English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ B ] / Bir iki

Bir iki translate Portuguese

39,829 parallel translation
Toksikoloji raporu ortada yani bir artı bir iki yapıyor.
O exame toxicológico revelou uma mixórdia de drogas. É só somar dois mais dois.
- Belki bir iki dakika daha.
- Mais um ou dois minutos.
Peki ortağına el pençe divan gitmiş olmama rağmen sırf bir iki kepekli bar yedim diye kira kontratımı kaybedecekken neden sana yardım edeyim?
E porque te deveria ajudar? Quando eu fui até ao teu sócio de joelhos e ainda vou perder o arrendamento, porque comi algumas barras de cereais.
Hata yapmadığımı söylemiyorum. Hatta belki de bir iki suç işlemiş de olabilirim.
Não digo que não cometi erros e que não tenha cometido uns crimes.
Bir-iki saat içinde dönerim.
Volto dentro de uma ou duas horas.
Bir, iki, üç.
- Dois e três.
Bir kepçe mi istersin, iki mi?
Muito bem. Queres uma colher ou duas?
Bir taşla iki kuş vurmuş oluruz böylece.
Matávamos dois coelhos com uma cajadada só.
Evet iki gündür başka bir hakkında konuşmadığından gayet iyi biliyorum.
- Pois, eu sei. Estás a falar disso há dois dias.
İki kişilik bir parti yapıyorlarmış ve kız bayılmış.
Estavam na ramboia e ela perdeu os sentidos.
Carlsplatz Pazarı'nda etkileyici bir sebze reyonu var. Dün gece iki oğluyla, kendi sahasında 4-0 yenilen
A detetive Felber disse-nos que o Gunter Lam cujos documentos foram usados para entrar no país tem uma bela banca de legumes no mercado de Carlsplatz.
Bir kaza oldu, Baxter Sokağı'nda, iki genç çocuk, aracın sürücüsü küfrediyordu, teşebbüs ediyordu,
Houve um acidente de carro. Dois rapazes, Bexter Lane.
İki kişi özel bir konu konuşuyor, dışarıda bekleyemez misin?
Estão duas pessoas a discutir e nem se digna a ir lá fora?
Ben de ona, "Neden iki telefonun var?" diye sordum. Çünkü bir kadın var sandım ve o da bana,
E eu perguntei-lhe porque tinha dois telemóveis porque achei que seria uma mulher, ao que responde :
Bir, iki, üç...
Um, dois, três.
Bir otobüs kazasında on iki çocuk ölmüş.
O motorista mandou o autocarro para uma ravina deliberadamente.
- Teşekkürler. Diyorum ki Crowley... Burnumuzun önünde iki cinayet işlemiş bir herifi aramıyoruz sadece Bobby ama burada, İngiltere'de Waingrow'u ve onun para babalarını bu suçlara bağlayan tek şey bu adam.
O Crowley é cúmplice de dois homicídios cometidos debaixo dos nossos narizes, mas é o único no Reino Unido que pode ligar o Waingrow e os chefes aos crimes.
Elektriklenmiş saçlı bir eş ile, iki buçuk çocuk.
Duas crianças e meia, esposa com penteado da moda.
İki gün, on maç 700 mil ve güzel bir karışık kaset.
Dois dias, dez jogos, 1.126km e uma bela mistura musical.
Bir... iki...
Um... dois...
Bir dahakine iki kat coşarız.
Da próxima vez, podemos ficar com ainda mais raiva, acho eu.
İki gün içinde üç arkadaşını kaybetmek birkaç hafta sonra gülüp geçeceğin bir şey olacak.
Mas daqui a umas semanas, a perda de três amigas em dois dias vai ser motivo para rir.
Komedyen ve bir Playmate. En sevdiğim iki insan tipi.
É uma comediante e uma Playmate, os meus dois tipos preferidos de pessoas.
Bir, iki, üç. Üçüncü Simon. "
Portanto, um, dois, três, terceiro Simon. "
Ne yazık ki burada bir tane iki var.
Agora, lamentavelmente, há um dois no público.
İki çete üyesi ; bir papazı, bir uyuşturucu satıcısını ve hamile bir ergeni Katrina Kasırgası esnasında rehin tutuyorlar.
Dois gângsteres fazem refém um pastor, um traficante de droga e uma adolescente grávida, durante o furacão Katrina.
İki aylık bir boşluk var.
Faltam dois meses.
Ancak olacak şey iki ucu keskin bir kılıçtı.
No entanto vontade é uma espada de dois gumes.
Geçtiğimiz ay, Amerikan astronotlarını Mars'a gönderecek yeniden enerjilenmiş bir uzay programının parçası olarak yeni bir uzay aracını başlattık ve iki ay içinde bizi bu görevlere hazırlaması için Scott Kelly uzayda bir yıllığına kalmaya başlayacak.
