
- Ça ne vous dérange pas que j'attende.
Umarım bizim gibi insanlarla çocuğunun sağlığına içmenin bir sakıncası yoktur.
Sauf si ça vous ennuie de boire à la santé du nouveau-né.
- Umarım sakıncası yoktur.
- D'accord?
Umarım bir sakıncası yoktur.
J'espère que ça ne pose pas de problème.
Umarım hükümetiniz için bir sakıncası yoktur.
Rien d'exceptionnel.
Bu gün Reading'te yeni polis akademisini ziyaret edecektik. Fakat korkarım, karım aradı, ve planı biraz bozmamız gerekecek. Umarım, sakıncası yoktur.
On devait visiter l'école de la police de Reading mais ma femme a téléphoné, il nous faudra faire un petit détour.
Zamanınız var mı? Sadece bir tek kişisel gözlem yapmak istiyorum. Umarım, sakıncası yoktur.
Si ça ne vous dérange pas, j'ai une remarque personnelle.
Umarım, sakıncası yoktur, efendim, fakat nöbet teftişim geldi.
Si vous permettez, je ne vous escorterai pas.
Umarım, sormamın bir sakıncası yoktur, onlar niçin cezalandırılıyor?
Excusez ma question mais pourquoi sont-ils punis?
- Umarım gelmemin bir sakıncası yoktur.
- J'espère que je ne te dérange pas.
Umarım, sakıncası yoktur.
Je ne vous dérange pas?
Umarım üzerinden yeniden geçmemizin bir sakıncası yoktur.
- Ça vous gêne pas d'en parler?
Umarım söylememin bir sakıncası yoktur, Komandante, fakat sanırım Rangel'in cesedine otopsi yapılmasını emretmelisin.
Ne le prenez pas mal mais il faudrait faire une autopsie.
Umarım bu yulaflı kurabiyeleri taşımanın bir sakıncası yoktur, ama bu merdivenler Julia'yı çok yoruyor.
J'espère que ça ne vous ennuie pas de porter les biscuits, mais Julia a du mal à monter les escaliers, à présent.
Umarım sakıncası yoktur. "
"J'espère que ça ne te dérange pas."