Bela mı translate Portuguese
2,322 parallel translation
Bela mı bekliyorsun?
Esperam problemas?
Bela mı bekliyorsun?
Espera problemas?
Sizce bela mı?
Acha que são sarilhos, senhor?
Hey, bela mı arıyorsun?
Queres fazer um caso disto?
Bela mı?
Sarilhos?
Bela mı?
Sarilho?
Zaten Marshall da masum bir fantezi yüzünden başını belaya sokmamalıydı, Lil. Bela mı?
O Marshall não devia ter que ter tantos problemas para ter uma fantasia inocente.
Ya da Costa Rica'ya mı taşınsam kendime şöyle güzel bir kız bulup orada bir Riley hayatı yaşasam.
Ou podias ir para a Costa Rica, arranjar uma bela "señorita", e viver sem preocupações.
- Baksana manzarası, kişisel banyosu, harika bir misafir odası olan bir ev yaptırdım.
Construí esta nova casa com a merda de um belo quarto de hóspedes, uma bela vista, casa-de-banho privativa.
Sonra görüşürüz, tamam mı?
Bela conversa, ok?
Sen benim kızımsın. Tatlı, güzel çılgın kızım.
Tu és a minha miúda... a minha doce, bela... e maluca miúda.
Karşınızda Doğalgaz Çarı... Kobalt Kralı. Sevgili Rusya'mızın başarı öykülerinin en güzellerinden biri.
Apresento-vos o Czar do gás, o'Rei do cobalto', e um dos mais bem-sucedidos da nossa bela Rússia, meu querido amigo o melhor violoncelista do planeta...
Dolu dolu bu anı yaşayalım o zaman hayat çok güzel
se acreditam em vós mesmos então a vida é bela
İşte o an kendimde suyun dışına çıkacak gücü buldum. Küçük bir dala tutunarak nehrin dışına çıkmıştım. Rehberim büyük bir ateş yakmıştı.
E foi aí que comecei a nadar em direcção a ela, e nadei com força para cima e surgi à tona do rio agarrei num pequeno ramo e consegui sair, e o meu guia fez uma bela fogueira.
Peki, sabahın bu vaktinde ormanda ne işiniz var, bayım?
E o que está a fazer na floresta nesta bela manhã, senhor?
Arayaydım da gazetelere manşet olaydım değil mi?
Bela publicidade para o negócio...
2500. Mavi elbiseli güzel hanım.
2.500 para a bela donzela de azul.
"'Gidip Uyuyan Güzel'i kurtaracağım. "
"Irei salvar a Bela Adormecida."
Soylu Hanımım.
Bela donzela.
Harika bir takım olduk.
Fazemos uma bela equipa.
Oh, güzel prensesi nasıl oynayacağımı iyi bilirim, doğduğumdan beri rol bendetdi.
Sei interpretar o papel da bela princesa. Interpreto-o desde que nasci.
Ben olsaydım, yüzlerce Sentinel ile savaşmamız gerektiğini söylerdim.
Eu disse que preferia enfrentar 100 Sentinelas. Bela jogada.
Bilirsiniz, ben burda yaşarken burası hakkında saklanmış bir kaç sevimli çapkınlığım vardı.
Eu tinha uma bela coleção de pornôs quando vivia aqui.
Güzel takım.
Bela racha.
Belki bahçeyi gezip patlıcan ekecek bir yer var mı bakmak istersin.
Talvez pudesses dar uma olhadela ao jardim. E ver se podemos fazer uma bela plantação de beringelas.
Neden oturduğun yerden kalkıp, bu güzel adanın tadını çıkarmıyorsun adamım?
Porque não te levantas e vais ver esta bela ilha?
Tabii, doğru. Her şey insanların kafasında sürdürür varlığını. Ama sen de bu zamana dek uçurabileceğin kadar güzel bir kafa bulamadın sanırım?
