Ve benim translate French
39,135 parallel translation
Onları günde iki kez gezdiririm ve benim yatağımda yatarlar!
Je les sortirai deux fois par jour, et ils peuvent dormir dans mon lit!
İtfaiyeci Rob'un kütüphaneciyi becerdiği gerçeğini görmezden gelirsek ve benim de hamile karısı ile arkadaş olduğumu, iki tanıkta ne gördüklerini söylüyorlar?
Sans oublier le fait que Rob le pompier couche avec la libraire et que je suis amie avec sa femme enceinte, maintenant j'ai deux témoins prétendant avoir vu... quoi?
Grace ve benim ilişkimiz var.
Grace et moi sommes en couple.
Ve benim rakibim yok!
Et je n'ai aucun rival!
Ve benim neyim bu kadar ilgini çekiyor Bay Allen?
Et bordel, pourquoi je vous intéresse, M. Allen?
Sadece Wesley ve benim bildiğim gizli geçitler var.
Il y a des sorties secrètes que seuls Wesley et moi connaissons.
O nefret sayesinde nişanlım ve benim başardık tüm bunları.
Ces règles sont les derniers morceaux de ce que ma fiancée et moi avons construit ensemble.
Ve benim için doğrusu buydu.
J'étais fait pour ça.
Ve benim tüm yapabildiğim olanları izlemek.
Je ne peux que regarder.
Dün babanı gömdük ve benim de gidişim yakındır.
Nous avons enterré ton père hier, et je sais qu'il me reste peu de temps.
Arkadaşlarımın ve benim başımız büyük belada ve delice geldiğini biliyorum ama milyonların hayatı söz konusu ve onlar farkında bile değil.
Mes amis et moi avons beaucoup de problèmes, et je sais que ça a l'air fou, mais des millions peuvent mourir et ils ne le savent même pas.
Dışarıdan bakıldığında sıradan bir adli tıpçı gibi görünsem de STAR Labs'teki dostlarımın da yardımıyla gizlice suçla savaşıyorum ve benim gibi meta insanları buluyorum.
Aux yeux du public, je suis un scientifique, mais secrètement, avec l'aide de mes amis à S.T.A.R. Labs, je combats le crime et je trouve d'autres méta-humains comme moi.
Dışarıdan bakıldığında sıradan bir adli tıpçı gibi görünsem de STAR Labs'teki dostlarımın da yardımıyla gizlice suçla savaşıyorum ve benim gibi meta insanları buluyorum.
On me connaît comme assistant scientifique. Secrètement, avec mes amis de STAR Labs, je combats le crime et cherche des métahumains comme moi.
Lütfen bana kızma. Angela beni kandırıp bir dergiye röportaj verdi ve bekar anne olduğunu söyledi... Her şey benim suçum ama bunu düzelttim.
S'il te plaît ne t'énerve pas, mais Angela m'a joué un tour, elle a donné une interview pour un magazine et elle a menti sur le fait d'être une mère célibataire, et c'est totalement ma faute.
Ama bunu benim yaptığımı öğrenemeyecek ve Emma o kreşe gidebilecek... Herkes kazanacak!
Mais elle ne peut pas remonter jusqu'à moi, donc Emma peut toujours s'inscrire à cette maternelle et tout le monde gagne!
Bu bağlamda ve Başkan'ın giderek yoğunlaşan takvimi olduğu için günlük basın toplantılarına devam etmeyeceğiz ve bunun yerine, benim ofisim tarafından yapılacak olan haftalık brifingler yapacağız.
Sur cette note et en raison du calendrier exigeant du Président, nous interromprons ces briefings journaliers et les remplacerons par des briefings hebdomadaires gérés par mon bureau.
Ve bunun benim için kişisel olduğunu düşünüyorsun.
Et vous pensez que c'est personnel.
Şayet arabasını incelerseniz bulacağınız cam kırıkları ve göçüklerin nedeni benim.
Si tu examines sa voiture et que tu trouves des dents et du verre, ça vient de moi.
Caroline, Stefan ve ben sadece tek bir kişinin benim destansı başarısızlığımı yazmasına karar verdik.
