Anlayın translate Portuguese
3,154 parallel translation
Bayan Martinez, lütfen bunun beyindeki muhtemelen anormal gelişigüzel bir elektriksel aktivite olduğunu anlayın.
Sra. Martinez, por favor entenda que provavelmente é uma anómalia, na actividade aleatória no cérebro.
Bu günlerde güvenlik konusunda tedbirli olmak zorunda olduğumuzu anlayın lütfen.
Temos de ser rigorosos com a segurança hoje em dia.
Sanki maratonun asıl amacını anlayınca, o an sanki her şey duruyor ve hiç hareket etmiyorsun gibi oluyor.
É tipo... Chega-se a uma altura, na maratona, onde parece que tudo parou como se estivéssemos parados.
Bayım lütfen anlayın, ilk önceliğimiz Eric.
Senhor, por favor, entenda, a nossa 1ª prioridade é o Eric.
Lütfen, bütün olasılıkları gözden geçirmek zorunda olduğumuzu anlayın.
Por favor, compreenda... Temos de explorar todas as possibilidades.
Babamın bir tartışmayı kaybetmek üzere olduğunu anlayınca panikleyip sana vurması gibi.
É como quando o meu pai começa a discutir e sabe que vai perder, entra em pânico e bate-te.
Ama eve geldiğimde, dördüncü yılında olan kız arkadaşımın benden daha fazla ameliyata girdiğini anlayınca iş değişiyor.
Quando chego a casa, a minha namorada no quarto ano, fez mais cirurgias do que eu.
Hayatımın geri kalanı boyunca kuklaları konuşturmak hakkında samimi olduğumu anlayınca anında beni terkediyorlardı.
Perceberam que era sincero quando dizia que queria falar para o boneco o resto da minha vida, e davam-me com os pés logo a seguir.
Gündemin gerçekliğini ve kapsamını anlayınca, bunu bilmeyi ne kadar istediğimi anladım.
Quando eu entendi a realidade e o escopo dessa agenda, eu pensei : "o quanto mais eu quero saber de tudo isso? !"
Ama yıllar sonra, çocuklarının iyi bir yere gelmesini istediğini anlayınca Joe'ya daha fazla saygı duymaya başladı.
Acho que mais tarde na vida, ele começou a respeitar mais o Joe, porque ele via que ele queria que os filhos fossem alguém.
Ancak renk bize çok daha fazlasını söyleyebilir. Çünkü galaksilerin kırmızılığını anlamak kainatın doğasına ilişkin bize çok derin bir anlayış verdi.
Mas a cor pode dizer-nos muito mais, porque a compreensão da cor vermelha das galáxias deu-nos uma visão profunda sobre a natureza do Universo.
Şirin, zararsız havan mı, kendini küçümseyen mizah anlayışın mı yoksa sadece tecavüz hapı kullanıyor olman mı?
Não sei como o fazes. São as vibrações de inofensivo e fofo, o humor auto-desaprovador ou são só piropos directos?
Garip moda anlayışın onun için sorun değil.
É peculiar?
Anlayışın için teşekkürler.
Obrigado por seres tão compreensiva.
Zamanın acımasız bir espri anlayışı var.
Bem, o tempo tem um sentido de humor cruel.
Pek çok defa bunun nedenindeki payını anlayıp anlayamayacağını merak ettim.
Perguntei-me várias vezes se parte de ti sabia o porquê.
Hepimiz gönül yaranı anlayışla karşılıyorduk ama bu sefer çizgiyi fena aştın.
Todos nós entendemos a tua dor de amor. Mas isto foi longe demais.
Ama iş görüşmesi anlayışının...
E não sabia que a tua ideia de um encontro de negócios era pedir...
Anlayışınız için teşekkürler.
Obrigado pela vossa compreensão.
Çok anlayışlısın.
Obrigado por perceberes.
Mizah anlayışını kaybetmediğini görmek çok güzel Ajan DiNozzo.
Bom, estou a ver que não perdeu o seu sentido do humor, Agente DiNozzo.
Bizimle konuşmaya çok hevesli görünüyordu üstelik diğer kızlar bizden para çıkımayacağını anlayıp köşe bucak kaçarken.. ... neredeyse her şeyi sormadan anlattı.
Ela estava ansiosa de vir até nós, as outras miúdas estavam chateadas por não estar a fazer dinheiro, e ela não teve qualquer problema em nos dar informações.
Espri anlayışımın sana da geçtiğini düşünüyordum.
Creio que esqueci de lhe dar senso de humor.
Evet, ben de sizin işleri temizleme anlayışınızı çok iyi biliyorum.
Pois, e eu sei exactamente como é que as gostas de limpar.
Çağırdığın güçler, bizim anlayışımızın bile çok ötesinde.
As forças que está a convocar são mais negras do que imaginamos.
Babasının öldüğü ilk hafta anlayış gösterdim. Ama bir sene sonra bile adamın yasını tutmak için izin isteyince, "bir dur orada ama" dedim.
Na primeira semana da morte do pai, compreendi-a, mas, um ano depois, ainda tira dias para fazer luto?
"Acı, anlayışınızı saklayan... "... kabuğun kırılmasıdır. "
"A dor é o quebrar da concha que aprisiona a nossa compreensão."
