English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ B ] / Başkan mı

Başkan mı translate Portuguese

6,325 parallel translation
- Seni Başkan mı gönderdi?
O Presidente mandou-lhe?
- Sayın Başkan, yaptım bile.
Presidente, acabei de fazer.
Yüzbaşı Kowalski, Başkan'ı buradan çıkarır mısınız?
Capitão Kowalski, por favor, acompanhe o presidente para fora daqui.
- Başkanımıza göre büyük bir gelişme.
Uma bela melhora considerando o presidente.
Ben de başkanım.
Eu sou só o presidente eleito.
Sayın Başkan, müsaade ederseniz ortağımın önerimizi sunmasını istiyorum.
Senhor Presidente, se puder ser, gostaria que o meu associado expusesse a nossa posição.
- Sayın Başkan kısa bir süre önce, uzun bir savaştan sonra bir tren yolculuğu yaptım.
Senhor Presidente, não há muito tempo, fiz uma viagem de comboio depois de uma longa guerra.
Paige, bu kilisede giriştiğimiz bütün siyasi eylemlere tüm kalbiyle katılıyor ister Başkan Reagan Güney Afrika'daki insanlık dışı ırk ayrımcılığına desteğini çeksin diye Beyaz Saray'a yazdığımız mektuplar olsun isterse de nükleer silah yarışındaki çılgınlık ve israf için yaptığımız greve gözcülük yapmak olsun Paige daima ön saflarda oluyor karşı çıkıyor, sorguluyor, bağırıyordu.
A Paige empenha-se de coração em cada ação política em que nos envolvemos nesta igreja, quer seja escrever cartas à Casa Branca para exigir que o Presidente Reagan deixe de apoiar a segregação racial desumana na África do Sul, ou manifestar-se contra a loucura e o desperdício da corrida às armas nucleares. A Paige está sempre na linha da frente, a desafiar, a questionar, a gritar.
- Başkan bundan haberdar mı?
- A Presidente está ciente disto?
Başkan Hanım, Charleston Tucker sizinle konuşmak istiyor.
Senhora Presidente, a Charleston Tucker está na linha.
Hava beni endişelendiriyor, Başkan Hanım.
Estou preocupada com o tempo, Sra. Presidente.
- Yarım saat, Başkan Hanım.
Meia hora, Sra. Presidente.
Başkan Payton tarih kitaplarındaki yerini aldıktan çok sonra ben hâlâ Langley'de olacağım.
Mesmo quando a Presidente Payton já estiver nos livros de História, eu ainda estarei em Langley.
Başkan'la konuşmalıyım.
É urgente.
Başkan Hanım, sizinle konuşmalıyım.
Sra. Presidente, preciso de falar consigo.
Saldırı uçakları üç dakikalık mesafede, Başkan Hanım.
A aeronave de ataque está a três minutos do alvo, Sra. Presidente.
Teşekkür ederim, Başkan Hanım.
Obrigado, Sra. Presidente.
- Başkan Hanım.
- Sra. Presidente.
Dosyalar değil, Başkan Hanım.
- Nos ficheiros, não, Sra. Presidente. Na comunicação social.
- Peki, Başkan Hanım.
- Sim, Senhora Presidente.
Okul - Aile Başkanı falan olamayacağım, değil mi?
E com certeza nunca vou ser presidente da associação, certo?
Okul - Aile Başkanı ve 2 çocuk annesi olarak ajandama sınırlar yazmayacağım.
Enquanto candidata a presidente da associação de pais e mãe, não faria das fronteiras a minha preocupação.
Biraz vaktiniz var mı sayın başkan?
Um pouco do seu tempo, Sr. Presidente.
Televizyonda başkanı dinleyeceksiniz "Şiddetle bir yere varılmaz sevgili vatandaşlarım" diyecek.
Vão ficar em frente à televisão e ouvir o LBJ dizer-vos : "A violência nunca chega a lado nenhum, compatriotas americanos."
Senin sınıf başkanı olman için yaptığımız hileyi hatırla.
Lembraste quando organizei a eleição para tu ganhares?
Başkan'a, onu tekrar arayacağımı söyleyin.
Tenho de ir. Digam ao Presidente que volto a ligar.
Şu anda tam Portland'ım, insanlar bana bakıp "Bu Portland'ın başkanı mı?" diyorlar.
Tenho mesmo cara de ser de Portland. Toda a gente olha para mim e pergunta se sou o presidente de cá.
Sanırım Lucy başkanın ofisinden birisini tanıyordu ki bu yüzden çağırıldınız.
Lucy conhecia alguém do escritório do Presidente, por isso ligou para vocês, acho eu.
