Ölmüş olmalı translate French
343 parallel translation
Oh, Hans, ölmüş olmalı.
Il est forcément mort.
Yere çakılınca ölmüş olmalı.
ça a dû se passer quand on a touché terre.
Çoğu ölmüş olmalı.
Beaucoup sont morts.
Ölmüş olmalıydım.
Je devrais être mort.
Kan kaybından ölmüş olmalı.
- Elle s'est vidée de son sang.
Hemen ölmüş olmalı.
Elle a dû mourir sur le coup.
- Sen ölmüş olmalısın.
- Tu dois être morte.
- Şu tipe göre ölmüş olmalıyım.
Mais selon ce type je devrais.
Ailen senin için ölmüş olmalı.
Mais ici, tu travailleras plus qu'avant.
Ölmüş olmalı.
Il doit être mort.
Şoktan ve kan kaybından ölmüş olmalı, başka bir açıklaması yok.
Pour moi, il est mort d'un choc et d'hémorragie.
Uçak bozuluverdi. Ölmüş olmalıydım.
L'avion s'est arrêté brusquement, j'ai failli y passer.
Gardiyanlar ölmüş olmalı, ama mahkumlar değil.
Les gardes sont sans doute morts mais pas tous les prisonniers.
Kan kaybından ölmüş olmalı. Doktor öyle söyledi.
Il a dû saigner avant de mourir, a dit le docteur.
Korkunç bir kazaymış. Anında ölmüş olmalı.
La mort a dû être instantanée.
Çok genç ölmüş olmalı.
Il est mort bien jeune.
Ölmüş olmalı.
Il doit être mort. Je...
Sen ölmüş olmalıydın.
On vous croyait mort.
Şimdiye kadar ölmüş olmalı. Neredeyse herkes öyle biliyor.
Il doit être mort, comme beaucoup.
- Zavallı korkudan ölmüş olmalı. - Doğru dedin, Profesör. Burayı kötü kokular sarmış.
Il y a ici un diadème en or repoussé, un collier en turquoise et rubis.
Bir yerlerde ölmüş olmalı. Belki bir çalışma kampında.
Elle mourut ou disparut quelque part, dans quelque camp de travail.
Daha önceden burada biri ölmüş olmalı.
- On est trop nombreux! L'un d'entre nous devrait être mort.
Korkudan ölmüş olmalılar.
Ils ont dû mourir de peur.
Ölmüş olmalı. Çünkü ondan aldığım son şey bir Paskalya kartıydı.
Mais elle a dû mourir, parce que sa dernière carte remonte à Pâques...
Anında ölmüş olmalı.
Il a dû mourir sur le coup.
- Ölmüş olmalı, değil mi?
- Il est mort, alors.
Toramatsu, açlıktan ölmüş olmalısın, Toramatsu!
Toramatsu. Tu dois avoir faim.
Ölmüş olmalı! Hadi şekerim, göster bize...
Mais ce monsieur dort vraiment, ou il fait semblant?
Yanılmıyorsam, çoktan ölmüş olmalılar.
Sauf erreur, ils sont déjà morts.
Bay Jadot şimdiye kadar ölmüş olmalı
M. Jadot a peut-être déjà été assassiné.
Yazarken ölmüş olmalı.
Il a dû mourir en écrivant cela.
Çalılarda bir hafta,... şimdi ölmüş olmalılar.
Une semaine dans le bush. Elles sont déjà mortes.
Ölmüş olmalı...
Il doit être mort.
O çoktan ölmüş olmalı.
Il est sûrement mort, depuis le temps!
O kadar oktan sonra ölmüş olmalı
Il a reçu tant de flèches. Il doit être mort.
Yere düşmeden önce ölmüş olmalı.
Il était mort avant de toucher le sol.
Uykusunda ölmüş olmalı. Bay Fawlty!
Il est mort dans son sommeil.
Şimdiye dek ölmüş olmalıydı.
Sans ça, il serait mort.
Yani ölmüş olmalıydın, neredeyse 3 yıldır!
Tu es mort depuis trois ans, au moins.
Ölmüş olmalısın... çünkü... içim bomboş.
Tu dois être mort, car je ne sais pas comment me sentir.
Bunca zaman odanda beklerken açlıktan ölmüş olmalısın.
Vous devez être affamée à force d'attendre dans votre chambre.
Bu ameliyathanede tek başına Rahibe Bates'in ayaklarının dibinde ölmüş olması katil için korkunç bir an olmuş olmalı.
Le meurtrier devait être terrifié, seul, le cadavre de Bates à ses pieds.
Birbirleriyle çatışırken ölmüş gibi olmalılar.
Rappelez-vous : Ils sont morts en s'affrontant.
Ölmüş olmak ne kadar güzel olmalı.
ça doit être bon... d'en avoir fini.
Ölmüş olmalı artık.
- Où est-il?
Başını yere vurmuş olmalı. - Ölmüş olmalı.
- Tu as des témoins?
Hemen ölmüş olmalılar.
- Ils ont dû être tués sur le coup. - Ils?
- O halde senin milyonlarca hücren ölmüş olmalı!
Tu es adorable, même quand tu rouspètes.
Annie ölmüş Bayan Paine. Onu öldürmüş olmalı.
Annie est morte, il a dû la tuer.
Hepsi ölmüş olmalıydı.
Ils seraient tous morts.
Ölmüş. Başına bir iş gelmiş olmalı.
Elle est morte, qu'a-t-il pu se passer?