English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ B ] / Bir saat

Bir saat translate Portuguese

18,836 parallel translation
Bir saat.
Uma hora.
Bir saat yürüyebilir.
Ela pode caminhar durante uma hora.
Vegas'ta şu an. Bir saat uzaklıkta. - Gideriz, onu buluruz.
Ele está em Las Vegas, a uma hora daqui.
Bir saat sonra Tom'un paketi Santa Monica kapısında patladı.
Uma hora depois, o pacote do Tom explodiu dentro do portão de Santa Monica.
- Kokain testinden olumlu çıkacak saçın bir saat içinde Chuck Rhoades'un elinde olabilir.
O teu cabelo que vai dar positivo para cocaína. Pode estar nas mãos do Chuck Rhoades dentro de uma hora.
- Bir saat kaç para edebilir ki?
Quanto o relógio dela pode valer?
- Acıkan seninki. Birazdan bir saat ara veririz.
Já fazemos um intervalo muito em breve.
Uçak aşağı yukarı bir saat içinde kalkacak.
O avião parte em pouco mais de uma hora.
- Whitney, bir saat geç kaldın.
- Sim? - Whitney, estás atrasada.
Güvenlik görevi maaşınla alabileceğin bir saat değil.
Rolex, não se compra isso com um salário de segurança.
- Bir saat önce istemişti onu benden.
Ela queria isso há mais de uma hora.
Bir saat daha beklerim.
ESPERAREI UMA HORA
Bir saat içinde görüşürüz.
Vemos você em uma hora.
Göreve iade görüşmem bir saat içinde yapılacak.
A entrevista de reintegração é daqui a uma hora.
Bir saat içinde Yılmaz Morgül gibi şarkı söyletirim ona.
Vou tê-lo a cantar como a Adele daqui a uma hora.
Tamam, galiba sesli düşünüyorum buluşmak için garip bir saat değil mi?
Acho que estou a pensar em voz alta, mas não é uma hora estranha para um encontro como deve ser?
Ben saçmaladım, bir saat sinyal alamayacağım. Uzun hikaye ama komik. Seni ekmiyorum yemin ederim.
olá, fiz merda vou estar sem rede durante uma hora é uma longa história juro que NÃO te estou a descartar
Bu fazla düzgün bir saat olmaz mı senin için?
Isso não é demasiado correto para ti ou...
Bir saat evvel setten çıkmış. Kabine gideceğini söylemiş ama orada değil. Bunca hengamede?
Ele deixou o cenário há mais de uma hora, disse que ia para o camarim, mas não está lá.
Gideli bir saat mi oldu?
Muito bem, desapareceu há uma hora?
Bugün - Yok, bir saat sürmez. Kişisel bir iş.
Não, menos de uma hora, é um assunto pessoal.
Bir saat içinde olsa iyi olur.
- Acontecerá dentro de uma hora
Ben sözümün eriyimdir. Eğer bir saat içinde taleplerimizi yerine getirmezlerse ikisini de vuracağım.
Sou um homem de palavra, e se eles não cumprirem as nossas exigências dentro de uma hora, matá-los-ei a ambos.
Herkes bir saat sonra kilisede olsun.
- Quero todos reunidos na igreja.
Evet, bir saat içinde.
Mais ou menos uma hora.
Bir saat içinde evde olurum.
Daqui a uma hora estarei em casa.
Martin onun bir saat önce burada olduğunu söyledi.
O Martin disse que ela esteve aqui há uma hora.
Uçak enkazını geçeli bir saat oluyor.
Já passámos os destroços de avião há uma hora.
- Karen güvende. Sen de güvendesin. Müvekkilimiz de bir saat içinde güvende olacak.
- A Karen está segura, tu estás seguro e o cliente estará seguro daqui a uma hora.
Ama Gaffney polisi bir saat içinde pankartı detaylı inceleme için aşağı indirecek.
VÂNDALOS LIGAM UNDERWOOD AO KKK... mas a Polícia de Gaffney está a retirar a imagem...
Patlamadan bir saat öncesine ait.
Isto ocorreu uma hora antes da implosão.
Lütfen yap Rip, sonra da bir saat içinde benimle burada buluş.
Por favor faz, Rip, e vem ter comigo dentro de uma hora.
En az bir saat daha süreceğini söylüyorlar, belki daha da fazla.
Estão a dizer-nos que irá demorar pelo menos uma hora, talvez mais.
Bir saat içinde istiyor olacaksın.
Daqui a uma hora, vai querer.
Arkadaşlarımızdan bazılarının bizi öldürmesini hayal etmeden bir saat geçirmek istiyorum.
- Eu só quero uma hora sem imaginar que os nossos colegas nos vão matar. O Joey despachou este tipo.
Tek demek istediğim, eğer bana bir saat alsan zamanı daha iyi takip edebilirim.
Se me comprasse um relógio, podia prestar mais atenção às horas.
Ofisine bir saat koyacağım.
Vou pôr um relógio no teu gabinete.
Bir saat önce evde olursun sanmıştım.
Pensei que chegavas a casa há uma hora.
Sokağa çıkma yasağına bir saat var. Burada olmamalısın.
O toque de recolher é dentro de uma hora, não devias estar aqui.
Konferanstakilerle buluşmamıza bir saat kaldı.
- Temos uma reunião daqui a uma hora.
Ortağını devir belgesini imzalamaya bir saat önce ikna ettiler.
Eles convenceram o seu sócio a assinar a escritura há coisa de 1 hora atrás.
İki saat sonra yargıçla yüzleşmek için trenle... bir sonraki istasyona götürülecekler.
Dentro de duas horas, vão ser transferidos de comboio... para se realizar o julgamento na próxima estação!
Los Angeles'ın dışında, birkaç saat uzaklıkta bir Roxxon mekânı var ki bence oradadır bombalar.
Há uma instalação em particular a poucas horas de L.A, em que acredito ser o lugar mais provável.
İki saat önce bana suç atmak için silinmiş bir dosyayı kullanıyordun.
Há duas horas, ia-me incriminar com um arquivo falso.
Jack'in tahminlerine göre bir buçuk saat fark açmışlar.
O Jack prevê que eles têm 90 minutos de vantagem.
İki saat önce düzenlenmiş bir dosyayla bana komplo kurmaya çalışıyordun.
Há duas horas, ia-me incriminar com um documento falso.
Ne kadar kısa sürede yaparsak o kadar iyi olacağını düşünüyorum bu yüzden bir kaç saat içinde ameliyata alabiliriz.
Acho que deve ser feito assim que possível. Devemos conseguir levá-lo para o BO dentro de algumas horas.
Bir şeftaliyi iki, üç saat boyunca yiyebilirim.
Consigo comer pêssego careca durante duas ou três horas.
Dün gece 6 saat raporlarını okudum. Nate, elinde bir bok yok!
Passei seis horas ontem à noite a ler as transcrições, Nate, não tem uma merda!
Önden yer kapıp güzel bir çekim yapmak ve çocuklarımı izlemek için buraya 1 saat önceden geldim.
Vim uma hora mais cedo para ter um lugar na fila da frente para poder ver e filmar os meus filhos.
Evet, Bay Henderson'la saat 6'da buluşacaktım ama uçağımın motorundan garip bir ses geliyordu, bu yüzden riske girmek yerine limuzinle gelmeye karar verdim.
Sim, eu tinha uma reunião com o Sr. Henderson às 18h00, mas havia um ruído estranho no motor do meu avião e, em vez de arriscarmos a usá-lo, decidimos vir na limusina.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]