Bilirsin translate Portuguese
26,314 parallel translation
Ne derim bilirsin...
Já sabes o que eu digo...
Kapım hep açık. Sen de bilirsin. Mafee'yi severim.
A porta está aberta, adoro o Mafee.
Hayır, o yarışlarda hile olduğunu bilirsin. Sadece tekerlerden birini yerinden oynatıp sonuçlarla oynuyorlar.
Não, é tudo uma burla, mudam os resultados como e quando querem.
- Elbette bilirsin.
- Sabes sim.
Bunu herkesten iyi bilirsin.
Sabes isto melhor que ninguém.
Bilirsin, insanlara hala dünyada biraz iyilik olduğunu göstermiş oluruz.
Demonstrar que ainda há bondade no mundo.
Bilirsin kişisel şeyler.
Coisas pessoais.
- Bilirsin işte, Clary...
É só que a Clary é...
Buralıları bilirsin, kısa süreli kalırlar.
Sabes como são os vizinhos aqui. Alugueres a curto prazo.
Sen bilirsin.
Está bem.
- Beni bilirsin...
- Agora, vou só...
Yatmayı düşünüyorum, bilirsin.
Não. Vou ficar em casa.
Ya da bilirsin, hiç yapmasaydık?
Ou, sabes, nunca?
Bu Hollywood tiplerini bilirsin, illa sıcak bir delik görünce sokacaklar.
Aqueles tipos em Hollywood enfiam a gaita em qualquer buraco quente.
Kemiklerin resimleriydi ama sadece, şey yerine bilirsin, gerçek kemikler yerine.
Mas era uma imagem de ossos em vez de... Não eram ossos reais.
Burda birçok insan niyeti olmadan komik olabiliyor, bilirsin...
Há muitas pessoas aqui que são engraçadas sem querer.
Şovunu o kadar çok izliyorum ki, seni bizzat görmek, bilirsin. Hayran kızın dili tutulması falan.
Vejo muitas vezes o teu programa e ver-te em pessoa deixou-me com dificuldade em falar, como uma fã maluquinha.
Yani, dünyanın çok farklı köşelerinde büyüyüp muhafazakar bir aileyle kültürden kültüre atlamak... ve karşısında, bilirsin, gecekondu şehirlerinde bir sürü evsizle uyumak, çöplerden yemek yemek.
Passei a infância em muitos lugares do mundo, saltando de cultura em cultura, numa família severa e conservadora, enquanto ela dormia em cidades de tendas, com um bando de hippies sujos e arranjava comida em contentores do lixo.
Yani, bilirsin... sadece para biriktirmek için böyleyim.
Pois. Eu faço-o para poupar dinheiro, percebes?
Söylerdim ama bu gece baba-kız geceleri ve bilirsin ki...
Bem, até o faria, mas esta é a sua noite de pai e filha e você sabe que ele não...
Seni kardeşim gibi sevdiğimi bilirsin, Eddie.
Sabes que te adoro como um irmão, Eddie.
Bilirsin, biraz ağırdan alsak.
Por isso, vamos diminuir um pouco o ritmo.
Bilirsin, işe dönmek istiyorum, buna ihityacım var.
Sabes, quero voltar ao trabalho, preciso disso.
Ama, bilirsin uzun süre sır saklayamayız...
Mas entre mim e ela é difícil manter um segredo por muito tempo.
Bilirsin, dizilerimi seyrediyorum işte.
- Estou a pôr as novelas em dia.
Ölüm Perisi önsezisini bilirsin.
Acho que sabes como é uma premonição de uma Banshee.
Ve, bilirsin, yangından korunma yönetimi, -... daha da önemli. - Evet.
E a prevenção de incêndio é o que mais interessa.
Bilirsin işte, onlar öyle şeyler söyler.
É só uma coisa que eles dizem.
Biliyorum ki Barry bilirsin, kardeşin sayılır.
Eu sei que o Barry é praticamente teu irmão.
Bilmiyorum, herhalde Kaptan Soğuk, Hava Büyücüsü ve Goril Grodd'un yaptıklarından dolayı,... bilirsin, biraz dikkatimiz dağılmıştı.
Não sei. Penso que estivemos um pouco distraídos com o Captain Cold, o Weather Wizard e o Gorilla Grodd. Preciso continuar?
Sadece, bilirsin işte, sanata doyamıyorum.
- Sim. Não me canso de arte.
- Bilirsin.
- Tu sabes.
Bilirsin. Öyle mi?
A sério?
Sen de bilirsin ki gerçek gücü isteyen her vampir cadının yardımına ihtiyaç duyar.
Como sabes por experiência própria, um vampiro que procure o verdadeiro poder precisará da ajuda de uma bruxa.
Bilirsin, her zamanki gibi.
É o costume.
Nasıldır bilirsin.
- Sabes como é.
Ne derler bilirsin.
Sabes o que dizem :
Hiç yoruluyor musun, bilirsin ya dünyanın bütün yükünü o şekilde omuzlarında taşımaktan?
Não andas cansado de carregar o peso do mundo nos ombros?
Sanırım bu doğru ama ne derler bilirsin, Tanrı'nın hakkı dörttür.
Suspeito que isso seja verdade, mas como dizem, ou deviam, à quarta vez é a da sorte.
- Felicity'nin ofisine uğradı bilirsin işte, azıcık neşelendirmek için.
- Ela foi alegrar a Felicity.
Beni bilirsin. Fazlasına ihtiyacım yok.
Já me conheces, não preciso de muito.
Bilirsin hani şu... Avusturya'daki evlerini terk edemeyenler.
Sabes, incapazes de abandonarem o seu lar na Áustria.
Çünkü senin şey gibi olduğunu düşünüyorlar da, hani bilirsin bir kamu kuruluşunda saha bakıcılığı yapan bir adam gibi.
Bem, porque todos pensam que és um... Sabes, o tipo de pessoa que é contínuo numa instituição pública.
Eskiden sürekli eğlenceli şeyler yapardık, bilirsin?
Costumávamos fazer coisas divertidas... a toda a hora, sabes?
Bilirsin, Jen, tüm mekanı yenilemen lazım.
Tudo isto precisa de uma renovação.
Sadece... bilirsin içindeki o şeyi öğrenmek zor olmalı.
Nós impedimos. É só que... deve ser difícil para ele. Descobrir aquela coisa dentro dele.
Kendin bilirsin.
Como quiseres.
Toothless'le ben şey, Stormfly da, bilirsin...
Com o Toothless, claro... Porque com a Stormfly, seria...
Beni bilirsin.
Bem, já me conheces.
Hepimizden iyi bilirsin sen.
Sabes melhor do que ninguém que o John e eu não somos iguais.
- Evet. Bilirsin...
Tu sabes...
bilirsin işte 407
bilirsiniz 1045
bilirsiniz ya 19
bilirsin ya 42
bilirsiniz işte 75
bilirim 164
bilir misin 110
bilir misiniz 24
bilirsiniz 1045
bilirsiniz ya 19
bilirsin ya 42
bilirsiniz işte 75
bilirim 164
bilir misin 110
bilir misiniz 24