Bu senin translate Portuguese
42,188 parallel translation
Ve evet, bu gerçekten korkutucu olabilir, özellikle bu senin çocuğunsa ve onları çok seviyorsan.
E sim, isso pode ser assustador, ainda mais quando é o teu filho e o amas muito.
Bu senin için çok zor olmalı?
Isto deve ser tão difícil para ti.
Bu senin stratejindi dostum.
Esta é a sua estratégia, amigo.
Bu senin kanında var.
É quem tu és.
Biliyorum bu senin istediğin şey değil, ama Mayfair, o koltukta oturmandan mutlu olurdu.
Sei que não era o que queria, mas a Mayfair ficaria feliz de te ver aí.
Bu senin sorunun değil.
Isto não é um problema teu.
Sanırım bu senin Daniel.
Acho que isto é teu, Daniel.
Bu senin.
Isto é para ti.
Bu senin mi?
Isto é teu?
Bak Kelly, endişelendiğin için minnettarım ama bu senin problemin değil.
Vê, Kelly, agradeço a tua preocupação, - mas não é teu problema.
Bu senin paranoyak bir hayalin mi yoksa?
- Essa sua ilusão paranóica?
- Bu senin annen mi?
- Esta é a tua mãe?
Jedi, bu senin öğrencin mi?
Jedi, este é o teu Padawan?
Bu senin asla sahip olamayacağın bir şey çünkü her zaman yalnız olacaksın.
E isso é algo que nunca irás ter. Porque irás estar sempre sozinha.
Matt, bu senin rahatlayıp ne yapacaklarıma izin verme kısmın.
Matt, isto é onde relaxas e me deixas fazer o que eu faço.
Bu senin olsun!
Podes ficar com esse!
Evet yaptım. - Bu senin için iyi oldu mu?
- Isso deu certo?
Ah, James, bu senin olmayacak.
Bem, James, isso não vai ser você.
Biliyorum bu senin için
Sim. Desculpe.
Ayrıca dinle, eğer kilo vermek istemiyorsan, sorun yok çünkü bu senin kararın.
E ouve, se não quiseres perder o peso, na boa porque é a tua escolha.
Bu senin en sevdiğin Şükran Günü geleneği. Hayır Bayan, gerek yok.
É o teu favorito na tradição de Ação de Graças.
Oh, evet bu senin işin!
É, sim!
Bu senin ikinci kişiliğin olmalı, aksi ölümlere neden olur.
Isto tem de ser uma segunda pele ou então vai custar vidas.
Bu senin bilmediğin bir şey değil Charlie, beni niye çağırdın?
Não há nada que não tenhas visto antes, Charlie. Porque me chamaste?
Ve sonra senin kendinle ilgili bu duyguların olmamasının... sana nasıl hissettirdiğini merak etmeye başladım.
E fico a pensar como é para ti não sentir nada disso.
Senin bu işlere bulaşmanı hiç istemedim.
Eu nunca quis isto para ti.
Ama bu seferkinin vebali senin boynuna.
Acontece que este foi seu.
Bu yüzden arkadaşlarım ve ben buraya senin güvenliğini sağlamak için geldik.
É por isso que eu e os meus amigos estamos aqui para te manter em segurança.
Hey... hey, bak. Biliyorum muhtemelen senin için zor olacak,... ama bırak bu işi ben yürüteyim.
Sei que provavelmente é díficil para ti mas por que não me deixas tomar conta dessa?
Senin için bu kararı verdi.
Ele fez essa escolha por ti.
Hayır, onun tarafını tutmuyorum, sadece diyorum ki, bu olacağın ameliyat belki de senin için tehlikeli olabilir.
Mas, tal como já te disse, a cirurgia é perigosa.
Ne düşünmeye başladım biliyor musun? Sanki, kendini önceden yazılmış bir şeye iliştirmeye çalışıyor gibisin ama bu da senin, gibi içi boş bir insanda çiğ duruyor.
Começo a achar que apegares-te a algo que não é um ato calculado é algo que a tua máscara humana fútil não aguenta.
Ben kötü bir rüyacıyım ama bu senin yaptığını her zaman mümkün olduğunu biliyordum.
Mas sempre soube que o que fazes é possível.
Uluslararası bağlantıları olan sensin bu işi senin çözmeni bekliyorum.
Como tens conhecimentos internacionais, estou a contar contigo para perceberes.
- Bu senin el işin mi?
Isto é obra tua?
Bilmek istediğim senin gibi biriyle bu kadar uzun süre yaşayabilecek mi?
Sim, o que eu quero saber é como alguém como você conseguiu permanecer vivo por muito tempo.
Yani bu benim problemim. Senin değil.
Então isso é problema meu, não teu.
Bu dönüm senin.
Então, este pedaço é teu.
Geçmişin senin için bu kadar önemsiz mi?
A sua história vale tão pouco para si?
Bu hediyeyi sana bu akşam verecektim ama Airstream'ın önünde bir muşambanın altında... -... senin için yaptığım bir şey var.
Eu ia dar-te este presente só à noite, mas à frente da saída de ar, sob a lona, há uma coisa para ti.
Bu taklidi senin için yaptım.
Estou a fazer isto por ti.
Bu deneyin senin için rahat ettiğin alandan büyük bir adım atmak olduğunu biliyorum.
Eu sei que esta experiência é um grande passo fora da tua zona de conforto.
Ben ne istersem o değil belli ki. Çünkü ben bu kararı senin vermeni istiyorum ve sen karşı çıkıyorsun.
Isso não é o que eu quero, porque quero que tomes esta decisão, mas tu recusas-te.
Bazı muhabirler, nasıl bu kadar hızlı onay aldığımı öğrenmek için etrafı soruşturuyorlar, senin konumunu kullandığını ima ediyorlar.
Alguns jornalistas perguntaram como eu tive aprovação tão rápido, insinuando que facilitaste.
Bu arada senin ne yaptığını sordu.
Ele perguntou como estás, a propósito.
Bu tam da senin söyleyebileceğin bir şey!
Só tu dirias isso!
Sanırım senin için geçerli bu Hammond.
- Acho que é só você, Hammond.
Hadi senin eşeğin kancık olsun diyelim, birincisi, bu bir zıplayan inek değil... Evet olmayabilir. Bence senin rampaya ihtiyacın var.
Na possibilidade fora que esta não é uma vaca saltando, o que pode não ser, Eu acho que você precisa de uma rampa.
Senin yapman gereken iş bu!
Isso é exatamente o teu trabalho.
Pekala, tamam. Peki senin bu fantazinde müzisyen olarak çalacağın enstrüman ne olacaktı...
E nessa fantasia de seres músico, que instrumento...
Eğer işe değer vermesem, senin bu hareketlerini tolere eder miyim?
E, se não desse valor ao trabalho, não tolerava esta atitude.
bu senin sorunun 70
bu senin mi 96
bu senin hayatın 30
bu seninle benim aramda 18
bu senin için 282
bu senin düşüncen 27
bu senin hakkın 21
bu senin fikrin 31
bu senin problemin 26
bu senin son şansın 40
bu senin mi 96
bu senin hayatın 30
bu seninle benim aramda 18
bu senin için 282
bu senin düşüncen 27
bu senin hakkın 21
bu senin fikrin 31
bu senin problemin 26
bu senin son şansın 40