Adam değil translate Portuguese
7,086 parallel translation
Bu kişi beni 20 sene önce öldürmeye çalışan adam değil mi?
Este não é o homem que me tentou matar há 20 anos?
Endişelendiğim kişi adam değil. Her an ne yapacağını kestiremiyorum.
Não é ele que me preocupa, não sei como é que ela vai se comportar.
Miranda, Peter Ashe eskiden tanıdığın gibi bir adam değil.
Miranda, o Peter Ashe não é o homem de quem te lembras.
Duyan ufak tefek bir adam değil.
O Duyan não é pequeno.
O kötü bir adam değil.
Ele não é um homem mau.
Ama o, eskiden tanıdığın adam değil.
O tipo que conheceste já não existe.
Bill adındaki şu adamın teknesi vardı, değil mi?
Aquele fulano, o Bill, tinha um barco, não era?
- Bu adamın ölümünün vebali onun boynuna, benim değil!
A morte deste homem estará na vossa consciência, não na minha! - Não.
Bunlar, mahkemenin doğru adamı yakaladığına delil olamaz değil mi?
Isso não quer dizer que o Estado tem o homem certo?
Değil do.You ölü bir adam ne olduğunu bilmiyorum.
Não sei o que fazer. És um homem morto.
- Mayfield'deki adam umurumda değil.
Não quero saber do homem em Mayfield.
Evet, istemeye değer ama kolay kolay iyilik bahşedecek bir adam da değil.
Sim, vale a pena perguntar, mas não é o tipo de homem que faz um favor de graça.
Zengin yaşlı bir adamın böbreğe ihtiyacı var. Umutsuz yani, değil mi? Ve listenin sonunda olduğunu biliyor.
Um velho rico precisa de um rim, ou seja ele está desesperado e sabe que está no final da lista.
Şu an kötü adam Colt değil anne!
- Colt não é o gajo mau aqui, Mãe.
Senin gibi adamın biriyle birlikte olması, uzak bir ihtimal, değil mi?
O mais perto de um tipo como tu dar uma, é com esta remota hipótese, não?
- Sikinde değil ki adamın.
- Ele não quer saber.
Adamımız o değil.
Não é nosso tipo.
Adamımız o değil.
- Parece. Não é o nosso tipo.
Bir seri katile izin vermiştim, kulübümü havaya uçurmak isteyen adam öldürmececilik oynayan bir adama değil.
Queria apanhar um assassino em série, não um tipo assassino de massas que quer explodir o meu clube nocturno.
- Adamımız o değil.
- Ele não é o nosso tipo.
Cornell'i vuran adam burada değil.
O homem que matou o Cornell não está aqui.
- Joe Carroll'u yakalayan adam o, değil mi?
Foi ele que apanhou o Joe Carroll, não foi?
Karşındakilerin çocuk değil de kazık kadar adam olduğunun farkındasın değil mi?
Mas sabes que falamos de homens crescidos, não de rapazes.
Senin için bir sürü adamın leşini yere serdim değil mi?
Matei muita gente por ti, não foi?
Bu benim konumumdaki adamın başına sık gelen bir şey değil. Bir savaşçının hayatını ellerimde tutmak.
Não é muitas vezes, que um homem na minha posição, tem a vida de um Vitalion nas suas mãos.
Dolayısıyla mesele adamın balinayı öldürmesi değil.
Portanto, não é sobre um tipo a matar uma baleia.
Bu adamın sizi pembe hayallerle kandırması çok da şaşılacak bir durum değil.
Não é surpresa que aquele homem queira virar a vossa atenção para o futuro.
Bu adam birlikte anlaşabileceğimiz birisi değil benim anlaşabileceğim biri.
Este não é um homem com o qual possamos negociar, - com que eu possa negociar.
Çocuklar, adamı delirtirler değil mi?
- Putos, deixam-te louco, não é?
Eylem adamısın, değil mi?
Você é um homem de acção, não é?
Öyle pek çok adam tanıyorum, ama Isaac Amin onlardan biri değil.
Eu sei que muitos homens fazem isso, mas Isaac Amin não é um deles.
Adam akıllı ama bürokrat. Sahada çalışabilecek biri değil.
Ele é esperto, mas é um burocrata.
Bu sadece kötü bir orospu çocuğu değil, aynı zamanda diğer tüm orospu çocuklarını temizlemesi için gönderdikleri o adam.
Não é só outro homem mau, é o homem que mandam acabar com os outros homens maus.
Adamım, cenaze dediğin böyle olur değil mi?
Que funeral incrível.
- Adamım Antonio'yu tanıyorsun değil mi?
Conheces o Antonio, certo?
Adamım, önemli değil.
Ele não veio comprar.
Benim adamım değil.
Ele não é "o meu homem".
Adamım değil.
Não é o meu homem.
- Adam hain değil Mary.
- Não é um traidor, Mary.
Adam Rus bile değil.
Nem sequer é russo.
O artık adamın değil, Avukat Bey.
Já não é ele que lhe interessa.
Ama burada bilmen gereken şey Monica tam olarak gönüllü değil. ... ve tüm tek adamlı şirketlerde kilit adam şartı vardır.
Todas estas firmas unipessoais têm uma cláusula do "Homem-Chave".
Bu adam sikici, değil mi?
Este tipo safa-se, certo?
Çünkü diğerlerinize bir bakınca evde tüm sikişmeyi bu adam yapıyordur. Haksız mıyım? Haklıyım, değil mi?
Olho para os outros, e este é o único da casa que se safa.
Bu bir Tanrı adamı değil mi?
Isto é um homem de Deus, não é?
Bay Gates'in adamıydın, değil mi?
O rapaz do Sr. Gates, não és?
Çok güzel değil ama adam kasabada hala açık olan tek restoran olduklarının farkında.
Não é grande coisa. Mas é o único restaurante que continua aberto.
Bir grup adamın bağırışından ibaret değil mi o?
Não é só um grupo de gajos a gritar?
Kadın iyi biri ama adam biraz garip değil mi?
É simpática, mas ele é um pouco estranho, não?
Bir adamın her gece yalnız yediğini görünce endişelenmemek elde değil.
Não é fácil ver um homem a jantar sempre sozinho e não me preocupar e questionar.
Biliyorsun ki o adam yozlaşmış bir hakim, yemin ettiği gibi tarafsız da değil, bir kadını ve çocuklarını sırf gücü yettiği için ezebiliyor.
Ele é um mau Juiz, não é imparcial como jurou ser, destruindo uma mulher e os seus filhos, simplesmente porque tem o poder para fazer isso.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25