English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ Y ] / Yaşlı bayan

Yaşlı bayan translate French

596 parallel translation
- Yaşlı bayanın avukatı olduğuna emin misin?
- C'est l'avocat de la vieille? - Affirmatif.
Yaşlı bayan.
- La vieille dame.
Korkmayı reddettim. Ürkek yürek yaşlı bayanı bulamaz.
Coeur sans courage onques ne trouve vieille dame.
Yaşlı bayan geldi.
C'est la vieille baronne.
Burada iki yaşlı bayan San Francisco'daki gibi üstü açık bir tramvayda sırt sırta oturmuşlar.
Deux vieilles dames assises dos à dos dans un vieux tramway comme ceux de San Francisco.
- Dinle. Ben annenle konuştum. O çok hoş bir yaşlı bayan.
Ecoutez, j'ai parlé a votre mère, c'est une brave femme.
Yaşlı bayan sırtımızdan para kazanmaya çalışıyor.
Les anciennes comptent bien en tirer profit.
Zile bas, yaşlı bayanın evi para dolu ve kendisi oldukça cömert.
La banque est riche et généreuse.
Yaşlı bayanı uyandırdık..
On a réveillé la vieille.
Yaşlı bayan güzel sincap yahnisi yapar.
Ma femme en fait un bon.
Bu haftasonu yaşlı Bayan Armfeldt'e davetliyiz.
Nous sommes invités chez la vieille Armfelt.
Yaşlı Bayan Armfeldt'e davetliyiz.
Nous sommes invités chez Mme.
Yaşlı Bayan Armfeldt'in yakın bir dostu ithal etmiş.
Il a été importé dans les années 50 par un ami de Mme.
Evet, zavallı yaşlı bayan.
C'est vrai, la pauvre!
Yaşlı Bayan Post ölünce sana bırakacağına söz vermişti.
Mme Post te l'avait promis après sa mort.
O yaşlı bayanın karnı gurulduyor.
Cette pauvre vieille, j'entends son estomac qui fait glouglou!
Buradaki yaşlı bayan, der ki...
La vieille dit que...
Bu muhterem yaşlı bayan, Bay Vogler'in büyükannesi.
Cette vénérable vieille dame est la grand-mère de M. Vogler.
Yaşlı Bayan Smythe gelmişti.
Il y a eu Mme Smythe.
Bay Neely, Julianlar, hatta yaşlı Bayan Thurm bile.
M. Neely, les Julian et même Mme Thurm.
Bu yaşlı Bayan Bull, sanırım geri geldi.
C'est la vieille sorcière. Je l'attendais.
Yaşlı Granni, Bayan Baker'in saat tam 5.15'te bir fincan çay yaptığını biliyordu.
M. Grannis savais qu'à cinq heures moins le quart Mme Baker prenait le thé.
Yaşlı Grannis, en sevdiği uğraş olan kitapçıkları ciltleme işi için elbise dolabının 2.rafından gerekli aparatları aldığında Bayan Baker da içgüdüsel olarak aynı anı hissediyordu.
Mme Baker sentait instinctivement le moment exact où M. Grannis sortait son appareil de reliage de la deuxième étagère de sa garde-robe. et commençait son occupation favorite de reliage de pamphlets.
Yaşlı Grannis ve Bayan Baker evlendiler ve odalarını birleştirmek için bir antre yaptırdılar.
M. Grannis et Mme Baker se marièrent Et firent installer une porte pour faire communiquer leurs chambres.
Söyler misiniz Bayan Blake, merakımı affedin lütfen... siz ve yaşlı kocanız neden ta buralara kadar geldiniz?
Dites, Mme Blake, si ce n'est pas trop indiscret, que faísíez-vous là-bas, votre mari et vous?
Çok tatlı, yaşlı bir bayanın fotoğrafı. Bembeyaz saçlı.
La mienne était une dame très digne, cheveux blancs et tout.
