English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ Z ] / Zamanıydı

Zamanıydı translate French

2,149 parallel translation
Kahretsin, tam zamanıydı.
C'est pas trop tôt, bordel.
Zamanıydı, aslında.
en fait.
Johnnie'nin ölümü de o Noel zamanıydı.
C'était aussi le Noël avant la mort de Johnnie.
Eve gitme zamanıydı.
Il a commencé à vouloir rentrer.
Üzgünüm, kesinlikle böyle bir şeyi söylemenin ne yeri ne de zamanıydı.
Désolé, ce n'est ni le moment ni l'endroit pour en parler.
İpleri eline almanın tam zamanıydı.
Il était temps que tu prennes les choses en main.
O zaman hâlâ yol arkadaşıydık.
Nous étions des compagnons de route à ce moment là.
Ona anlattığın zaman, hemencecik inanmış mıydı?
Quand vous lui avez dit, il y a cru tout de suite?
O zaman Deniz Kuvvetleri Askeri Polis'te yüzbaşıydın.
Tu aurais été lieutenant dans la police militaire des marines,
O zaman ilkelerin var mıydı?
Tu es sûr d'en avoir eu à l'époque?
Bunu çok uzun zaman önce yapmalıydım.
J'aurais dû faire ça depuis longtemps.
Ben hatalıydım. Sana hiçbir zaman Tommy'e karşı sert olma dememeliydim.
J'ai eu tort de te demander d'y aller doucement avec Tommy.
Walter Bergen bir boşanma avukatıydı ve onu kiralayan kadınların, boşandıkları adamlarla ilgili her zaman söyleyecek bir şeyleri vardı.
Maître Walter Bergen s'occupait de divorces. Les femmes qui l'engageaient avaient toujours des choses à dire sur l'homme qu'elles quittaient.
O zaman bana nasıl olduğunu söyle çünkü iki gün önce sadece ikimizin her şeyden uzaklaşacağı konusunda heyecanlıydın.
- Ça ne marche pas comme ça. Alors dis-moi ce qu'il se passe! Parce qu'il y a deux jours tu étais tellement motivé, pour partir loin de tout, juste tous les deux.
O zaman alerji ilacını yutmaz mıydı?
Pourquoi ne pas avoir simplement avalé du diphenhydramine?
Onu öldürecek zamanı var mıydı?
A-t-il eu le temps de la tuer?
Ailen zamanında, baban bu tarz şeylere karşıydı di mi?
Quand c'était la chambre de tes parents, le lit était contre ce mur, non?
Sasha, aşkım, pek zamanım yok. İşte olmalıydım.
Sasha, chérie, je n'ai pas le temps, je dois aller au travail.
Çünkü zamanında biliyordum ki onun gitmesine izin verecek kadar akıllıydın.
Parce que je savais qu'à la longue, tu serais assez sage pour le laisser partir.
Hank, kompresörü düşürdüğün zaman,... düşme miydi yoksa daha çok kayma mıydı?
{ \ pos ( 195,225 ) } Hank, quand tu as lâché le compresseur, { \ pos ( 195,225 ) } c'était plus "lâcher" ou "glisser"?
Yalnızca bir kan nehri bizi bir araya getirebilir. Bu sana bağlı. Her zaman sana bağlıydı Michael.
Seule une marrée sombre pourra nous réunir à nouveau, c'est à toi de décider, ça n'a toujours reposé que sur toi, Michael.
Gece yarısını geçti uzun zaman önce seans bitmiş olmalıydı
Après minuit Les garçons avaient fin de votre longue séance
Kötü tarafı, her zaman böyle olmamasıydı.
Le pire, c'est que ça n'a pas toujours été comme ça.
O zaman da tarafsız kalır mıydın?
Bien sûr que non, quelle idée.
O her zaman en iyi ruha sahipti. hatta aklını yitirdiği zamanlarda bile şakacıydı.
Elle a toujours été sainte d'esprit, même quand elle commençait à perdre la tête.
O zaman görünüşü farklıydı.
Il avait une autre apparence.
Jerome zamanında ödeme yapar mıydı?
Jerome payait toujours à temps?
Hep zamanında gelirdi, davranışları güzeldi, akıllıydı, istikrarlıydı.
Toujours à l'heure. Bonne attitude, brillant. Sérieux, vous voyez?
Japonya'ya geldiğimiz için heyecanlıydım çünkü her zaman ziyaret etmek istediğim bir yerdi.
J'étais très enthousiaste. C'est un pays que j'avais toujours voulu visiter.
Bu bar, büyük buhran zamanında çorbacıydı.
Ce bar a été un local pour la soupe populaire en 1929.
Neredeyse aynıydı düştüğü tarih, zaman, ayaklarındaki şeyler, yakınındaki zarf.
C'était pratiquement identique, la date, l'heure, les objets laissés à ses pieds, l'enveloppe à proximité.
Bu konuyu uzun zaman önce konuşmalıydık. Hayır.
On aurait dû avoir cette conversation il y a très longtemps.
- O zaman durum farklıydı.
C'est différent.
Her zaman çok acıydı.
Elle était toujours si fielleuse.
Tabii ki, benim için çok özel, ama her zaman çok akıllı, çok farklıydı, ama sadece hiç kendini vermiyordu.
C'est mon fils. Bien sûr que je pense qu'il est spécial, mais il a toujours été si brillant, si différent, mais il, euh... Il n'a jamais semblé le mettre en application.
Tüm zamanlar içinde insanların bir şeyler almayı durduracağı zaman,... kesinlikle Grand Theft Auto 4'ün Nintendo DS için çıkacağı hafta olmalıydı!
De toutes les fois où les gens auraient pu arrêter d'acheter, il a fallu que ce soit pendant la sortie de GTA4 sur Nintendo DS!
Yani belki, biz hiçbir zaman birlikte olmamalıydık.
Peut-être qu'on n'aurait jamais dû l'être.
- Tam bir zaman kaybıydı.
- C'était une perte de temps.
Bunu uzun zaman önce yapmalıydın.
Tu aurais dû le faire il y a longtemps.
Zaman aleyhimize işliyor. Seni birkaç saniye içerisinde dışarıya çıkarmalıydım.
Frères et sœurs, l'heure est proche.
Hala öyle, ama Reggie daha yaşlıydı. Çok zaman geçirmiş.
C'est le cas, mais Reggie a fait de la prison.
Çocukken bile bu ancak zaman kaybıydı.
- Même petit, c'était peine perdue.
Bence zaman kaybıydı.
Ça sert à rien.
O gerçeten zaman kaybıydı.
Elle était très bourrée.
Bilmeliyim benim kalbim uzun zaman önce durmalıydı.
J'en sais quelque chose. Le mien était censé s'éteindre il y a longtemps.
O zaman burada mıydın?
Étiez-vous présente?
Fakat her zaman dediğin gibi modeller ile anlaşmak, işinin en kötü kısmıydı.
Tu as toujours détesté gérer les mannequins.
Bu hayaletlerin her zaman yaptıklarından farklıydı.
C'était pas comme d'habitude.
Oh, para toplamak için daha kötü bir zaman bulamaz mıydım?
Est-ce que j'aurais pu choisir un pire moment pour collecter des fonds?
Daha çok zamanımız olmalıydı.
On devait avoir plus de temps.
O her zaman bu şekilde güvenlik meraklısı mıydı?
Il était toujours aussi prudent?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]