Yır translate French
110,025 parallel translation
Hayır, vakit yok.
Non, il n'y a pas de temps.
Tıpkı onu gibiydin Nick, Renard kafayı sıyırmıştır.
Vous étiez tellement lui, Nick, Renard doit être balistique.
Zaferin tadını biraz daha çıkaramaz mıyız? Hayır.
On peut pas savourer notre victoire plus longtemps?
Bu gerçek mi, kafayı mı sıyırıyorum onu bilmek istiyorum.
Je veux savoir si c'est réel ou si je perds l'esprit.
Ah, hayır ama, demek istediğim konuşmadığımız çok şey vardı.
Non, mais, je veux dire, il y a beaucoup de choses dont on ne parlait pas.
Hayır, güvenli bir yer yok.
Non, il n'y a pas d'endroit sûr.
Hayır, Zerstoerer bana bağlıysa, Yalnız gitmeliyim
Non, si le Zerstoerer est connecté à moi, je devrais y aller seule.
Hayır! Uyuyan yılanın kuyruğuna basılmaz.
Ne réveille pas le chat qui dort.
Kuzey saldırısını Bonaparte'a yık.
Blâmer l'attaque de la Cité Nord sur Bonaparte.
Sanırım artık gitmeliyiz.
Je pense que nous devrions y aller.
Kenneth Slater. 18 yıl önce Idaho Falls'ta kaçırıldı.
Kenneth Slater. Enlevé à Idaho Falls il y a 18 ans.
- Sanırım... ikinci bir kalp atışı var.
- Je pense... Il y a un deuxième battement de cœur.
Sanırım üzerinde kimlik yok.
Donc j'imagine qu'il n'y a pas de carte d'identité.
Evet, ama kemiklerde kesik izi yok, bıçak kullansan izi kalır.
Mais il n'y avait pas d'entailles sur les os, alors qu'il y en aurait en utilisant un couteau.
Sanırım burda tercümesi var.
Il y a une traduction ici.
- Evet. Yani Mayalar ve Sümerler arasında, şöyle böyle 3,000 yıl var. Belki artı eksi 1-2 asır olabilir.
Les Mayas et les Sumériens ont 3000 ans d'écart, plus ou moins un siècle ou deux.
Ve daha derin uykuda daha çok melatonin salgılanır.
Et plus la victime a un sommeil profond, plus il y a de la mélatonine.
Bu Alpe 60 yıldır Englewood Otel'ini büfe olarak mı kullanıyor?
Cet Alpe a utilisé l'hôtel Englewood comme buffet ces 60 dernières années?
Bu bana, 2. karımın beni sürüklediği bazı yabancı filmleri andırıyor, sadece bu sefer yerim daha iyi.
Ça me rappelle des films étrangers que ma seconde femme avait l'habitude de m'y traîner, sauf que celui-ci a une meilleure intrigue.
Gitmeye hazırız.
On peut y aller.
Ama ne zaman hiissetiğimi hatırlıyorum Çünkü sana ne diyeceğim, orada hiçbir şey yok Hayatını kurtaran güzel bir kadın olarak göz kamaştırıyor.
Mais je rappelle exactement quand je suis tombé amoureux, car je vous dirai qu'il n'y a rien de plus éblouissant qu'une femme magnifique vous sauvant la vie.
Hayır, sen git.
Non, vas-y.
Sence bu kitaplarda O'nu diğer tarafa geçirebilecek bir şey var mıdır?
Penses-tu qu'il y a quelque chose dans ces livres qui pourrait l'emmener dans cet autre endroit?
- Tamamdır, işte gidiyoruz.
- Voilà, on y est.
Son dört yıldır aynı reklam ajansında çalışıyor
Elle a travaillé dans la même agence publicitaire ces 4 dernières années.
On gün önce North Precinct'te benzer bir saldırı ihbarı.
Une attaque similaire à North Precinct il y a 10 jours.
Hmm, üç... dört yıldır.
Trois... quatre ans.
Eğer böyle büyük bir suikastçı böceği varsa bir yerlede, sanırım orası Portlan'dır.
S'il devait y avoir un insecte assassin géant quelque part, ce serait à Portland. J'y crois pas.
Başka bir saldırıyı beklemek zorunda kalabiliriz.
On devrait attendre une autre attaque. Monroe, tu as entendu quelque chose?
Hayır.