Yaşlı kadın Bayan Martin'di.
C'est la vieille Martin.
Ben gidip bayan Burgoyne ve yaşlı adamı alayım
On a déjà eu des problèmes. Emmenez-le.
Yaşlı çenebaz kadın Bayan Random olduğunu söyleyip duruyor.
La vieille prétend être Mme Random.
Yaşlı bir bayan kaybolur. Onu gören herkes orada olmadığını söyler.
Une dame disparaît et tous ceux qui l'ont vue disent qu'elle n'était pas là.
Yaşlı bir bayan bana doğru geliyordu yanlışlıkla elindeki şemsiyeye çarpıp şemsiyeyi düşürdüm.
J'ai fait tomber le parapluie des mains d'une dame. - Pourquoi?
Benim siyasetim yaşlı bir bayanın dansı gibi kısa ve tatlıdır.
Mes idées sont simples et douces, comme une vieille chanson.
Biliyorum bayan ama bu yaşlı bir bayan için.
Je le sais bien, m'dame. C'est pour une vieille qui a plus de dents.
Çok tatlı yaşlı bir bayanın yanına oturdum.
Oh, non! J'étais avec une charmante vieille dame.
Fevkalade olgun bir genç bayan. Yaşlı Wilson Weatherby'larda tanıştım. Onun okuyucusuydu.
Une jeune femme qui faisait la lecture au vieux Wilson Weatherby.
Oldukça yaşlıdır bayan. Bunu rahat yapmak istiyor.
Avec l'âge, on prend son temps.
Annie iki yaşlı kadınız artık. Kendi adınıza konuşun, Bayan B.
Parlez pour vous, madame B.
Yaşlı bayanın bir güvencesi vardı.
L'assurance de la vieille dame.
Yaşlı bir bayan vardı, kilisenin ahşap sandalyesinde bacağını kırmıştı.
Je connais une vieille chez moi qui s'est cassé la jambe en entrant dans une église.
"Büyük Umutlar" daki yaşlı kadın, Bayan Haversham gibiydi.
Comme la vieille femme dans Les Grandes espérances,
Orta yaşlı bir bayan. Adı Tilde Spernanzoni.
Elle s'appelle Tilde Spernanzoni.
- Yaşlı cadının yanında... bayan. Bıyıkları var da.
J'habite chez une tante... à moustaches.
Bayan Prism asla böyle şeyler söylemez. O zaman Bayan Prism gözleri bozuk yaşlı bir kadın.
Quelle leçon pour lui, j'espère qu'il la retiendra.
Şu yaşlı şempanzeye bakın Bayan Laurel.
Regardez ce vieux chimpanzé.
Bayan Straus, bu yaşlı tilkiye karşı dikkatli olun.
Mme Straus, soyez prudente. Ce vieux renard a une idée derrière la tête.
Bayan Wilberforce, tam şu an hasta, tatlı ve yaşlı bir bayan - sizin gibi onun da ilerde mekanı cennet olsun - korkacak hiç bir şeyi olmadan bir sükunet ama büyük bir umutla bekliyor.
C'est qu'a cette minute precise, Mrs Wilberforce, une malade, une chère petite vieille dame... Elle vous ressemble un peu. Elle attend avec sereine patience et grand espoir d'être a l'abri de la crainte du lendemain.
O beyaz saçlı, tatlı, yaşlı bayan mı?
Cette adorable vieille dame aux cheveux gris?
Güzel yaşlı bir bayan.
Une bien brave femme!
Rhoda, Wichita'da yaşarken üst katta Bayan Clara Post adında yaşlı bir kadın yaşardı. Seni çok severdi.
Quand nous habitions Wichita, notre voisine était une vieille dame.
Şimdi 75 yaşında ve oldukça güzel yaşlı bir bayan.
Elle a maintenant 75 ans.
İşte yaşlı cadı Bayan Bull ve süpürgesi!
Voilà la vieille sorcière avec son balai.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]