English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ Ş ] / Şanslısın

Şanslısın translate French

5,521 parallel translation
Şanslısın adamım.
Tu a de la chance, mec.
Evet şanslısın.
T'as de la chance.
Hayatta olduğun için şanslısın. Sence yuvaya geri mi döndüler?
T'es chanceuse d'être en vie.
- Deliği görmemesi gerekiyor. - Şanslısın.
- il ne faut pas qu'elle voit le plafond - tu as de la chance
Çok şanslısınız, ağabeyim daima verdiği sözü tutar.
Heureusement pour vous, mon frère tient toujours ses promesses.
Şanslısın ki, çılgınlığa bayılırım.
Mais heureusement pour toi, j'aime la folie.
Şanslısın adamım.
Tu es un garçon chanceux.
Böyle bir ailen olduğu için şanslısın.
Tu as de la chance de les avoir.
Siz ikiniz şanslısınız.
Quelles chanceuses vous faites.
O halde orada olduğum için şanslısın.
Heureusement que j'étais là.
Sen şanslısın vurulmak alamadım.
Tu as de la chance de ne pas t'êtres fait tiré dessus.
Ama siz Amerikalılar, burada doğdunuz için ne kadar şanslısınız biliyor musunuz? Hayatınızın her günü ölüm korkusuyla yaşamadığınız bir yerde?
Mais vous, les américains - - Est-ce qu'il vous arrive de penser à la chance que vous avez d'être né ici et pas là où la peur de la mort est une part de la vie quotidienne?
Sıra sana geldiği için şanslısın.
Tu es chanceux d'être le prochain.
Yedi kişiyiz. Şanslısın. Herkes bir araya toplanmış.
Ils ont arrêté presque tous les autres.
Daha sana yardım ettiğime şanslısın. Bana son yaptığın Enzo'ya beni boğarak öldürmesini söylemek olduğunu düşünürsek.
Tu as de la chance que je t'aide, sachant que la dernière chose que tu as faite pour moi a été de dire à Enzo de m'étrangler.
Ölmediğin için şanslısın.
Tu as de la chance d'être encore vivant.
İçince keyiflendiğin için şanslısın.
T'as de la chance, t'as l'alcool joyeux.
Şanslısınız ki öldü.
Heureusement pour toi, elle est partie.
Şanslısınız ki öldü.
Celeste a lancé un sort puissant. Tu as de la chance.
Bu şey bir artere denk gelmediği için şanslısın.
- C'est qui le mot que t'as utilisé? - Appétissant.
Güzel olduğun için şanslısın.
Tu as de la chance d'être jolie.
Şanslısın bebeğim!
Alors, tu as de la chance, beauté! C'est quoi, ça?
Sana erkek arkadaşın çok yakında olduğu için şanslısın demiştim.
Je t'ai dit que tu avais de la chance que ton homme vive près d'ici.
Annenle aran çok iyi, şanslısın.
Tu es chanceux d'avoir une bonne relation avec ta mère.
Sarhoş olduğun için şanslısın.
Heureusement que tu étais bourrée.
Şanslısın o zaman.
Je ne sais pas. Tu as de la chance.
Şoförüm kızına çarpmadığı için çok şanslısın.
Vous avez de la chance que mon chauffeur ne l'ait pas écrasée.
Söylediğin şey doğruysa o zaman ondan kaçabildiğin için şanslısın.
Si ce que vous dites est vrai, vous avez eu de la chance de lui échapper.
Normal bir adam olmadığın için şanslısın, adamım.
Tu as de la chance de ne pas être normal, mec.
Benimle karşılaştığın için şanslısın.
Quelle chance d'être tombée sur moi.
Çok şanslısın kuzen.
Heureusement pour toi, cousin.
Şanslısınız.
Chanceux...
Çok şanslısın!
Tu es tellement chanceuse!
Hasta olduğunuz için çok şanslısınız.
vous êtes trop chanceux d'être malades.
Dürüst olmak gerekirse, onlara ailem diyebileceğiniz için şanslısınız.
Honnêtement, tu serais heureuse de les avoir dans ta famille.
Sarhoşken mutlu olduğun için şanslısın.
T'as de la chance, t'as l'alcool joyeux.
Ayrıca kardeşiniz olduğu için bir o kadar da şanslısınız.
Et si chanceuses d'avoir une sœur.
Sen şanslısın.
Vous êtes chanceuse.
Sevgilinden bir şey almak için kaçısının cezası bidon yıkama olduğu için şanslısın.
Hé, t'as de la chance que de nettoyer les poubelles soit ta seule punition pour être sortie de la maison Pour obtenir un petit quelque chose. Quelque chose de votre garçon.
Hâlâ hayatta olduğun için şanslısın.
C'est une chance que vous soyez encore en vie.
- Hayatta olduğun için şanslısın.
- T'as de la chance d'être en vie.
İkisi de ateş almadığı için şanslısın.
Tu as eu de la chance qu'aucun des deux ne s'énervent.
Ivo seni canlı istediği için şanslısın.
T'as de la chance qu'Ivo te veuille vivant.
Ama böyle bir ayrıcalığa sahip olduğun için şanslısın.
Mais c'est une chance d'avoir connu un tel privilège.
Seni gören kimse olmadığı için şanslısın.
Une bonne chose qu'il n'y ait eu personne pour te voir.
- Şanslısın, sıradaki alternatifimiz sendin.
Heureusement, ou tu serais devenu la prochaine meilleure alternative.
Bir bakıma, hala şanslısın.
D'une certaine manière, tu es chanceuse.
- Siyah olduğun için çok şanslısın hacı.
Tu as trop de la chance d'être noir, mec.
Telefona çalınca cevap ver. Pek sık olmamakla birlikte çaldığı zaman en arkadaş canlısı sesinle "Acme Şirketi" diyorsun ve arayan şanslı kişiye kağıt satmaya çalışıyorsun.
Répondez au téléphone quand ça sonne, ce qui n'arrivera pas souvent, mais quand ça sonne, vous dites "Acme Limited" avec une voix sympathique et faites une vente de papier à l'heureux appelant.
Ben artık bir dönüş avcısıyım, bu şanslı bir tesadüf oldu birisi burada arkadaşını öldürmeye çalışıyordu.
Je suis un chasseur fantôme maintenant, c'est juste une heureuse coïncidence que quelqu'un ai essayé de tuer ton ami ici.
Ayrıca Jenkins'ın dediğine göre paraşütü şanslı numarasıymış.
Oh, Jenkins a dit aussi que son parachute avait son numéro fétiche.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]