English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ D ] / Dür

Dür translate Portuguese

78 parallel translation
Neden "temizle, hakla, tepele, defterini dür, gebert" diyorsun?
Por que dizes : "limpar o sebo, mandar desta para melhor, aniquilar"?
Eğer Clouseau'yu ve onu öldürenleri bilebilecek birisi varsa, o, eski Baş Müfettiş Charles Dreyfus'dür.
Se alguém sabe do Clouseau e de quem o assassinou, é o antigo inspector Chefe Charles Dreyfus.
Hepsi İngiliz Gülü'dür.
Todas são rosas inglesas.
O da Anneler Günü'dür.
Isso é o Dia da Mãe.
- Umarım o park Wonder World'dür.
- O parque era o Wonder World?
En sık uğradığım yer Smokin Caz Kulübü'dür. Bu şehirde gittiğim nadir yerlerden birisi.
O mais parecido que eu conheço, dos clubes de Jazz fumarento, é a cabine de disco Jockey do Hospital.
Artık herşey'ekstra - güçlü'dür.
Agora é tudo'extra-forte'.
Değişeceğinden emin olduğumuz bir şey varsa, o da Satürn'dür.
Uma coisa que temos a certeza que vai mudar é Saturno.
"Mö" dür.
É "mu".
Ona, mücadelesinde yardım eden ise, "Kahin" denilen... Batman'in ilk evlatlığı, Batgirl'dür.
Ajudando-a nesta luta, a Oracle... que outrora foi a parceira do Batman, a Batgirl.
Bu tatlı. Ama çöl "çöl" dür.
Isso é "dessert" mas o deserto é "desert."
Paranın faizi, yüzde 200'dür.
Os juros são de 200 %.
Harvey. Kasabadan çıkınca kızın defterini dür.
E Harvey, quando estiveres fora da cidade em segurança, acaba com ela.
Bunu onlar verdi. Birlikte çalıştığım gruplardan biri Dünya Dışı Zeka Arama Enstitüsü'dür.
Estou filiado no Instituto SETI, que procura inteligência extraterrestre.
Bu Yeryüzü'dür. 4.4 milyar yıl öncesi.
Esta é a Terra, 4,4 mil milhões de anos atrás.
Belki NTAC'den nefret eden kızgın bir 4400'dür.
Alguém que deteste o CNAA. Sim, talvez.
Bizim de bir acil durum olmamızı istemiyorum bu yüzden 60'ın altında dür.
Pois, e não quero ser a emergência, por isso, vai mais devagar.
Tamam, umuyorum ki bu listede 100.dür çünkü bu son derece aptalca.
Espero que esteja no centésimo lugar da lista, porque é incrivelmente estúpido.
Josef'in adalet anlayışı, daha çok "göze göz" dür.
O senso de justiça do Josef é muito mais do que "olho por olho e dente por dente".
"Rejuvenatör" kelimesinin kökü Latince'ye dayanmaktadır ve kelime anlamı, "gençliğin geri dönüşü" dür.
Rejuvenescer tem uma raiz do latim que literalmente significa "O retorno da juventude."
Bugün "bugün" dür ve zamanımızı tartışarak heba etmeyelim.
E hoje é hoje. Não devíamos perder tempo a discutir.
Yapamam. Verebileceğim en iyi fiyat 3.500'dür.
- Não. 3.500 é o melhor que consigo.
Bağış miktarı 300'dür.
O donativo é 300.
- Ve... dön! dür
- E girar.
Koltuğa kırmızı şarap döktüm " dür.
"Bati com o carro, derramei vinho no sofá."
Sonuncu her zaman C4'dür.
A última é sempre a mesma, C-4.
Tek rakibi Çin'deki Gobi Çölü'dür.
Apenas rivalizado pelo deserto de Gobi na China.
Defterini dür şunun.
Acaba com esse gajo.
Bunların en önde geleni Herkül'dür.
E o maior de todos foi Hércules.
Bu slogan "Ya Vatan Ya Ölüm!" dür.
Esta proclamação é "Pátria ou morte!"
Mark Whitacre şu an Cypress Systems, Inc.'in Baş İşletme Sorumlusu ve Faaliyetler Müdürü'dür.
Mark Whitacre é actualmente director de operações e presidente de operações da Cypress Systems, Inc.
Bir Bristol'dür.
É um Bristol.
Belki de katil Luke'dür.
- Talvez o Luke seja o assassino.
Bu karşındaki Ziva DiNozzo Defibrilatörü'dür.
O que vês à tua frente, Ziva, é o "DiNozzo Desfibrilador".
Bahse girerim, Ernie'yi öldüren Peynir Öğütücü'dür.
Aposto que foi o Assassino do Ralador de Queijo.
Ama açık hava partilerinin en heyecanlısı Birchwood 500'dür.
Mas o mais excitante da festa do bairro é a Birchwood 500.
Bu,'Bataan Ölüm Yürüyüsü'dür.
Esta é a "Marcha da morte de Bataán".
Fransiz direnisini Londra'dan da olsa derleyip toparlayan De Gaulle'dür.
Mas é De Gaulle que a partir de Londres lidera a resistência francesa.
Pearl'dür herhalde.
Provavelmente é a Pearl.
Öl-dür!
Matem-no!
öÖ-dür!
Matem-no! Matem-no!
Hubble teleskopunun çektiği en ünlü resim Tanrı'nın Gözü'dür.
O Olho de Deus é talvez a imagem mais famosa que o telescópio Hubble captou.
Varoşlardaki en kafa karıştırıcı gün Babalar Günü'dür.
O Dia dos Pais é o dia mais confuso no gueto.
Sorunun mantıklı cevabı Audrey Hepburn'dür. Oynadığı herhangi bir film.
A única resposta sã era qualquer filme com a Audrey Hepburn.
Lava kertenkelelerinin renk değiştirme özellikleri bağlı bulundukları çevreye özgü değildir çünkü asıl bulundukları yer Şili'deki Atakama Çölü'dür.
A habilidade da mudança de cor deste lagarto não são exclusivas do seu meio ambiente, que é o deserto de Atacama no Chile.
Lava kertenkelelerinin renk değiştirme özellikleri bağlı bulundukları çevreye özgü değildir çünkü asıl bulundukları yer Şili'deki Atakama Çölü'dür.
A mudança de cores do lagarto não são exclusivas do seu meio ambiente, o deserto do Atacama, no Chile.
Bu değişken kum denizi Namib Çölü'dür yeryüzündeki en yaşlı çöl ve rüzgar kum tepelerinden kumları süpürdükçe, bu yeryüzü parçası sürekli değişiyor.
Este mar de areias em movimento é o deserto do Namibe, o mais antigo deserto do mundo, e à medida que o vento sopra a areia por cima das dunas, esta paisagem vai mudando constantemente.
Dür...
Deve ser tele...
- Bir dakika bekleyin, memur beyler. Burada olan olay haftada 500'dür.
- Espere aí, Sr. Agente...
Herhalde Lousie ve Fern'dür.
Devem ser a Louise e a Fern.
Bunun adı "Hüküm" dür.
Este nome significa "Enviado."

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]