Umarım yoktur translate French
1,234 parallel translation
- Onların iyiliği için umarım yoktur.
- Je n'espère pas pour eux.
Umarım yoktur.
J'espêre bien que non.
- Umarım sakıncası yoktur.
Ça ne vous dérange pas?
Buraya göndermelerini söyledim. Umarım sakıncası yoktur. Sorun değil.
- Peuvent-ils les envoyer ici?
Umarım sakıncası yoktur, Britt'e biraz araştırma yaptırdım.
J'ai demandé à Britt de faire une petite enquête.
Ah, umarım bir sorun yoktur.
J'espère qu'il n'est rien arrivé.
Umarım kapalı alan korkunuz yoktur.
Vous n'êtes pas claustrophobe?
- Tamam, Jerry, umarım bir şey yoktur.
Tiens-moi au courant, ok?
Umarım tuvalette kimse yoktur.
Les toilettes sont libres?
Bir zahmet, şu çileye bir başlasak, bir mahsuru yoktur umarım?
Verriez-vous un inconvénient si.. ... on commençait l'épreuve tout de suite, s'il vous plaît?
Umarım bir şeyi yoktur.
J'espère qu'il va bien.
- Umarım kanaması yoktur.
- J'espère qu'il ne saigne pas.
- Umarım onlardan çok yoktur.
- Seulement ceux qui sont spéciaux. - Il n'y en a pas trop, j'espère.
Umarım bir sakıncası yoktur.
J'espère que vous ne m'en voulez pas!
- Umarım problem yoktur.
- Je ne vous dérange pas, j " espère?
Umarım sana Jackie dememde sakınca yoktur.
Ca ne vous ennuie pas que je vous appelle Jackie?
- Umarım Louis'la birlikte kalmanda bir sakıncası yoktur.
Ca t'ennuie pas de rester avec Louis.
Margo'dan bize katılmasını istedim. Umarım sakıncası yoktur.
J'ai demandé à Margo de nous rejoindre.
Umarım sakıncası yoktur. Annie'yi de yanımda götürüyorum.
Ça vous embête si j'emmène Annie?
Size ünvanınızla hitap etmemin bir sakıncası yoktur umarım.
Donc, 116 % un jour de comptage des lits, M. le directeur, je me permets de vous appeler par votre titre.
Umarım şüphen yoktur.
J'espère que vous le comprenez.
- Çocuk yoktur umarım.
- Pas de gamins, j'espère.
- Umarım bir sıkışıklık yoktur.
- Vous avez des problèmes?
Açık sözlü olmamın bir sakıncası yoktur umarım.
Banal. Vous ne m'en voulez pas d'être franc?
Jacqueline, tatlım umarım bu olan bitenle bir alakan yoktur.
Jacqueline chérie, avez-vous joué un rôle dans tout cela? Non, mère.
Umarım bugün poz vermek istemeyişinizin bununla ilgisi yoktur.
J'espère que ceci n'a rien à voir avec votre refus de poser aujourd'hui pour moi.
Umarım iri ve tıknaz olmamın senin için mahsuru yoktur.
Tu ne m'en voudras pas si je grossis.
Umarım sizi bekleyen bir orkestra yoktur.
L'orchestre doit vous attendre.
Umarım yanına oturmamın sakıncası yoktur.
Vous permettez que je m'asseye à côté de vous?
Umarım Külkedisi'ndeki fare gibi tiz bir sesi yoktur.
Elle a peut-être la même voix que les souris dans Cendrillon.
Madem buradasınız, umarım yemek yememin sakıncası yoktur.
J'espêre que ça ne vous dérange pas que je mange.
Umarım sakıncası yoktur.
J'espère que ça ne pose pas de problème.
Umarım bagajda bomba yoktur.
J'espère qu'il n'y a pas de bombe dedans.
Başkan'dan da fikrini almamın mahzuru yoktur umarım.
Vous permettez que je le demande au président?
Umarım pencereyi açmamızın sakıncası yoktur.
On a ouvert la fenêtre, ça ne vous dérange pas?
Umarım sakıncası yoktur.
Ça vous embête?
Umarım sakıncası yoktur ama ben çoktan bir şeyler kaydettim.
Si ça vous dérange pas... je lui ai déjà donné un peu plus de pêche.
Umarım sakıncası yoktur.
J'espère que ça vous va.
Umarım sakıncası yoktur.
Ça t'ennuie pas?
Bay Truman, Takılırız diye sevgilim Valerie'yi de getirdim umarım mahsuru yoktur.
Ça vous gêne pas que j'ai amené ma copine valérie ici présente, pour qu'on flirte un peu?
Umarım kötü hisleriniz yoktur.
Sans rancune?
Kurallarımıza uymanızı ve Powell'a ayrıcalık tanımamanızı rica edeceğim. Umarım sizce sakıncası yoktur.
Il faudra vous plier à nos méthodes et traiter Powell comme n'importe quel autre détenu.
Sakıncası yoktur umarım, bir sürü şey konuştuk.
Tu n'as rien contre? On se parle beaucoup.
Umarım sence mahzuru yoktur.
Tu trouves ça normal?
Umarım mahzuru yoktur.
C'est pas grave?
Bir eksik yoktur umarım, Bay Mendel?
Tout s'est passé selon vos désirs, M. Mendel?
Umarım sormamda sakınca yoktur ama silah taşıyorsun, değil mi?
Pardonnez cette question, mais... vous portez une arme, non?
Umarım bunun Zack ile ilgisi yoktur, çünkü -
J'espère juste que c'est pas à cause de Zack. Pourquoi?
Bütün döşemelerine delik açıyoruz. Umarım sakıncası yoktur.
On fait des trous dans tes planchers.
- Umarım müzik setini kullanmamın sakıncası yoktur.
La musique ne vous gêne pas?
Umarım ışığa ihtiyacı yoktur.
Elle n'a pas besoin de lumière?