İşte tam orada, Oval Ofis'te Başkan Johnson adeta gururlu bir edayla kongredeki vekillere dönerek o çok ünlü sözünü söyler : "İşte dostlarım, bu yüzden Vietnam'dayız."
Mesmo ali, na Sala Oval, o Sr. Johnson mostra a sua Johnson, com grande estardalhaço, e diz a um congressista, é por isto, meu amigo, que estamos no Vietname.
Benim adamlarım bu bölgelerde çalışıyordu, başkan bizi kapatmadan önce.
Meus homens trabalhavam lá até o Prefeito nos ter fechado.
- Bay Başkan. Sayın yargıç, efendim. - Sizi aradım...
- Sr. Prefeito. telefonei-lhe e...
Dürüst olmam gerekirse, kız arkadaşın mı yoksa kurmay başkanın mı istiyordu emin değilim.
Para ser honesta, não sei se era a sua namorada a perguntar, ou a sua chefe de equipa.
- HomeSec'in başkanı mı?
- A líder da HomeSec?
Belki de bu başkanın viskisi falan derken sana gerçekten inandım.
Queres saber? Talvez seja... desse uísque presidencial a reagir, mas... acredito em ti.
Bu teşkilatta, Başkan Laken'ın itimadına ihtiyacım var.
Eu preciso da confiança do Presidente Laken neste departamento.
Üçüncü başkanımız boş zamanlarını iyi değerlendirmiş.
O nosso 3º presidente fez bom uso do seu tempo livre.
Son üç yılda üç başkan ve bir başkan adayımız öldürüldü.
Em três anos, três Mayors e um candidato a Mayor morreram.
- Başkan'ın bundan haberi var mı?
A POTUS sabe?
Başkan Hanım, şahsi kinleriniz sebebiyle onarılamaz politik kararlar veriyorsunuz.
Senhora Presidente, está a tomar decisões políticas irreparáveis, com base em rancores pessoais.
Bay Gantry Birleşik Devletler Başkanı'na şantaj yapmaya çalışacak kadar aptal olamazsınız, değil mı?
Sr. Gantry... não seria estúpido o suficiente para tentar extorquir a actual Presidente dos Estados Unidos? Nunca.
- Asla. Ancak, o Başkan'ı bir ortak ve aynı amaçları paylaştığımız bir sırdaş yapmak isterim.
Mas, tornaria essa presidente uma parceira... e uma companheira na arte de guardar segredos.
Başkan Hanım. Basın toplantısında, niye Şeyh Hakam'ın öldüğünü duyurdunuz?
Senhora Presidente, porque é que efectuou... uma conferência de imprensa a anunciar a morte do Sheikh Hakam?
Ben Başkan Hanım'ın bir destekçisi değilim ama bazılarının tersine onun yenilgisini tasarlamak için bu ülkenin dengesini bozmam.
Não sou um apoiante da Senhora Presidente, mas, eu não iria, ao contrário de outros... - desestabilizar este país para a derrotar.
- Bu mücadeleye, kampanyanıza başladığımızda insanlara bu ülkeye asker olarak hizmet etmiş, asker olmanın fedakarlığı ve onurunu bilen bir başkan vermek istedik.
- Quando começamos esta cruzada... a sua campanha eleitoral, queríamos dar à pessoas... uma Presidente que tinha servido este país, alguém que sabia... a honra e o sacrifício de ser um soldado.
Yani, Başkan Hanım ellerimiz aynı derecede kirli.
Então, as nossas mãos, Senhora... estão igualmente sujas.
Oyunun finaline, Başkan Hanım.
Uma jogada final, Senhora.
Şimdi, canımız ciğerimiz, 4 dönemlik başkanımız...
Gostaria de dar as boas-vindas ao nosso adorado quatro-vezes presidente,
Belediye başkanı olarak, 8 defa cari açığı kapadım.
Como Presidente, equilibrei as finanças oito vezes!
Merhaba, ben Altın Bombası ABD'nin başkanı ve CEO'su Barry Burns ve eski ve beğenmediğiniz mücevherlerinizi nakde çevirmenize yardım etmek istiyorum.
Olá. Sou o Harry Burns, presidente e Chefe-Executivo da "Gold Blast USA". E quero ajudá-lo a transformar a sua velha e rejeitada jóia...
Başkan James'den haber var mı?
Tem novidades do Presidente James?
GCPD Penguen'i kovalamakla meşgulken başkanın ofisini onlardan kolayca çalacağım.
Enquanto a Polícia persegue o Pinguim, roubo a presidência da Câmara debaixo dos seus narizes.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]