English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ Z ] / Zamanımda

Zamanımda translate French

1,827 parallel translation
Evlat, kalan şu kısa zamanımda sana yardımcı olmama izin ver.
Laisse-moi t'aider avec le peu de temps qu'il me reste.
Sarhoş zamanımda gelin.
Allez voir chez Sullivan's, sur la 6e.
- İki tane alıyorum ayırıp daha sonra... ... boş zamanımda yiyeceğim.
J'en prends deux, je les mangerai plus tard, à ma guise.
Kendi zamanımda yeterince ürkütücü şeyler gördüm ama bu düşünce beni en çok korkutan oldu.
J'ai vu beaucoup de choses effrayantes, mais cette pensée est la pire.
- Ne yani, boş zamanımda dünya dışına gidemez miyim?
- Quoi? J'ai pas le droit de sortir?
- Hayır ama lise benim zamanımda da şimdikinden farklı değildi.
Non. Mais le lycée n'était pas si différent quand j'avais votre âge.
Benim zamanımda bir kaç tele kızla tanışmıştım.
Beaucoup ont subi des sévices sexuels. J'ai rencontré quelques call-girls, autrefois.
Tanrım. Benim zamanımda sadece yüksek sesle çağırırdık!
Mince, de mon temps on criait juste plus fort.
Benim zamanımda okulda dövülünce buna çocukluk denirdi.
Dans mon temps, quand on se faisait battre, on appelait ça "la jeunesse".
Bildiğin gibi kişisel zamanımda.
Qui est, vous le savez, du temps libre.
Annem her zaman ağaçlara yanımda bir yetişkin olmadan tırmanmamamı söylerdi fakat ben uçmak istiyordum.
Maman me disait toujours que je ne devais pas grimper aux arbres sans la présence d'un adulte, mais je voulais vraiment voler.
Her gün yanımda olan kimi zaman arkadaşım, kimi zaman danışmanım, kimi zaman ajanım olan Dominique Bhé.
Il me suit jour après jour. Il est à la fois mon ami, mon conseiller et mon agent. Dominique Bhé.
Her zaman, sabah gözümü açtığımda onu yatağımda bulmaktan korkuyorum.
- Moi, j'ai peur de le retrouver dans mon lit.
Yani, her zaman yaptıklarımda bir eksik var.
Il y a toujours ceci ou cela.
Her zaman yanımdaydınız ve hep üstesinden geldiniz ki hayatımda bunları söyleyebileceğim çok az insan var.
Vous étiez là pour moi et vous... m'avez toujours aidé. Autant dire qu'il y a peu de personnes dans ma vie dont je puisse en dire autant.
Belki, her zaman etrafımda kirli, aç ve uykulu bir çocuk olmalı.
Peut-être que je devrais toujours avoir un enfant sale, vorace et paresseux.
Yaşamın bu yeni sayfasında, her zaman yanımda bana yardım edecek birileri olacak ;
Tu m'apprends le chemin de la vie, Tu me rempliras de joie par ta présence,
Her zaman aklımda olacaksın, bayan dürüst.
Je penserai souvent à vous, Brenda tout court.
Her zaman yanımda taşırım.
J'en prends une avec moi à chaque fois.
Müvekkilimle oldukça iyi zaman geçirdim ve gözlerine baktığımda bir şeyi açık şekilde gördüm.
J'ai passé du temps avec mon client, j'ai regardé dans ses yeux et ce que j'ai vu était très clair.
Ne zaman ikisine baktığımda.
À chaque fois que je regardais l'une ou l'autre...
Seni sevdiğimi ve her zaman yanımda olmanı takdir ettiğimi bilmeni isterim.
Sachez que je vous aime beaucoup. Merci d'avoir toujours été là, mon inestimable employée.
Hayatımda mühim olan kişinin kim olduğunu her zaman bilirim.
Jai toujours su qui était important dans la mienne.
Etrafımda olması hoşuma gidiyor çünkü her zaman gideceği aklımda oluyor.
Oui, parce que je sais que c'est jamais pour longtemps.
İşte bu yüzden her zaman cila bezi taşırım yanımda.
C'est pour ça que j'ai toujours du chamois.
Saftorik kızlar her zaman yanımda olmuşlardır, balık etlisinden incesine kadar.