Caroline, Stefan et moi avons décidé que seule une personne devait écrire sur notre échec épique.
Benim ve Elena'nın yolları aynı değil artık.
Mon chemin et celui d'Elena, ce n'est pas le même.
Çünkü benim ufak bir kuşum var, Ve bu kuşu doğru insanlara gönderdiğimde Mesaj bildiğiniz kişiye ulaşır.
Parce que j'ai un petit oiseau, et je lâche mon petit oiseau vers les bonnes personnes jusqu'à ce que mon message arrive jusqu'à qui vous savez.
Marcus benim irtibat adamımdı, Ve beni bu işe sokan da Marcus'tu.
Marcus était le référent, et il m'a incluse dans l'opération.
O zaman güvenliğine karşlılık, ücretsiz bir oda, çalışma masası, ve tüm bunlarla benim için bazı araştırmalar yapacaksın.
Maintenant, en échange de la protection, et d'un logement gratuit, tu vas faire des recherches pour moi, l'étudiante.
Ölü nişanlına saygısızlık etmek istemem ama benim hala canlı olan sevgilim büyük bir sorunla boğuşuyor ve ben ise onu bu durumdan kurtarmak için vampir güçlerimi kullanarak bilinçaltında bir boşluk arayacağım ve eğer başarısız olursam ne yazık ki ölümüme kadar kurtulamyacağım bir işaretim olacak.
Sans manquer de respect à ta petite amie morte, ma petite amie en vie ne l'est que par un fil, et je vais utiliser mes pouvoirs de vampires pour trouver un échappatoire dans son subconscient, sachant bien que si j'échoue, je serai marqué pour toujours par elle.
Bonnie konusunda ne karar verirsem vereyim bu benim ve ailem ile birlikte vereceğim bir karar olacak, seninle değil.
Peu importe ce que je décide de faire pour Bonnie c'est une décision que je vais prendre par moi-même ou avec ma famille, mais pas avec toi.
Benim kitabımda bu çiçek ve çikolatadan bile daha önde çünkü birini sevdiğinde o tür saçmalıklar yapmamak elde olmuyor.
Dans mon manuel, c'est juste au-dessus des fleurs et du chocolat, parce que quand tu aimes quelqu'un, parfois tu dois aller à ces extrêmes.
Çünkü onu çok seviyorsun ve bunda yanlış hiçbir şey yok.. Aynı benim seni sevdiğim halde bir şekilde incitmeyi başardığım gibi.. Bu aklımda bile olmayan bir şey oysa.
Parce que tu l'aimes tellement, et il n'y a pas de problème avec ça, et je t'aime, et la pensée que tu sois blessé... n'est pas une option que j'accepte.
Lütfen sadece bana bağır ve tüm bunların benim hatam olduğunu söyle.. ki zaten benim hatam.
Hurle-moi dessus et dis-moi que tout est de ma faute, parce que c'est le cas.
Uyandığında aynı benim gibi sen ve senin türünden nefret eden biri olacak.
Quand elle se réveillera, elle sera comme moi... pleine de haine pour toi, et ceux de ton genre.
Benim baktığım yerden ise bizi terk ettiğin ve bunu kabullendirmeye çalıştığın görünüyor.
De mon point de vue, tu nous a abandonné, et t'essaie de te justifier.
Sen benim babamdın ve beni terk ettin.
Tu étais mon père, et tu m'as abandonné.
Gabriel ve Raphael'i geri getirmek benim gücümün dışında bir durum.
C'est au-delà de mon pouvoir de ramener Gabriel et Raphaël.
Bu benim egomdan daha büyük ve gerçek bir şey.
qui est bien plus grande que tout mon orgueil et ma fierté.
- Çünkü benim... Heather'la iyi bir ilişkim var ve ben... Kadınlarla nasıl olduğunu biliyorum.
- Parce que... ça se passe super bien avec Heather, et je sais comment t'es.
O benim hakkımdı ve bunu biliyordun. Durun!
J'ai dis prems et tu le savais.
