Öldugunu translate French
344,296 parallel translation
Sonra Zoe'nin Edward'çı olduğunu öğrendi ve Vampir Steve'e dönüştü.
Puis il a découvert que Zoe était un Twihard, puis il est devenu Vampire Steve.
Diego tüm bu şeklinin Zoe için olduğunu söyledi.
Diego nous a dit que vous avez fait tout ça pour aller avec Zoe.
Gloomy Glen'in insan mı yoksa mekan mı olduğunu bilen var mı?
Quelqu'un sait-il si Gloomy Glen est une personne ou un lieu?
Yukarı bakıyor ve Lich'in dev bir ahşap avizeye tünemiş olduğunu görüyorsunuz.
Vous levez les yeux, et voyez la liche perchée sur un lustre en bois géant.
Genç kadın talibinin elbisesinin başarılı olduğunu belirten sesler karşısında erir.
La jeune femme fond quand son prétendant fait des bruits indiquant que sa robe est un succès.
Sakinleştiricin olduğunu düşündüm.
On s'est dit que t'avais des tranquillisants.
Onun sen olduğunu.
Que c'était vous.
Senin tam olarak kim olduğunu biliyorum,
Je sais exactement qui vous êtes,
Ve Jessica'nın kim olduğunu da.
Et je connais Jessica aussi.
Ve eğitimin de çok zor olduğunu duydum, ve aslında, Connor'a hakkımda her ne söylediysen, teşekkür ederim.
Et j'ai entendu dire que l'entraînement est brutal, et, honnêtement, quoi que tu aies pu dire à Connor sur moi, merci.
Ben de size elimde zaten bir sürü dava olduğunu söyledim.
Je vous dis que j'ai une demi-douzaine de meurtres sur lesquels je travaille.
- "Tonto" İspanyolcada aptal demek. - Ne demek olduğunu biliyorum.
- "Tonto" veut dire idiot en espagnol.
İçeri gelecek misin, sana neler olduğunu anlatayım.
Tu veux rentrer pour que je te dise ce que tu fais là.
Konfederasyonun başarıIı olduğunu görmek için kendimi adamıştım.
Tout autant sinistre et dédié à voir la Confédération prospérer.
Plan şu... sana beni seçmenin ne kadar iyi bir fikir olduğunu göstereceğim.
Le plan... Je vous montre pourquoi c'était une bonne idée de m'emmener.
Kim "kolay" ve "doğru"'nun aynı şey olduğunu söyledi ki?
Est-ce que quelqu'un a déjà dit... que "facile" et "juste" étaient la même chose?
Bak Wyatt, ben... bunun nasıI olduğunu tahmin bile edemem... bu sadece...
Écoute, Wyatt, je... je ne peux pas imaginer ce que c'est...
Hatırlamam gerekiyordu çünkü şu dünyada onun var olduğunu bilen tek kişi benim.
J'aurais dû m'en souvenir car je suis la seule personne sur terre qui aie jamais su qu'elle a existé.
Neyin doğru neyin yanlış olduğunu kim söyleyecek artık?
Qui peut dire ce qui est bien ou mauvais?
Kulübenin içinde kimin olduğunu öğrenme şerefine nail olabilir miyim?
Pourrais-je avoir le plaisir de savoir qui est à l'intérieur de ce chalet?
Teslim olduğunu söyleyen yaralı bir adamı öldürmek mi?
Tuer un homme blessé alors qu'il souhaitait se rendre?
Saçının nerede olduğunu biliyor.
Elle sait où sont ses cheveux.
Bu sayede Sean Donahue'ya karşı hislerinin olduğunu anladım.
C'est grâce à ça que je sais que tu as des sentiments... pour Sean Donahue.
Bak, April'la daha yeni... Ailem, iş durumlarım... Bunu söyleyecek olursam çok erken olduğunu düşünecekler ve ailem beni yargılamaya başlayacak.
Mais quand j'étais avec April, ma famille s'est mêlée de notre histoire et si je leur dis pour nous deux, ils vont nous juger, nous critiquer.
Veba zamanındaki karmaşayı öğrendim. Havariler Amentüsü'nü ezberledim ve oldukça küfürlü gece ranza muhabbetine katıldım. Orada üçüncü bacağın sandığımdan çok daha farklı bir şey olduğunu öğrendim.
