Bir an translate Portuguese
22,859 parallel translation
Bir an önce olsun istiyorum.
Só quero que aconteça rapidamente.
Sylvie bir an önce satmak istiyor.
Eu só vim ver a casa.
Yanıldığını bir an önce fark edersen ben ve çevremdeki kişiler için iyi olacak. Maddy Stevenson için mi?
Quanto mais depressa se aperceber que está errada, melhor para mim e para quem está à minha volta.
Hanzonun teki boş bir anımda geçirdi işte.
Diz antes um cretino pacóvio que me apanhou à traição.
Al'ı bilirsin, işinin başından bir an bile ayrılmaz.
Conhece o Al, nunca abandonaria o posto.
Buradan bir an önce çıkmak zorundayız.
Temos de sair daqui.
Ben de nihayet lisenin spor salonunda mutlu bir anım olmasına inanamıyorum. - Bunu Joe mu yaptı sana?
Nem acredito que tenho finalmente uma recordação feliz num ginásio de liceu.
Galiba bu dünyada yürümüş en hızlı silahşor olduğumu sana hatırlatmak için çok uygun bir an.
É uma boa altura para te relembrar que sou o melhor pistoleiro que já caminhou na Terra.
Ona Connollyler'le görüştüğünüzü söylerim hani şu ayakkabıcılar var ya. Bir an önce bitirir.
Eu digo-lhe para se juntar a ti com os Connollys, o tipo dos sapatos, assim que ela acabar.
İş görüşmesi sürecine bir an önce geçmemiz gerek.
Preciso de começar a entrevistar o mais rápido possível.
Bu küçük bir anı olacak.
Iremos rir-nos sobre isto uma outra altura.
Ben Danny'nin yerinde olsaydım bir an önce şehirden kaçmak isterdim.
No lugar do Danny, eu iria querer pirar-me, certo?
Faturayı bir an önce gönder.
Mande-nos a conta o mais depressa possível.
Bulabileceğimi inanıyorum. O zaman, ne yapacaksan yap bir an önce.
Então, fazei o que quer que seja, assim que possível.
Sadece sinirlendim bir an.
Eu estava só chateada.
Öyle özel bir anı paylaşabilmem bir adamın canını ellerimde tutarken senin yanımda olman...
Pelo facto de ter partilhado um momento tão íntimo e ter-vos ao meu lado enquanto tinha a vida dele nas minhas mãos.
İfadeyi bir an evvel planlamalıyız. Duruşma tarihi belli oldu.
Temos de agendar o testemunho dele mais logo.
Evine gittik ve bir şeylerin gerçekten yanlış olduğunu o an anladım.
Seguimos de carro para casa dela. E lembro-me perfeitamente de pensar que algo estava errado, mas olhei para ela e para o seu batom e deixei que acontecesse.
Öğretici bir an diyelim.
Chamemos a isto um momento... instrutivo.
Bunun için bir şey yapamam şu an.
Agora, não posso fazer nada quanto a isso.
Şu an dürüst olmak için yanlış bir zaman sanırım.
Esta parece ser uma má altura para ser sincero.
Şu an silahlı bir haneye tecavüz vakası çağrısı ile meşgul durumdayım.
Queria saber o ponto da situação de uma chamada de invasão domiciliária.
Ben de şu an bir ev arıyorum aslında.
Na verdade, ando à procura de casa.
- Daha iyi oldu. Bir gün zaten sadece koltuğa gömülüp film izleyebileceğiz ancak. O yüzden şu an zamana meydan okuyup hafta sonumuzu Sonsuz Şehir'de geçirelim.
Ouve, um dia, ver filmes no sofá será a única coisa que poderemos fazer, mas, neste momento, vamos disparar um tiro de aviso nas barbas do Papá Tempo, e passar um fim de semana na Cidade Eterna.
Şu an elime bir sopa vermek istemezsin.
Não me queres agora com um taco nas mãos.
O kadar sarhoştum ki kafaları iyi sandım bir an.
Sim. Porque não havíamos de estar?
Tamam ama şu an uygun bir zaman değil.
Muito bem, mas, agora, não é uma boa altura.
Bir sürü hoş anım var.
Tenho óptimas recordações.
Koltuğuna bir şey döktüğüm için konuşmuyor benimle şu an.
Ele não agora não fala comigo, por causa de algo que derramei no sofá dele.
Gözlerini kapat, derin bir nefes al, bırak anılar canlansın.
Feche os olhos, respire fundo, deixe as memórias surgirem.
Aynı isim 1925'de, söylentisi yayılan bir likör kaçakçılığıyla anılıyor.