Tatlı Sue kutup tilkilerini kurtaramaz ama öfkeli Sue kurtarabilir ve Jeremy ile benim listemde ilk sırada onlar var kısmen alfabetik sıraya denk geldiği için ama bize ihtiyaçları da var.
Gentille Sue ne peut pas sauver les renard polaires, Sue en colère peut, et ils sont les premiers sur ma liste et sur celle de Jeremy, en partie à cause de l'ordre alphabétique mais aussi parce qu'ils ont besoin de nous.
Ve ben de sana, benim patronumu tanıştırmak istiyorum. Başpapaz.
J'aimerai te présenter à mon patron, le Patriarche.
- O senin astın ve benim asistanım.
Mon assistante.
Benim bildiğim Portia Lin hikayelerden duyduğum mürettebatını ve kendini Moss gibi bir adam için asla riske atmazdı.
La Portia Lin dont j'ai eu vent, celle de toutes ces histoires, ne risquerait jamais sa vie et son vaisseau, ni le reste de son équipage pour venger un gars comme Moss.
Eskiden bir avcıydın, tıpkı benim gibi... Zayıf ve acizlerden alırdık. Çünkü daha güçlüydük.
Tu étais un prédateur, comme moi, on prend aux faibles et aux désarmés parce qu'on est plus forts.
Zayıf biri olmuşsun ve yakında tüm galaksi benim gördüklerimi görecek.
Tu es vulnérable, et bientôt toute la galaxie verra ce que je vois.
Aylardır, Corso siz ikinizi gizlice avlamayı planlıyordu, ve senin halen yaşıyor olmanın tek sebebi benim.
Depuis des mois, Corso a voulu secrètement vous éliminer, et je suis la seule à qui tu dois la vie.
Geminin servis androidi olarak, mürettebatı zarar görmekten korumak benim görevim... ve, bazı durumlarda, birbirlerinden.
En qualité d'androïde de ce vaisseau mon devoir est de protéger l'équipage du mal... et, à l'occasion, les uns des autres.
Ve kesinlikle benim yüzde 40 ila 50'imi hak ediyorsun.
Et tu mérites... exactement... entre... 40 et 50 % de moi.
Bunun benim hatam olduğunu biliyorum ve seni asla bunun içine sokmamalıydım.
Je sais que c'est ma faute. J'aurais jamais dû t'embarquer là-dedans.
- Benim gibi ama sesi daha Güneyli ve aptal gibi.
Moi, mais avec l'accent du sud et stupide.
Bu durumda olmanızın sebebi benim yokuştan kaymam ve kabloyu boruya zamanında yetiştiremememiz.
Vous êtes dans cette situation parce que j'ai glissé sur la pente et nous n'avons pas baissé le câble sur le tuyau à temps.
Benim köyüm de küçük ve dünyadan kopuktu.
Mon village aussi était petit et isolé.
Benim dünyamda sadece kuzenim ve ben varız. - İkimizin gücü...
Mais, sur ma Terre, c'est juste moi et mon cousin.
Hepsi benim suçum ve düzeltmeye çalışıyordum.
C'est ma faute et j'ai essayé de tout réparer.
Tekrar söylüyorum, Julian, benim teorim değil bu ve meta da eldiven takmış olabilir.
Pas ma théorie, Julian, et il est possible que le méta-humain portait des gants.
benimle evlenir misin 227
benim 5594
benim için fark etmez 98
benimle 208
benimsin 41
benimle kal 183
benim de yok 54
benim için uygun 18
benim için üzülme 18
benimle gelir misin 93
benim 5594
benim için fark etmez 98
benimle 208
benimsin 41
benimle kal 183
benim de yok 54
benim için uygun 18
benim için üzülme 18
benimle gelir misin 93
benim için bir zevkti 58
benim için zevkti 116
benim için sorun değil 83
benim adım 192
benimle gel 1086
benim için farketmez 29
benim gibi 258
benimdi 32
benim için öyle 32
benim de 449
benim için zevkti 116
benim için sorun değil 83
benim adım 192
benimle gel 1086
benim için farketmez 29
benim gibi 258
benimdi 32
benim için öyle 32
benim de 449