Alors je peux y aller et les faire ressortir.
Umarım Tanrıdan Ben hatalıyımdır
Je prie Dieu... pour que je me trompe.
Bu ikimizi de alacaktır.
On va devoir s'y mettre à deux.
Diğer Yeri hakkında hiçbir şey yok, ancak Zerdüştler inanıyor 3.000 yıllık bir mücadele olacak Iyiyle kötülük arasında Son bir saldırıyla sonuçlanan
Il n'y a rien à propos de l'Autre Côté mais les Zoroastriens croyaient qu'il y a 3000 ans il y a eu une lutte entre le bien et le mal qui s'est terminée par un assaut final
Sanırım tek seçenek sizsiniz ve bunu yapmalıyız. Ama sen, sanki... bir ip olmalı
Je pense que tu es la seule solution, et on devrait faire ça, mais il faudrait que tu aies comme...
Görünüşe göre bir yılan yılanının saldırısına uğradı.
visiblement attaqué par un serpent géant.
Çünkü tarihsel olarak tonlarca örnek var Aşırı güç ayrı olan şeylerin.
Parce qu'historiquement il y a des tonnes d'exemples de choses exagérément puissantes ont pu être démontées.
Hapishaneye çevrilmiş eski bir manastır var.
Il y a un ancien couvent transformé en prison.
Sanırım gitmem gerek.
Je pense que je dois y aller.
Fransa'daki duruma ait Tholly'den öğrendiğim şeylere bakarsak... Sanırım kendimizi en kötüsüne hazırlamalıyız.
Ce que j'ai appris de Tholly des conditions en France Je pense que l'on doit toutes deux se préparer au pire.
Bunu son iki yıldır kimin yaptığını sanıyorsun?
Qui a évité ça, depuis 2 ans?
Hadi o zaman. Yaptır. Kullan hadi.
Allez-y, forcez-moi, utilisez-le.
Ama öyle bir durum olursa bir an olur da Kelâm'ı kullanmanın beni Tanrı'yı bulmaya bir adım daha yaklaştıracağını düşünürsem kullanırım.
Mais si l'occasion se présente, si je crois qu'en utilisant la voix, on retrouvera Dieu, je m'en servirai.
Ağır ol dostum.
Allez-y doucement.
Bu buluşmayı ne zaman ayarladıysan seni temin ederim, Jeremy Cohen, Robert'ı iki dakika sonra aramıştır yani özür dilemenin bir yolunu bulmalıyız.
Quand tu as pris rendez-vous, Jeremy Cohen a appelé Robert deux minutes après, donc on doit se faire pardonner.
Rachel, sen bu firmaya 10 yıldır kalbini ve ruhunu verdin ve yakında avukat olacaksın mezun olur olmaz burada çalışman için sözleşmeni uzatmak istiyorum.
Tu nous donnes cœur et âme depuis presque 10 ans, et puisque tu vas devenir avocate... j'aimerais te faire une offre d'emploi après ton diplôme.
Eliot, geçmemeyi tercih ettiğim öğrenci / öğretmen sınırı var.
Eliot, il y a certaines limites étudiant / professeur que je préfère ne pas franchir.
Ağır olmuş, BethLovesYarn.
Tu y vas fort, BethLovesYarn.
Kızları kadına dönüştüren birçok ölçüt vardır ve ben hepsine uyuyorum dostum.
Il y a plusieurs critères qui font d'une fille une femme et je les remplis tous.
Tatlı biri ama göründüğünden çok daha ağır.
Sympa, mais plus grosse qu'il n'y paraît.
Sanırım dışarıda foyası ortaya çıkmış gizli bir ajan var.
Il y a un agent secret dont la couverture est vraiment foutue.
Sevimli yüzümden dolayı, insanlar bende olmayan bir kırılganlık hissediyorlar.
C'est à cause de mon visage affable, les gens voient en moi une vulnérabilité qui n'y est pas.
yirmi 182
yirmi yedi 16
yirmi altı 18
yirmi iki 34
yirmi bir 29
yirmi dokuz 20
yirmi sekiz 22
yirmi dakika 19
yirmi dolar 22
yirmi üç 29
yirmi yedi 16
yirmi altı 18
yirmi iki 34
yirmi bir 29
yirmi dokuz 20
yirmi sekiz 22
yirmi dakika 19
yirmi dolar 22
yirmi üç 29