Anlayabiliyorum translate Portuguese
2,316 parallel translation
Karının seni bu kadar sevimli bulmasının nedenini anlayabiliyorum.
Já sei porque é que a tua esposa te acha tão carinhoso.
Ama geçmişe bakınca, bizi nasıl açlık yokluk bilmeden büyütebildiğini, gereksinimlerimizi karşılamaya çalıştığını ihtiyacı olanlara yardım ettiğini ve dünyanın bu ucuna birazcık düzen getirmeye çalıştığını anlayabiliyorum.
Mas, olhando para trás, vejo como ele fez com que pudéssemos crescer num mundo sem necessidade ou fome. Como ele ajudou quem precisava e tentou trazer alguma ordem ao nosso canto do mundo.
Peki o kadar kendimi beğenmişsem, nasıl olur da onların yüzlerine bakıp SUV'yi kullananın sen olduğunu anlayabiliyorum?
Mas, se estou realmente a mentir, como é que eu sei, pelas caras deles, que eras tu que estavas ao volante?
Bu kadarını anlayabiliyorum, tamam mı?
Há uma coisa que eu sei.
Bunu gözlerinden anlayabiliyorum.
Consigo vê-lo na tua expressão.
... bana bakış şeklinden bile anlayabiliyorum. Yapma ama.
Consigo ver pela maneira como olhas para mim.
Aria ona deli oluyor ve niye olduğunu anlayabiliyorum.
A Aria adora-o e eu não a censuro.
Gizli kalmasını istedi, ki nedenini tamamen anlayabiliyorum.
Ela quer guardar segredo para já, e eu percebo perfeitamente.
Bunu anlayabiliyorum.
Bom, entendo isso.
Anlayabiliyorum.
Eu noto.
Bunu gayet iyi anlayabiliyorum.
Bom, é claro que eu compreendo.
Ondan neden bu kadar çok hoşlandığını anlayabiliyorum.
Já estou a ver porque gostas tanto dela.
Şu anda neden bu kadar kızgın olduğunu anlayabiliyorum, ama üstesinden geleceksin.
Posso entender porque agora está com tanta raiva, mas vai ultrapassar isso.
Nedenini anlayabiliyorum.
Consigo perceber porquê.
Gelişimin senin için ne kadar zor olduğunu anlayabiliyorum.
Sei que o meu aparecimento foi difícil para ti.
Gelişimin senin için ne kadar zor olduğunu anlayabiliyorum.
Sei que a minha chegada foi difícil para ti.
Neden bıkmış olduğunu anlayabiliyorum.
Sabe, consigo perceber por que razão está frustrado.
Oğlunuz için ne kadar korktuğunuzu anlayabiliyorum. Korkmakta sonuna kadar haklısınız.
Eu sei que temem pelo vosso rapaz e têm motivos para isso.
- Anlayabiliyorum.
- Claro.
Nerdeyse bu şeyin kutsal dilini anlayabiliyorum- - insan hayatının nihai kaynağının.
Estou quase aprender a língua sagrada a última fonte da própria vida humana.
Sanırım birçoğunuzun beler hissettiğinizi anlayabiliyorum.
Acho que sei como muitas de vós se sentem.
Belli ki çok üzgünsün. Bunu anlayabiliyorum ama büyüyecektir.
Eu entendo isso, mas ele vai amadurecer.
General, performansımdan memnun olmadığınızı anlayabiliyorum ve beni tecrübesiz görüyorsunuz.
General, sei que não está satisfeito com o meu desempenho e que me considera inexperiente.
Anlayabiliyorum.
Eu entendo.
Sadece onun nedenlerini anlayabiliyorum, o kadar.
Não, eu apenas o compreendo, é só isso.
Zaten yeterince şey yaşadın ve o dürtülerle savaşmanın ne kadar zor olduğunu anlayabiliyorum.
Já passaste o suficiente. E compreendo como é difícil lutar contra esses impulsos.
Bunu ben seçmedim, ama artık nedenini anlayabiliyorum.
Não escolhi, mas agora entendo o porquê.
- Ayrılığı anlayabiliyorum. - Çık dışarı.
- Eu sei soletrar "separação", sabes?
Ona olanlar yüzünden ne kadar suçlu hissettiğini anlayabiliyorum.
Eu percebo como te deves sentir culpado pelo que lhe aconteceu.
Vücut dilinden, bir önce buradan gitmemi istediğini anlayabiliyorum.
Vejo na tua linguagem corporal, que queres que eu saia.
Ve gerçek şu ki gözlerine bakınca, o arabaya atlayıp kaçmak istediğini anlayabiliyorum.
Sei que queres saltar naquele camião e fugir.
Gerçi ben bile bundaki espriyi anlayabiliyorum.
Até eu vejo a ironia desse facto.
Neden kaçtığını anlayabiliyorum.
Percebo porque ela fugiu.
Rich, problemini anlayabiliyorum ama yanlış adama geldin.
Olha Rich, percebo-te, mas vieste ao lugar errado.
Neal'in size neden güvendiğini anlayabiliyorum.
Estou a ver porque o Neal confia em si.
Neden kaçtığını anlayabiliyorum.
Compreendo por que fugiu.
Buraya neden çelimsiz birini vermediklerini anlayabiliyorum.
Estou a ver por que não destacaram uma daquelas magricelas para aqui.
Nasıl göründüğünü anlayabiliyorum. Ama bakın ; o kızda bir yetenek vardı.
Eu sei o que parece, mas, acreditem, aquela miúda tinha um dom.
Ama anlayabiliyorum çünkü babam ne annem için burdaydı ne de benim için.
Mas compreendia. Porque o pai, nunca esteve aqui para a mãe... ou para mim.
Zor bir karar olduğunu anlayabiliyorum.
Imagino que tenha sido uma decisão difícil.
Böyle bir düşüncenin aklından geçmiş olmasını anlayabiliyorum.
Compreendo que esse pensamento te passe pela cabeça. Não passou apenas, Rick.
Seni anlayabiliyorum.
Eu descobri-te.
Ablama yalan söylediğini anlayabiliyorum ama.
Eu percebo que estás a mentir para a minha irmã.
Bizden kurtulmak istemeni anlayabiliyorum, ve bana uyar.
Entendo o teu desejo de ficares livre de nós, e eu estou bem com isso.
İçgüdülerimle anlayabiliyorum.
Lá no fundo, eu sei.
Bakışından anlayabiliyorum, o yüzden yapma.
Consigo ver pela tua cara. Pára.
- Anlayabiliyorum.
- Entendi.
Şimdi bunu neden kasada tutmak istediğini anlayabiliyorum. Burada gen diziliminden çok daha fazlası var.
Há mais do que código genético aqui.
Paranızı istiyorsunuz. Bunu anlayabiliyorum.
Quer dinheiro.
Hislerini anlayabiliyorum ama şu an bunu kaldıramam.
Tenho pena de ti. A sério. Mas...
Konuşamadığını anlayabiliyorum.
Percebo que não pode falar.