J'ai appris beaucoup de choses, j'ai retenu tous les Principes des Apôtres, et en discutant avec les autres campeurs, j'ai découvert que la troisième étape va plus loin que ce que je croyais.
- Lütfen yaptığı resimlerin orada olduğunu söyleme...
- Ne me dis pas que le portrait...
Evet ama oğlana bazı şeylerin paradan daha önemli olduğunu öğrettiğimizi hatırlıyorum. Colts'un kazanmasına yardım eden bu sihirli havlu gibi.
Je me rappelle que, très vite, on lui a appris qu'il y a des choses plus importantes que l'argent, comme, par exemple, une serviette porte bonheur.
Kıskanç olduğunu düşünmemiştim.
Je ne savais pas que tu étais jaloux.
Delice olduğunu biliyorum ama Nashville'e bir tıp fakültesine ziyarete gidiyordum ve buraya son gelişimi hatırladım. Boğazım düğümlendi ve söylemek istediğim şeyleri söylemediğimi fark ettim. Sonra dedim ki "Hayat çok kısa."
C'est un peu fou mais j'étais en route pour Nashville et je me suis rendu compte que la dernière fois je n'ai pas eu le courage de dire ce que j'avais sur le cœur, et je me suis dit " La vie est trop courte.
Trajedinin hep Brick'in ilk ayını bizsiz geçirmiş olması olduğunu düşünürdüm ama artık bizle geçirdiği 14 yıl olduğunu düşünmeye başladım.
Je pensais que la tragédie c'était de ne pas avoir eu Brick pendant le premier mois de sa vie mais je commence à penser qu'en fait, c'est de l'avoir eu ces 14 dernières années.
Artık bir mikro fiş okuyucumuz olduğunu fark ettiğinizi düşünüyorum.
Vu que vous êtes là, j'espère que vous avez remarqué qu'on possède désormais un lecteur de microfilm.
Hesabında ne kadar paran olduğunu takip etmek zorundasın. Evden çıktığında nakde ihtiyacın vardır.
Tu dois surveiller combien il y a d'argent sur ton compte, tu as besoin de monnaie quand tu sors de chez toi.
Ne olduğunu hiç ama hiç bilmiyorum.
Je n'ai littéralement aucune idée de ce que c'est.
Bence yetişkin olduğunu böyle anlıyorsun. Bu cüzdan taşımanın bile ötesinde.
Je pense que c'est comme ça que tu sais que tu es adulte... encore plus que parce que tu as un portefeuille.
Başka bir işe hazır olduğunu düşünüyor musun?
T'es prêt pour un autre coup?
Craig'le birlikte olduğunu sanıyordum.
Je pensais que t'étais avec Craig?
Bu gücün ne olduğunu biliyor musun?
Et tu sais ce qu'est ce pouvoir?
Kırık tahtalara ihtiyacın olduğunu söylemiştin.
Tu as dit que tu voulais des planches cassées.
Bunun T.Solotov'un işi olduğunu düşünüyoruz.
- On soupçonne... - T. Solotov.
- Almancamın berbat olduğunu söylemiştim.
Je suis nul en allemand.
Teksas'a taşınmanın zor olduğunu biliyorum... ama söz veriyorum, her şey daha iyi olacak.
C'était pas évident de partir au Texas. Mais je te promets que tu t'y feras.
Senatöre departmanda bir toplantın olduğunu söyle.
Parle de réunion inter-services à ton sénateur.
Bir güvenlik işin olduğunu sanıyordum.
Tu as pas un truc sur la sécurité?
Ne olduğunu sormadın bile.
- Non. Attendez de savoir.
Bana birisi burada ne olduğunu söyleyebilir mi?
Je peux savoir ce qui se passe?
Görevde olduğunu biliyor mu?
En mission?
- Bayan Swagger... havalimanının hala kapalı olduğunu söylemek zorundayım.
Je regrette, l'aéroport est fermé.
Daha iyi bir seyahat acentesine ihtiyacın olduğunu duydum.
Il vous faut un agent de voyages.
Tio'yu arayıp ona ihtiyacımız olduğunu söylemeliyiz.
Faut appeler Tio.
Engelli olduğunu falan biliyorum ama katlanamıyorum.
Je sais qu'elle est handicapée, mais je la supporte pas.
- Kim olduğunu biliyor musun?
Tu sais qui?