As únicas coisas que existem estão na mente das pessoas e nunca haveis encontrado uma cabeça tão bela que não a pudésseis fazer voar.
Bazılarınız, dünya güzeli.. torunum Ana'ya baktığımı biliyor.
Como alguns sabem, tenho tomado conta da minha neta, a minha bela Ana.
Yerinde olsaydım, bir yerlerde Jura çağı kumsalı bulurdum.
Se fosse eu, procuraria uma bela praia jurássica...
Size güzel bir içki hazırlayayım.
Preparo-vos uma bela bebida.
O kitabı baştan sona okuduk ve sonra East Great Falls'a döndük. Aklıma, kendi kitabımı yazmak gibi parlak bir fikir geldi. Kendi gözlemlerimi, deneyimlerimi ve tavsiyelerimi ekledim ve kitabı bizden alt sınıflardaki bahtsız bakirler için kütüphaneye bıraktım.
Lemos o manual de uma ponta à outra e depois, quando voltámos a East Great Falls, tive a bela ideia de escrever o meu próprio livro e adicionar as minhas observações, experiências e conselhos e deixá-lo na biblioteca para outros desgraçados virgens do ano a seguir.
Kutlarım, bayım.
- Bela jogada, senhor.
Gerçekten başımıza bela olacak.
Ela vai ser um grande problema.
- Çok güzel bir arkadaşlığımız var.
- Temos uma bela amizade.
Yani, şu havalı kitapların öğretildiği okulun dekanı mısın?
- É o reitor desta bela instituição?
Şu havalı kitapların öğretildiği okulun dekanı mısın?
- É o reitor desta bela instituição? - Correcto. Quem me quer ver esconder o membro e fazer a dança do chichi?
O Chelsea'nin bela birisi olduğunu anlamıştım.
Sabia que a Chelsea só trazia problemas.
İki yıldır beni sevmeleri için onlara yalvarıyorum ama anlaşılan başlarına bela olmaktan başka yaptığım bir şey yok.
Há dois anos que lhes ando a implorar para que gostem de mim, e aparentemente sou apenas uma chata de primeira.
Biz de bir takımız. Çok güzel bir ekibiz.
E somos uma equipa, uma bela unidade.
Düşüncemizin katlanması mı güzel, zalim kaderin yumruklarına, oklarına, yoksa diretip bela denizlerine karşı dur, yeter!
Que é mais nobre para o espírito : sofrer os dardos e setas de um ultrajante fado, ou armar-se contra um mar de calamidades, para pôr-lhes fim, resistindo?
Siz de ha? Güzelim, sultanım!
"A prima donna", nossa jovem e bela amorosa?
- Nasılsın Ophelia, güzel kızım?
- Como estais, bela dama?
Ama onların başına bela olmayı düşünüyorum. Bu düşünce ile bir yolunu bulacağım.
Mas o que tenho é um diploma e uma atitude "vão para o Inferno", e vou arranjar uma forma.
Kesinlikle kokpit kızıyım.
Sou uma bela comandante.
İyi bir takım olduk yani...
Fazemos uma bela equipa.
İyi bir takım olduk yani...
Fazemos uma bela equipa, sabe?
Böylece ileride başımıza bela olmazlar.
Com isto não terás nenhum arrependimento, pois não?
- Başımıza bela oldular.
São como uma praga.
Yok canım, ben söylerim.
Bela tentativa. Eu é que digo ao neurologista.
Bunca zaman başımıza bela oldu durdu, şimdi de bu mu?
Tem andado a brincar connosco todo este tempo e agora isto?
Sevgili rol arkadaşlarım ne kadar eğlenceli olduğundan, nasıl muhteşem bir iletişim aracı olduğundan hayranlıkla söz ediyorlar. - Bu yüzden ben de başlıyorum.
Os meus colegas actores têm dito com entusiasmo que é divertido, que é uma bela ferramenta da Internet e, por isso, aqui estou eu.