Bırakmak mı translate Portuguese
1,380 parallel translation
Yani şimdi bırakmak mı istiyorsun?
Então queres desistir agora?
- Bırakmak mı?
- Desistir?
Rahat bırakmak mı?
Nos incomodar?
Sana bırakmak mı?
Consultar-te?
Olduğu gibi bırakmak mı?
Deixar com está...
Eskileri bir kenara bırakmak mı?
Descartando o velho?
- Pardon. Azılı suçluları filo içinde serbest bırakmak mı istiyorsun?
Desculpe, mas quer soltar criminosos no seio da frota?
- Bana bırakmak mı? - Evet.
Deixá-lo comigo?
- Arkada bırakmak mı?
- Esquecer?
Beni rahat bırakmak mı?
Deixarem-me escapar.
Bu yaşamak mı olur yoksa sadece sürüncemede bırakmak mı?
Será viver ou apenas adiar?
- Takımı bırakmak mı istiyorsun?
- E queres sair da equipa?
Ama bazı şeyleri gömülü bırakmak mı daha iyi?
Mas algumas coisas não estão melhor enterradas?
Yalnız bırakmak mı?
Deixar-te em paz?
Akışına bırakmak mı?
Deixar as coisas em paz?
Tracy'nin öğle yemeğini bırakmak için uğramıştım, bir merhaba derim diye uğradım.
Trouxe o almoço da Tracy, e pensei em vir dizer alô.
Seni bırakmak zorundayım.
Tenho que descansar um pouco.
Bizi serbest bırakmak için geldiyse neden yalnızca kağıtlarımızı vermiyor.
Se ele está aqui para nos dispensar, porque não nos dá os nossos papéis?
Bu oyunu bırakmak gibi bir amacımım yok.
Não faço intenções de sair daqui.
- Ama önce, Lauren'ı okula bırakmak zorundayım.
- Tenho que deixar a Lauren na escola.
Çünkü sana yaptıklarımızdan sonra bırakmak istedin.
- Porque, depois de tudo que te fizemos passar, tu querias finalmente sair.
Öğrencileri "Hükümeti sorguluyorsanız Amerika karşıtısınız." mesajı gönderen programlara maruz bırakmak sizce akıllıca mı? Sayın Yargıç, bu kişileri tutucu ya da benzeri sıfatla yargılamadan önce bu adamların'Joe Billionaire've'Who is Your Papa'yı size getirdiğini unutmayın.
E o Supremo Tribunal de Justiça dos EUA, sempre defendeu o homenzinho, como defendeu Oliver Brown, um negro que lutou para que a sua filha pudesse estudar na mesma escola da melhor amiga que era branca.
Uzun ve yorucu bir günün ardından eve gidip, karımın kollarına kendimi bırakmak ya da sevimli ev hayvanımla vakit geçirmek isterim.
Depois de um longo e cansativo dia Quero chegar casa... e ter um abraço de uma mulher ou um mimo.
Ve şimdi de, sen "ER" dizisi fantazini yaşayabil diye çocukları haftada 100 saat İngilizce bilmeyen bir dadıya mı bırakmak istiyorsun? Keyfin bilir.
E, agora, queres deixar os teus filhos com uma ama que não fala inglês, durante cem horas por semana, para poderes viver a tua vida de fantasia à ER?
Küre 41'i devre dışı bırakmak için bir planımız var.
Temos um plano para desativar a Esfera 41.
Botanik kitaplarımı ona bırakmak isterim.
Gostava de lhe deixar a minha biblioteca botânica.
o zaman çok hastaydım ama iyi bir izlenim bırakmak istemiştim.
Estava muito doente, mas queria deixar uma boa impressão.
Ona sarılmıştım ve onu hiç bırakmak istemedim.
Quando a abracei, não queria largá-la.
Yaşadığımız onca şeyden sonra... ... aramızdakileri böyle bırakmak istediğine inanamıyorum.
Depois de tudo por que passámos nem acredito que seja assim que queiras deixar as coisas entre nós.
Şimdi, ikinizin izni olursa, sene sonu primlerini... Kumarhaneye bırakmak isteyen bir düzine yatırımcı bankacım var.
Agora, se me dão licença, tenho uma dúzia de banqueiros que querem deixar o bónus anual no seu casino.
Benjy'i bırakmak zorundaydım.
Tive que deixar o Benjy.
- Ben de seni bırakmak zorunda kalacağımı düşünüyordum.
- Achava que te tinha de chumbar. - Eu sei.
Dostlarına yapacağım bir sonraki şov sana muhbir parası verip onlara telefonu serbest bırakmak.
A seguir, os teus amigos vão ver-me a dar-te dinheiro por seres informador e vou deixá-los usar o telefone.
Burada olması gerektiğinde burada olmadığından koroyu bırakmak zorunda kaldım zaten.
Já tive de desistir das tarefas, visto que ele quase nunca estava cá.
Dünyada en son istediğim şey seni arada bırakmak. Ama lütfen ona burada olduğumu ve Smallville Inn'de kaldığımı söyle.
Bem, a última coisa que eu gostaria que acontecesse era colocá-la no meio de tudo isto, mas se pelo menos pudesse avisá-lo que estou aqui e que estou hospedada no "Smallville Inn"
Masterson'ı serbest bırakmak inandığım her şeye ters.
Libertar o Masterson vai contra tudo aquilo em que acredito.
Ve bu yüzden, bir şeyleri bırakmak zorundayım.
Por causa disso, vou ter de desistir de coisas.
İşi yarım bırakmak beni rahatsız eder.
Não gosto de deixar assuntos pendentes.
Mesaj bırakmak ister misiniz? Hayır, zaten bıraktım.
Não, já deixei.
Ama şimdi ona yapabileceğim en iyi yardım onu yalnız bırakmak.
A melhor maneira de a ajudar é deixá-la em paz.
Onu bırakmak için kızının yanına gelmesini bekle. Anladın mı?
Não o solte até que ela esteja consigo, percebeu?
Watley'den taşınıp tüm arkadaşlarımı... arkamda bırakmak zorunda kaldım.
Tive que me mudar de Wotley... e deixar todos os meus amigos para trás.
Zenciler Afrika'daki evlerini bırakmak istiyorlar mıydı sanıyorsun? Onları Amerika'ya getiren biz değil miydik?
Você pensa que eles queriam deixar suas casas na África e serem trazidos para cá?
Tek bıçağımı elimden düşürüp, işimi yarım bırakmak istemedim.
Não queria deixar cair uma lâmina e deixar-me ficar meio acabada.
Kız kardeşimi geride, yapayalnız bırakmak yaptığım en zor şeydi.
Deixar a minha irmã em casa... Foi a coisa mais difícil que já fiz.
- Eşyalarımı bırakmak istemezdim.
- Não queria deixar nada.
Bu herifi saf dışı bırakmak lazım.
Ele tem que ser afastado.
Seni eve bırakmak istiyorum, tamam mı?
Eu levo-te a casa, ok?
Şey sana biraz kısa bir mesaj bırakmak zorundayım, Ray.
Bem vou ter que te deixar um pequeno recado, Ray.
Bununla bırakmak için gerçekten ihtiyacımız var.
Pegue isso.
Birazını daha sonraya mı bırakmak istersin?
Queres deixar algo disso para depois?