Anlayışın için teşekkürler.
Obrigado por compreenderes.
Umarım anlayışla karşılarsın.
Espero que entendas.
Ayıptır sorması, senin şatafatsız anlayışın bu mu?
Para que fique claro... Isto é discreto?
Anlayışınız için teşekkür ederim.
Obrigada pela sua solidariedade.
Senden bir iyilik istiyorum Harmon umarım anlayışla karşılarsın.
Vou pedir-te um favor, Harmon, e espero que entendas.
Anlayışın için sağ ol.
Isso é muito mau, caralho. Obrigado pela simpatia, ya?
Ve bu bana, azının çoğunu kontrol etmesinin ne kadar kolay olduğu, kişisel anlayışını kazandırdı.
O que eu aprendi com isso, foi que dessa forma é muito fácil que uns poucos consigam controlar a maioria.
İşin ucunda senin hayatını kurtarmak var. Anlayış göstereceklerdir bence.
Se for para salvar a tua vida, acho que eles irão compreender!
Anlayışınız için teşekkürler.
Obrigado... pela sua compreensão.
O zaman espri anlayışın berbat.
Então, és péssima a fazer piadas.
Tanrı aşkına, hiç mizah anlayışın yok.
Credo! Tens de desenvolver o sentido de humor.
Bak, hâli izah eden anlayışlı bir yayın olacak.
Segurança é algo compreensível.
Anketler halkın anlayışla karşıladığını gösteriyor kaçıran kişiye karşı nefret, tüm yaşananlara karşı öfke var ama sana yok.
Toda enquete indica compreensão, nojo do sequestrador, a situação ofensiva, mas não se refere a você.
Anlayışımızın ötesinde bir durum.
Não temos conhecimento suficiente.
Ve şunu demek istedim... Durumu anlayışla karşıladığın için teşekkür ederim.
Queria agradecer-te por compreenderes a situação.
Malcolm'un da yardımıyla ne olduğunu anlayıp yapay bir kopyasını çıkarabiliriz.
Com a ajuda do Malcolm, vou conseguir descobrir o que é, e faço uma cópia sintética.
Bu anlayışın farkına vardığımızda çoğu hammaddenin kısıtlılığı, sadece yerine koyulabilecekleri bulabilmek ve çözüm için ne kadar yatırım yapıldığıyla sınırlı kalacaktır.
Compreendido isto, devíamos compreender que a escassez da maioria de matérias primas, é apenas tão relevante como a quantidade de trabalho que é investido na descoberta de um substituto ou aproximação.
Bu anlayışla iş gücü ve karar verme yetkisinin, çok yüzlü, yüksek kapasiteli bilgisayarlaştırılmış sisteme verilmesi olasılığını açıklayacağız. Ki bu, günümüzde geleneksel hükümet olarak bildiğimiz kurumun yer değiştirmesine meydan verecek.
Com este entendimento, iremos agora descrever como esta nova possibilidade de delegar trabalho e tomadas de decisão a um sistema computadorizado multifacetado e altamente eficiente, é o que vai constituir a substituição da instituição que conhecemos como governo tradicional.
Bir kaynak tabanlı küresel ekonomide, geleneksel politika, seçim ve benzerleri anlayışının hiçbir yeri veya dayanağı yoktur.
Numa economia global baseada em recursos, o conceito tradicional de política, eleições e parecidos, não têm relevância ou base.
Anlayışımın ürünüydü.
É realizado com o seu conhecimento.
Tanrıların gerçeklik anlayışı bizimkilerden çok daha gelişmiş onlarınkiyle kıyaslandığında bizim anlayışımız, çocukların ellerindeki sinekler gibidir.
Que essa percepção dos deuses é mais desenvolvida que a nossa, e que comparada com a deles, a nossa percepção é como a das moscas para os meninos.
Belli ki insan anlayışını ilahi anlayışla karşılaştırıyor ve bize insanın çilesi sadece keyfi gibi görünse bile bu, bizlerin sadece kendi bakış açımızla sınırlı olmamızdan dolayı.
Talvez esteja a comparar a consciência humana, com a consciência divina, e que, embora nos pareça... que o sofrimento humano é apenas arbitrário, é só porque estamos limitados pelo nosso ponto de vista.
Hayır, eğer bizleri keyifleri için öldürdüklerini söylüyorsanız tanrılara kıyasla bizim anlayışımız bu kadar yetersiz olup onların ne yaptıklarını bile söyleyemezken o halde nasıl oluyor da onların bizi keyifleri için öldürdüklerini düşünecek kadar kibirli olabiliyoruz?
Se você diz que eles nos matam por desporto, quando nossa percepção dos Deuses é tão limitada... que nem sequer sabemos o que estão a fazer, então, como ter a arrogância de pensar... que se preocupam em nos matar por desporto?
Madem tanrıların anlayışı bizimkilerden çok daha gelişmiş onlara göre sineklere benziyoruz o halde nasıl oluyor da tanrıların bizim için ne düşündüklerinden ya da ne yaptıklarından emin olabiliyoruz?
Mas se a consciência dos deuses é tão superior à nossa, que somos como moscas para eles, então como ter certeza do que eles planeiam para nós ou por que fazem seja o que for.