English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ D ] / Dokunaklı

Dokunaklı translate Portuguese

1,023 parallel translation
Olanaksız! Ona olan inancın çok dokunaklı. Gerçek şu ki, oğlun özellikle acımasız ve duygusuz bir cinayet işledi ve bunu ödemeli.
A sua fé nele é comovente, mas o facto é que cometeu um crime cruel e tem de pagar por isso!
Dokunaklı bir hikâye.
É uma história tocante.
Çok dokunaklı.
Muito comovente.
Dokunaklı, değil mi?
Tocante, não?
Dokunaklı bir dostluk gösterisi.
Que tocante demonstração de amizade.
Karakterler öylesine gerçekçi, öylesine dokunaklı ki.
As pessoas são tão reais, tão comoventes.
Güvenin çok dokunaklı.
A tua confiança é tão comovedora.
Sağolun. Çok hoş, çok hoş. - Bu çok dokunaklıydı.
- Podem me dar seus chapéus?
Ne dokunaklı bir aile manzarası.
Que tal esta cena tocante?
Aslında bütün kadınların en güzel şeylerini giyip oraya gelmesi çok dokunaklı.
É enternecedor, as senhoras com a roupa mais bonita que têm.
Çok dokunaklı.
É quase enternecedor.
Dokunaklı mı?
Enternecedor!
- Çok dokunaklı bir hikaye.
- É uma história comovente.
kuzeyindeki harabeye döndürülmüş sütunlar kadar dokunaklı.
Nenhuma delas fala mais que este pilar isolado num desfiladeiro deserto a uns 321km a norte da Atenas moderna.
"Onlarınki, ormanda yaşanan dokunaklı bir ayrılıktı."
"A sua despedida no bosque foi emocionante."
" Anglarés dokunaklı, aptalca ve can sııcı bir öykü anlatmaya başlar.
"Anglarés abriu a boca para contar uma história comovente, " estúpida e sombria.
Bu çok dokunaklı aslında.
É bastante comovedor.
İçten bir üzüntüyle ve pişmanlığını belirterek samimi ve dokunaklı bir biçimde af dilemelisin.
Exprimes o teu profundo pesar e arrependimento sincero.
Özellikle dokunaklı ve güzel şeyleri.
Sobretudo coisas boas, agradáveis.
Bunların hepsi... Çok, ama çok dokunaklı. Barış olmasını tercih etmez misin sen?
Isto é tudo... muito, muito comovente!
Şimdiye kadar okuduğum en dokunaklı hikâyeydi.
Foi a coisa mais comovente que já li.
Çok dokunaklı, çok!
É mesmo tocante, é o que é.
Ben Aragon'la Sartre'ın günümüzdeki halini çok dokunaklı buluyorum.
Acho que Aragon e Sartre estão mais emocionantes.
Evet, halleri dokunaklı, ama trajik de.
Sim, Aragon e Sartre estão mais emocionantes, mas isso é trágico.
Dokunaklı değil mi?
É todo susceptível, hã?
Çok dokunaklı.
Muito emocionante.
Böylesine bir bağlılık çok dokunaklı.
A sua lealdade é comovente.
Tepeleri ve ormanı gören bu çocuğun gözlerindeki neşe hem garip hem de dokunaklı bir manzara oluşturuyor.
É curiosa e comovente a alegria nos seus olhos ao ver os montes e o bosque.
Bütün hileleri bilirdi. Dramatik ironi, mecaz dokunaklı sözler, kelime oyunları, parodi, hafife alma ve hiciv.
Conhecia todos os truques, a ironia dramática, a metáfora, pathos, trocadilhos, paródia, lítotes e a sátira.
Lanet olsun gözlerime, bunu çok dokunaklı buldum.
Diabos me levem, mas acho isso comovente.
İtalyanlar adınaysa Joe DiMaggio'nun annesi San Francisco'da çok dokunaklı bir konuşma yapmıştı [8]. Fakat Japonları savunan hiç kimse yoktu.
A mãe do Joe di Maggio falou e causou muita comoção em São Francisco, segundo me lembro, mas os japoneses não tinham ninguém.
İşte, tarih bu dokunaklı şahsiyetlerin izini burada kaybediyor.
Lá, a história perdeu o rastro daquela figura tocante.
- Çok dokunaklı. - Nedir dokunaklı olan?
- É tudo demasiado comovente.
Öyle dokunaklı ki insanın boğazına bir yumru tıkanıyor ve içinden sizin bu güzel balonunuza bir iğne batırmak geliyor.
Pode levar uma pessoa às lágrimas. Na realidade, apetece pegar numa agulha e rebentar o vosso balão.
- Ne kadar dokunaklı.
- Que tocante.
O ödül parasından vazgeçmeniz çok dokunaklıydı çocuklar.
Foi muito comovente, rapazes, desistirem assim da recompensa.
O zamanlar evli değildim. Çok dokunaklıydı. Sanki kız kardeşine yardım eder bir hâli vardı.
Na altura ainda não era casada, mas a maneira como ele cuidava da irmã era tocante.
Kastettiğim, çok sayıda Çek ve Leh de komutanlıkta hizmet yaptı. Ve dediğim gibi adanmışlık duygusu dokunaklıydı.
Havia muitos tchecos e poloneses no Comando de Bombardeiros e a dedicação era, como digo sempre, comovente.
Beni düşünmen çok dokunaklı, ama beni şaşırtıyor.
A sua preocupação com o meu bem-estar é comovente, mas intriga-me.
Dokunaklı değil mi...
Olha que querido...
Sizinki, haftalardır dinlediklerim arasında en ilginç ve dokunaklı olanı.
A vossa é a mais comovente das últimas semanas.
Ne kadar dokunaklı.
Que sentimental.
Mükemmel bir cinayetin dostluğumuzu onca yıldır ayakta tutması ne kadar dokunaklı değil mi?
Não é comovente que um crime perfeito nos tenha mantido amigos?
Kuşkusuz onlar biraz dokunaklı renkte.
Aí, evidentemente, há uma réstia de cor.
Bu çok dokunaklıydı.
É tocante.
Bu nedenle sakin, net ve dokunaklı olmalısın.
Deves ser calma, precisa e firme.
Bu bölüm çok dokunaklıydı. Ayrıca, paralı askerleri ve işvereni birbirlerine bağlayan ahlaki ve felsefi imalarda da bulunmuştum.
Essa parte era muito eloquente até falaria da implicação filosófica das relações entre os mercenários e seu empregador.
- Çok dokunaklı.
- Muito emocional.
Sevgili Bayan Birchfield saflığınız ne kadar dokunaklı.
Minha cara miss Birchfield,
İnsanın kuşların ayartıcı gevezeliklerinden, dokunaklı zarf ve edatlarından,
os advérbios e as preposições aguçados deles.
- Ne kadar dokunaklı.
Que comovente.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]