Bu insanlar translate Portuguese
18,239 parallel translation
Bu insanlar hasta ve biz neden olduğunu bilmiyoruz, ama doktora ihtiyaçları var.
Estas pessoas estão doentes e não sabemos porquê, mas precisam de um médico.
Beraber olduğum bu insanlar arkadaşım olduklarını söylüyorlardı ama değiller.
As pessoas com quem estava dizem-se minhas amigas, mas não são.
Ama yine de bunu yapmani isteyecegim yoksa tum bu insanlar olur.
Mesmo assim, terás que fazer isso, ou todas estas pessoas vão morrer.
Onu şehit edip de bu insanların gözünde kutsallaştırmayacağım.
Não vou transformá-la numa mártir para estas pessoas a venerarem.
Bak, bu insanlar sana yardım için burada.
Estas pessoas estão aqui para te ajudar.
Lütfen, bu insanların yardımına ihtiyacı var.
Por favor, eles precisam da vossa ajuda.
Dünyanın en rekabetçi hukuk fakültesinden, hiçbir derse girmeden mezun olduğuna bu insanların inanmasını mı bekliyorsun?
Esperas que estas pessoas acreditem que te formaste na faculdade de Direito mais competitiva do mundo sem ires às aulas?
O zaman sana, bu insanların hepsini arayıp, kürsüye çıkarmanı öneriyorum.
Sugiro que chames cada uma destas pessoas a vir testemunhar.
Bu insanları istediğin kadar kandırabilirsin.
Podes tentar enganar estas pessoas à vontade.
Söyleyebileceğim tek şey, sana söz veriyorum bu insanlar beni masum bulsunlar ya da bulmasınlar hayatım geri kalanını dünyadaki Clifford Dannerslar için mücadele ederek harcayacağım.
E tudo o que posso dizer é que prometo que, quer estas pessoas me considerem culpado ou inocente, vou passar o resto da minha vida a lutar pelos Clifford Danners deste mundo.
Bu insanları kodese tıkmak adalettir.
Prender estas pessoas é justiça.
Bu insanlar vardı. Arkadaşlarım.
Eles eram pessoas, meus amigos.
Bu insanların gerçek bir güvenlik anlayışı var.
Estas pessoas têm um nível elevado.
Bu insanların istediği şey... Erişim.
Isto é o que as pessoas querem, acesso.
Bu insanlar bana aynı şeyi hissettiriyor.
Estas pessoas, elas dão-me a mesma sensação.
Bu insanların ağzına sıçayım.
Que se fodam estas pessoas.
- Jane, bu insanlar kim?
Jane, quem são estas pessoas?
Geri dönemezsek bu insanların sana ihtiyacı olacak.
Estas pessoas vão precisar de ti se não voltarmos.
Bu insanları bulmak zorundayız. Peki ya diğer ilaçlar?
- Temos que encontrá-los.
Bu insanlar bana yardımcı oldu.
Estas pessoas, têm-me ajudado.
Bu insanların hiç biri masum değil.
Essas pessoas não são inocentes.
Bu insanları öldürmene izin vermeyeceğim.
Não te vou ajudar a matar essas pessoas.
Bu insanları tanıyorsun.
Conheces estas pessoas.
Hindistan'ın hiç bir bağlantısı yok bu olaylarla ilgili. Pekin, Shanghai ve Guangzhou'de öldürülen insanların Hint vatandaşı bile değiller.
As pessoas mortas em Pequim, Xangai e Cantão nem sequer eram cidadãos indianos.
Niranjan gibi insanlar serbest kaldığı sürece bu böyle devam edecek.
Enquanto houver gente como o Niranjan à solta.
Peki, bu çok kapsamlı, ama biz insanları garaja tıkmaya devam edip herşeyin değişmesini umamayız.
Isso é muito bom, mas não podemos enfiar pessoas numa garagem e esperar que tudo isto mude.
Bu gazetenin yüzünden insanların odağı kardeşimin cinayetinden Rustom'un dürüstlüğüne kayıyor.
Por causa deste jornal, a atenção das pessoas passa para a franqueza do Rustom não a morte.
Bu sefil insanlar sonunda gerçeği anlayacaklar.
Essas pessoas miseráveis vão finalmente aperceber-se da verdade.
Bu ciddi bir iş ve insanların genelde tek bir şansı oluyor, tamam mı?
Isto é um assunto sério. As pessoas só têm uma oportunidade.
Bunlar gerçekler, aynen bu yolda yardım ettiğin insanlar, ve çalıştığın davalar gibi.
Esses factos são reais. Tal como todos os casos em que trabalhaste e todas as pessoas que ajudaste.
Donna, insanlar bu tarz şeyleri her zaman yapıyor.
As pessoas fazem isto a toda a hora.