O mesmo nome aparece em 1925 relacionado com uma rusga de álcool.
Böyle haylaz bir budala olduğun için seni tam şu an vurmalıyım.
Devia disparar já por seres um cretino tão revoltante.
Anılarını geri kazandırmalıyız ve bunun için büyülü bir hapım yok.
Ela tem de recuperar a memória e não tenho comprimidos para isso.
Şu an bir önem arz etmiyor.
Agora... já não tem importância.
Şu an çok önemli bir işle meşgul.
Ele está a meio de algo muito importante.
Bay Dalton şu an bir iç soruşturmanın şüphelisi.
O Sr. Dalton está a ser, presentemente, objecto de uma investigação interna.
Adım Dean Winchester gelecekten bir görevle geldim. Detayları sizinle şu an konuşamam.
Meu nome é Dean Winchester, e eu estou aqui numa missão do futuro, cujos detalhes não tenho liberdade para discutir.
Bayağı bir'an'yapar bu.
É muito "agora".
Birkaç yıl önce pisliğin biri üzerime atladı bacağımdan bir parçayı anı olarak saklamak istemiş.
Há uns anos atrás, um pervertido alaga-me e decide levar um pedaço da minha perna como lembrança.
Belki bir zamanlar en kötü sendin ama şu anı saymıyorum.
Digo, talvez alguma vez foste o mais maligno mal de sempre... Maligno... Companhia presente excluída.
Tehlike anında camı kırınız tarzında bir şeydi.
Um tipo de... Uma coisa tipo "partir o vidro em caso de emergência".
Belki de Lee şu an kumpasın bir parçasıdır ve işleri batırırsa, ondan vazgeçerler...
Não sei. Talvez o Lee faça parte da conspiração agora, e faz merda, e mandam-no embora, mas tenta matar o Kennedy na mesma.
Bir hazmat ekipi uçağı temizledi şu an temiz.
O hazmat esteve no avião e está limpo.
O anılar benim bir parçam, Greer ama onlardan daha güçlüyüm.
Essas memórias fazem parte de mim, Greer. Mas eu sou mais forte do que elas.
Çünkü şu an... Şu an bir salon dolusu insan ve suçsuz bir adam seni bekliyor. Şimdi ne yapmak istersin?
Porque agora... temos um tribunal cheio de pessoas, e um homem inocente está à tua espera, então, o que é que queres fazer?
Şu an Shanzhai'deki korsan sığınağına Wu Ming adındaki bir kaçakçıyı bulma amacıyla gidiyoruz.
Estamos, de momento, a aproximar-nos do refúgio pirata de Shanzhai, onde pretendemos encontrar um contrabandista que dá pelo nome de Wu Ming.
- Evet, şu an bir görüşmesi var.
Sim, está a aconselhar um paroquiano.
Tam şu an, savaş durumundayız. Şüpheli bir şeyin daha büyük bir tehdidin parçası olduğunu varsayman lazım. Tamam mı?
Neste momento, estamos em modo de combate.
Ona ben de güvenmiyorum ama Rus Alfası o ve biz de şu an ona karşı bir şey yapmayacağız.
Não a culpo. Também não confio nele, mas ele é o Alfa russo e nesta altura não o vamos provocar.
Crews The New School'da yazı öğretmeniydi. İlk öğrencilerinden biri olan ve şu an başarılı bir yazar olan Jordan Keegan New York'da yaşıyor.
Um dos seus alunos é um argumentista de sucesso, chamado Jordan Keegan, que mora em Nova Iorque, mas estava no estúdio em LA
Mutlak bir tehlike anında bu telefonla fırlatma onayı verebilirsiniz.
No caso de ataque iminente, pode autorizá-lo utilizando este telefone.
bir anda 56
bir an önce 40
bir anlamda 46
bir anlamı yok 53
bir anlaşma yapalım 69
bir an için 64
bir anlaşma yaptık 80
bir anlaşmamız var 19
bir anlaşmamız vardı 48
bir anlaşma yapmıştık 33
bir an önce 40
bir anlamda 46
bir anlamı yok 53
bir anlaşma yapalım 69
bir an için 64
bir anlaşma yaptık 80
bir anlaşmamız var 19
bir anlaşmamız vardı 48
bir anlaşma yapmıştık 33
bir anlığına 20
angela 430
angel 413
anladım 3457
anladim 18
andre 197
andré 63
antonio 300
andrés 28
andres 17
angela 430
angel 413
anladım 3457
anladim 18
andre 197
andré 63
antonio 300
andrés 28
andres 17