Les bimbos ont toujours été là pour moi, contre vents et marées. *
Hayır, hiçbir şey bilmiyorsun. Şimdilik durum onu hapse göndermeye yetecek düzeyde olmayabilir ama basına ve polise konuştuğum zaman bildiklerimi anlattığımda yarın Patrick için hiç de kolay olmayacak.
L'intuition d'un frère ne l'enverra pas en taule, mais si je parle à la presse, ou à un procureur, ça lui coûtera son élection.
Her zaman yanımda olduğun için. Beni yargılamadığın için. Seni seviyorum.
Pour avoir été toujours là, pour ne m'avoir jamais jugée.
Hayatımda her zaman acı, öfke ve hayal kırıklığı oldu hiç sevgi olmadı.
Ma vie n'est que souffrance, colère et déception, et jamais d'amour.
Sağ ol, Brooke ama sen her zaman yanımda oldun.
Mais tu as toujours été là pour moi.
Hafif bir şey, her zaman olmuyor, sadece koştuğumda ve merdivenleri çıktığımda.
Ce n'est pas tout le temps. Seulement quand je cours, ou que je monte les escaliers...
Yanımda olduğu zaman herşeyin yolunda gideceğini bilirdim.
Et quand il était dans les parages, rien ne pouvait arriver de mal.
Alan'ı ilk işe aldığımda da seni düşünüyordum, o zaman acemiydin.
J'ai pensé à toi quand j'ai engagé Alan la 1re fois, mais tu étais encore trop vert.
Çok uzun zaman önce, çocukken ve sadece bu kısımda.
Il y a bien longtemps, quand on était petits. - Et juste avec cette partie.
Zaman benim de yanımda yer almadı. Oh!
Le temps ne m'a pas épargné non plus.
O zaman benim hakkımda iyi bir rapor yaz.
Je compte sur ta prose.
Seni yenip Lider Aslan unvanını aldığımda özürlü oğluna ayıracak çok daha fazla zamanın olacak.
Quand je t'aurai remplacé comme lion dominant, tu auras du temps pour ton pitoyable rejeton.
Ama kaplanı saldığın zaman, yani ben sahaya çıktığımda, artık komuta bendeydi.
Mais quand on lâchait le tigre... Quand j'entrais sur le terrain, c'est moi qui commandais.
Yanımda kalmana ihtiyacım var, kalamıyorsan, o zaman ben... Dönmemeni tercih ederim.
J'ai besoin que tu restes avec moi, et si tu ne peux pas... je préfère que tu ne reviennes pas.
Ne zaman küçük bir şey istesem, bir şeye heveslensem hevesimi kursağımda bırakıyorsun.
Dès que j'ai un tout petit truc, que j'ai une petite ambition, tu me la casses dans l'oeuf.
O zaman yanımda dur ve yürü.
Alors, reste à côté de moi, et avance.
Sana Jim ve kendim hakkımda bir şeyler söyleyeyim. Çoğu zaman aramızda farklılıklar oldu.
Jim et moi avons eu plusieurs différends.
Bay Deenz, girişimcileri mekânımda ağırlamaktan her zaman mutluluk duyarım ister karada ister denizde.
M. Deenz, je suis ravi d'accueillir un collègue dans mon domaine, sur terre ou sur mer.
Hayatımda hiç tam zamanında bir yere gidebildiğimi sanmıyordum.
C'est la première fois que je suis à l'heure.
Doğru zamanın geldiğine inandığımda Nehri geçeceğim.
Quand le moment sera venu pour moi Je quitterai la rive
Benim aklımda da o işleri zamanında bitirmezsen işsiz kalacağın var.
Je pense au chômage si tu ne finis pas ces pistes à temps.
Her zaman yanımda olmuştur.
Ma ville, toujours là pour moi.
Ve herşeyi ilk kitabımda yazabilme zamanım oldu.
Le temps de tout écrire dans mon 1er livre.
Attığınız her adımda sizinle olacağım, her zaman yanınızda olacağım.
Je suis comme les pieds qui puent. On ne s'en débarrasse pas.
Yani bu kolay değil, benim yaşımda olduğunuz günleri hatırlamıyorsunuzdur çünkü uzun zaman önceydi.
C'est difficile pour vous avec moi parce que vous vous souvenez à peine d'avoir eu mon âge. C'était, il y a si longtemps.
Tamam, pekala, sanırım şeydi, Riverdale'yi yendiğimiz zaman kenara baktığımda ee, şey Jaynie'i orada görmekti.
Je suppose que c'était... le public, quand on a battu Riverdale, et... de voir Jaynie.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]