No mês passado, lançamos um novo Espacial como parte de um programa espacial reenergizado que Vai enviar astronautas americanos para Marte e em dois meses,
Bir, iki, üç!
Um dois três!
Orijinal iniş noktasından ne alabiliyorsak aldık ama atölye modülü tam zamanlı çalışan beş kişilik bir ekip için değil günde sekiz saat çalışan iki kişi için tasarlandı.
Levámos o que conseguimos do local de aterragem original. Mas a oficina foi feita para duas pessoas trabalharem lá durante oito horas por dia, não para uma tripulação de cinco a tempo inteiro.
Mars'ta hayatta kalmamızı sağlayacak suyu tedarik edecek kadar buz içeren bir lav kanalı bulmak için iki yılımız olacaktı.
Devíamos ter tido dois anos para encontrar um tubo de lava com gelo que fornecesse a água necessária para sobrevivermos em Marte.
Uluslararası bir kahramanımız öldü. Beş kişi de iki kişilik bir bakım odasında tıkılıp kaldı. Sistemleri çökmeden önce samanlıkta iğne arıyorlar.
Temos um herói internacional morto e cinco outros presos numa oficina feita para duas pessoas à procura de uma agulha num palheiro antes que os sistemas falhem.
Uygun koşulları taşıyan bir yer bulmak için iki yıl süreleri olacaktı.
Eles deviam ter tido dois anos para encontrar um local com condições.
Üç, iki, bir.
Três, dois, um...
- İki, bir, ateşleme.
Um. Ignição.
Dawson ve Downey'nin yerinde olsaydım ve bu davada temsil etmesi için seninle baban arasında bir tercih yapsaydım haftanın yedi günü Pazarları iki kez olmak üzere seni seçerdim.
Se estivesse no lugar do Dawson ou do Downey e tivesse de escolher entre ti ou o teu pai para representar-me nisto? Escolhia-te a ti em qualquer dia da semana e duas vezes ao domingo.
Üzerine düşün dediğini biliyorum ama bir gün mü iki gün mü demek istedin bilmiyorum.
- Eu sei que me disseste para pensar. Não sabia se isso significava tirar um dia ou dois.
Sence aradığımız kişi bir erkek mi yoksa iki erkek mi?
Então acha que foi um homem ou foram dois homens?
Karşı koyacak iki çaresiz Yenilmez ve bir çocuktan fazlası yok.
Não é um grande desafio enfrentar... dois Avengers indefesos e uma criança.
İki numara olmak nasıl bir duygu Stark?
Como é ser o número 2, Stark?
Ben de koluma bir ya da iki yükseltme yapmış olabilirim.
Posso ter um upgrade ou dois na manga.
Böyle bir hareket, her iki ırkı da yok eder.
Ambas as raças serão destruídas nesse movimento.
Reagan döneminin sonu On bir, on iki yaşlarındayım
No fim da era Reagan Eu tenho 11 ou 12 anos
Ama bu, ulus olarak önemsememeyi öğrendiğimiz ırkla tanımlanmış bir grupla başlamış olmasaydı, bugün parmaklıkların arkasındaki iki milyon insandan söz ediyor olmazdık.
Mas se não fosse o facto de ter começado com um grupo de pessoas definido pela raça, ao qual nós, como país, aprendemos a não dar atenção, não estaríamos a falar dos dois milhões de pessoas atrás das grades.
Ama sizin yardımınız olmadan ilerlemenin bir yolunu bulursam anlaşma yatar ve iki yıl cezasını çeker.
Mas se encontrar uma forma de avançar sem a ajuda dele, cancelo o acordo e ele cumpre os dois anos.
Bana bağırmaya devam mı edeceksin? Ya da iki sene boyunca bir daha bulamayacağın sevdiğin kadınla baş başa kalma fırsatını kullanacak mısın?
Vais irritar-te comigo ou aproveitar a tua única hipótese de ficares a sós com a mulher que amas durante os próximos dois anos?
Her iki durumda da bu odadan cebinde bir savaş olmadan çıkmayacaksın.
Em qualquer das hipóteses, não se safa sem uma guerra.
Bir şeyi yok ama bugün çoktan kullandım. Yani iki gün kullanma hakkım yok.
- Nada, mas já os usei hoje, só posso voltar a usar daqui a dois dias.
O yüzden gelecek iki yıl boyunca burada oturup... onun sana anlatmasını bekleyebiliriz, ya da... o buradayken Sutter'ın dışarıda bir yerlerde olduğunu hatırlatarak götünü tutuştururuz.
Podemos ficar aqui sentados durante os próximos dois anos à espera que te conte, ou podemos obrigá-lo a falar, lembrando-lhe que o Sutter está lá fora enquanto ele está aqui.
Cahill'e bir kişi haklılığını kanıtlar ama iki kişi olursa daha süper olur demen gerek.
Preciso que convenças o Cahill que uma pessoa faz um caso, mas que duas pessoas fecham um caso.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]