Şey efendim translate French
2,425 parallel translation
Ouu... Aam, başka bir şey efendim?
Je ne savais pas que ça faisait partie de votre orteil.
Şey efendim, kesinlikle ününüze uygun yaşıyorsunuz.
Et bien, monsieur, vous êtes à la hauteur de votre réputation.
- Hiçbir şey efendim.
- Rien, Sergent.
- İçecek bir şey alır mısınız, efendim? - Billie?
Que désirez-vous boire?
- Efendim? - Bir şey çaldın mı hiç?
- Avez-vous déjà volé?
- Bu konuda bir şey duymadın mı? - Hayır efendim.
- T'en as pas entendu parler?
- Her şey yolunda mı? - Evet efendim!
- Tout est en ordre?
Bir şey bulduk galiba efendim.
Monsieur, je crois que j'ai quelque chose.
Her şey mümkün olabilir, efendim.
Tout est possible, Monsieur.
- Efendim, öyle... Gerçekten kral değil ve Yaweh gezegeni diye bir şey yok.
Il n'est pas roi et Yaweh n'existe pas.
O çok şey kaçırdı, efendim.
- Beaucoup lui échappe.
Baska bir sey, efendim?
Autre chose, monsieur?
Ona kahraman gibi bir şey diyebilirsiniz, efendim.
Une sorte de héros, on peut dire.
Endişelenecek bir şey yok, efendim.
Ne vous inquiétez pas, monsieur.
Efendim, bilmemiz gereken bir şey biliyorsanız söylemenin tam zamanı.
Monsieur, si y a quelque chose qu'on ignore, c'est le moment
Efendim, Mike'in çözmemize yardım edemeyeceği bir şey yok. - Buyurun.
Mike pourra nous aider.
Elimizdeki tüm şey bu efendim.
C'est tout ce que nous avons, monsieur.
Hiçbir şey bana daha fazla memnuniyet veremez efendim.
Bien sûr Père, avec grand plaisir.
Hayır efendim, biz hiç bir şey yapmadık, efendim.
Allons descendez! - Non!
Hayır efendim, sana hiç bir şey olmayacak.
Mon Dieu! Ô mon Dieu!
Şey... bundan daha karışık, efendim, ama sanırım büyük ölçekli bir teste hazırız.
C'est plus compliqué que ça, mais on est prêt pour un test à grande échelle.
Bir şey bulamayacaklar, efendim.
Ils ne trouveront rien, Monsieur.
Efendim, dava dosyası için bir şey diyebilir miyim?
Vous avez 2 min pour parler de l'affaire?
- Her şey yolunda mı efendim?
- Tout est en ordre, Monsieur?
Yapabileceğim hiç bir şey yoktu, efendim.
Je n'ai rien pu faire.
Bütün saygımla efendim. Yerinde oturup hiç bir şey yapmayan bir başkan olarak mı hatırlanmak istiyorsunuz?
Respectueusement, monsieur, voulez-vous être souvenu comme le Président qui est resté dans son fauteuil et n'a rien fait?
Efendim, karınız size bir şey söylememi istedi.
Excellence, ta femme m'a demandé de te dire quelque chose.
- Yok efendim. - Bir şey var mı?
- Non, monsieur.
Üzerinde çalışıyorum, efendim, ancak başka bir şey var.
J'y travaille, Monsieur, mais il y a autre chose.
- Bir şey değil, efendim.
- De rien, Monsieur.
Ah, efendim, bir şey daha var.
Tom, merci. Monsieur, il y a une autre chose.
Bir şey değil, efendim.
Oui, monsieur.
Bu odada bilmeniz gereken bir şey var, efendim.
Il y a quelque chose dans cette pièce dont vous devez connaître la présence, monsieur.
Size bir şey söyleyeyim, efendim.
Je vais vous dire un truc.
- Birçok şey söyleyebilirim, efendim.
Beaucoup de choses Monsieur.
Daima içmeye değecek bir şey vardır, efendim.
Toujous une bonne raison de trinquer Monsieur.
Warren Harding'in son zamanlarıyla ilgili söylemeyi unuttuğunuz bir şey var, efendim.
Il y a une chose que vous avez oublié de mentionner à propos de M. Harding la dernière fois, Monsieur.
Onun için tekerlekli sandalyeyle binilebilir bir şey mi aldınız efendim?
C'est aménagé pour son fauteuil roulant, monsieur?
Ben bir şey yapmadım, efendim.
J'ai rien fait m'sieur.
Yardım edebileceğim başka bir şey var mı efendim?
Puis-je faire autre chose?
Başka bir şey var mıydı, efendim?
Autre chose?
- Efendim, sorduğunuz şey başkalarının da olup olmadığı ise, cevabın hayır olduğuna inanıyorum, efendim.
Monsieur, si vous demandez s'il y en avait d'autres Je crois que la réponse est non, monsieur.
Efendim, ihtiyacımız olan son şey... -... bir grevdir!
Monsieur, une grève serait malvenue.
- Hiç bir şey yok, efendim.
Rien de nouveau.
Bir şey ister misiniz, efendim?
Je peux vous offrir quelque chose?
Hemen takviye kuvvet alamazsam, her şey biter, efendim.
Si je n'ai pas de renforts maintenant, c'est fini.
Çok güzel bir şey, efendim.
C'est une belle oeuvre, monsieur.
Bakın, anlamalısınız efendim ama babamın bugüne kadar hiçbir şey için hiçbir ödülü olmadı.
Vous devez comprendre, Monsieur, mon père n'a jamais reçu de récompense pour quoi que ce soit. Jamais.
Efendim, ben yapabileceğimiz başka bir şey olduğunu sanmıyorum.
On ne peut rien faire de plus.
Hiçbir şey değişmemeli, efendim.
Rien ne devrait changer.
Affedersiniz, efendim, bir şey daha mı söyleyecektiniz?
Excusez-moi Monsieur, vous en aviez une autre?