Öyleyim ama eğer sevdiğim insanları tehlikeye sokuyorsa risk almam bu yüzden buraya eğer Donna sana 401 bin dolarını teklif ederse ona artık ihtiyacın olmadığını söylemen için geldim.
Sou. Mas não se puser em perigo as pessoas de quem gosto. Foi por isso que lhe vim dizer que, quando a Donna lhe oferecer o plano de reforma, vai dizer que não precisa.
Bende böyle bir sorun yok ama insanların dediği bu.
Não conheço nenhuma, mas é o que as pessoas dizem.
- Aşk... - Yani, bu kafayı bulduklarında insanların konuşma tarzı.
É assim que as pessoas soam quando estão pedradas.
Bu kadın için dediği türde şeyleri söylemek, yaptığı şekilde insanları şeytanlaştırmak, o sonra, biz... onun sadece deli olmadığını öğreniyoruz, onun....
Para esta mulher dizer o tipo de coisas que disse, para, apenas, denegrir as pessoas da forma como ela fez... e, depois, está bem, nós... descobrimos que ela não é apenas louca, ela...
Bu burada olan... okullardaki nefret, ölüm ve silahlar insanlar bunu normal görüyor.
Isso é... Aquilo que aconteceu aqui... Ódio, morte e armas nas escolas...
"Duygularımı inciten, eşcinsel olduğum için hergün beni ağlatan insanların olduğu bu okula artık gidemem, anne." dedi.
Ele disse : "Mãe, não posso ir mais para esta escola onde as pessoas estão a ferir os meus sentimentos, e a fazer-me chorar todos os dias porque sou homossexual."
Çevrede bir sürü coşku var, insanlar Dan'ı bu coşkuların sesi yapıyorlar.
Há demasiada emoção envolvida, e as pessoas estão a obrigar o Dan a encarar tudo isto. O Dan Sullivan?
İnsanlar okul dışında durup dua edebilirler, Ama bu konuyla ilgili konuşma söz konusu olunca söyleyecekleri bir şey olmayacak.
As pessoas podem ficar do lado de fora da escola e gritar, mas, quando chega a altura de falar num assunto como este, não terão nada a dizer.
Böylece insanlar ne isterlerse yapabilirler diye düşünüyorlar. Ama bu, öyle değil.
As pessoas pensam que podem fazer aquilo que quiserem, mas, não é assim.
A.J. kendini öldürdüğünde insanlar, onun kolay yolu seçtiğini söylediler bu beni çok deli etti çünkü A.J. hayatının her günü savaştı.
As pessoas, quando o A.J. se suicidou disseram que ele optou pelo caminho mais fácil, e isso deixou-me tão zangada porque o A. J. lutou todos os dias da sua vida.
Bütün bu mekan sadece zengin insanların oynadığı bir tür gösteri.
Todo esta escola é... É como um espectáculo que os ricos vêem.
Kadınlarla ilgili nasıl konuştuğunu bu yüzden insanların seni...
Como falas sobre mulheres para as pessoas não pensarem que és...
İnsanların başlarından geçenleri anlatması yerine hayatlarının bir günü bile zor bir iş yapmamış milyoner bir grup metroseksüel söz konusu. Dinleyicilerini dolandırmak için kullanmaları gereken kelime ve cümleleri bulmuşlar ve bu kelime ve cümleleri liste haline getirip isim şehir hayvan tarzı her şarkıda kullanıyor gerçek işçi sınıfının milyonlarca dolarını söğüşlüyorlar.
Em vez de termos pessoas a contarem as suas histórias, têm um monte de metrossexuais milionários que nunca trabalharam na vida, mas descobriram as palavras e as frases que podem usar para agradar ao público e reordenam essas palavras e frases
Peki bu çocuklar, çalışma gücü televizyonda gördüğüm, kasırgadan insanlar değil mi?
Então, estes miúdos, esta força de trabalho... São aqueles do tornado que eu vi na TV?
İnsanlar bu konularda pek konuşmaz.
As pessoas apenas não falam sobre isso. Apenas isso.
Bu hükümet insanları önemsemiyor.
O governo não quer saber das pessoas.
Bu dışarıdaki münafıklara uygar bir insan olmanın ne olduğunu uygar insanlar olarak gösterebiliriz!
Dar uma lição àqueles hipócritas, a serem civilizados, civilizados que usam...!
Bu kadın ölmüş çünkü insanlar organları çıkartılınca hayatta kalamaz.
Morreu porque humanos não sobrevivem se lhes retiram órgãos.
Mezar bulunamamışsa bu da kesinlikle demek oluyor ki insanların aramadığı bir yerde gizleniyor.
Se o túmulo ainda não foi encontrado, quer com certeza dizer que está escondido onde ainda não o procuraram.
Zengin insanların bu şekilde birden ortadan kaybolması korkunç bir durum.
O CÉREBRO POR TRÁS DO FBI É terrível o que está a acontecer a essas pobres pessoas ricas, desaparecerem desta forma.