Düşünsene translate Portuguese
2,535 parallel translation
Hale'ın belediye başkanı olduğunu düşünsene.
Se o Jacob Hale se tornar Presidente da Câmara,
Düşünsene bunu sevdiğin insanlar yok oluyor
Imagine como se sente ao perder as pessoas que ama mesmo à sua frente.
Bir düşünsene. Sen hayatın boyunca hep çalıştın.
Foste sempre tu a sustentar a casa.
Aslında haklı. Evet, düşünsene.
Na verdade, Ted, ela tem razão.
Ted, anlattığım hikâyeleri düşünsene.
Ted, pensa nas histórias que te contei.
Yani düşünsene bir. Laboratuardasın hafif kafan iyi, her şey güzel. Sonra bir anda, senin ölü eleman, başka bir adamın parmağıyla altına sıçırtıyor seni!
Está no laboratório, está um pouco intoxicado, está tudo bem e, de repente, o seu morto faz-lhe um avião.
O zaman kaç tane savaş tahvili satardın düşünsene.
Imagina quantas histórias de guerra não podias vender.
Kalçama, sırf canı istediği için tokat atan her erkekten bir dolar alsaydım..... bir düşünsene.
Se ganhasse um dólar por cada homem que me batia no rabo porque lhe apetecia... se pensar bem, ganho.
Belki de onu istemediğini düşündüğü için seni almaya çalışmamıştır. Bir düşünsene.
Se calhar não te procurou porque pensa que não a queres.
Bir de Jones'u düşünsene. Sevdiği biri tarafından reddedildi.
Pensa no Jones a ser rejeitado por alguém que ele quer mesmo.
Yani, bir düşünsene.
Bem, quero dizer, dá que pensar.
Hayatının son saniyelerini kaydettiğini düşünsene.
Imagina fotografar os teus últimos momentos com vida.
Yani bir düşünsene ondan önce bizim bir ailemiz vardı.
Se pensares, todos nós tínhamos famílias antes da Lux.
- Tanrım, bir yıl oldu zavallı ailenin yaşadıklarını düşünsene.
Um ano depois. Imagina pelo que aquela pobre família está a passar.
Her yeni yılda, hayatımda yapacağım dediğim değişiklikleri düşünsene.
- Olha para promessar do fim de ano que fiz até agora.
Şöyle bir yerde görevde bulunduğumuzu düşünsene?
Imaginas o que seria estarmos aqui destacados?
O kadar kesin konuşmazdım, Robin. Bir düşünsene. Don, Donald, Ördek Donald.
Pensa bem, Don, Donald, Pato Donald.
Bu şeyin Büyükbaba ve arkadaşları için nasıl eğlenceli olacağını düşünsene!
Só de imaginar o que aquele jogo podia fazer pelo avô e os amigos dele!
Kafanda bu soruyla okula gittiğini düşünsene.
Imagina ir para a escola a pensar nisso.
Bir düşünsene. Darken Rahl, bir Karanlık Rahibesi'ni Mord'Sith'lere yardım etmesi için tıpa tıp benzerinin de bulunduğu yere çağırıyor.
O Darken Rahl mantém um sósia vivo no seu castelo, onde convocou uma Irmã da Escuridão para ajudar as Mord-Sith.
Arayıcı bu parşömeni okuyamazsa, ne kadar mutsuz olacağını düşünsene.
Não vou permitir que contrarie a minha Senhora. Bem, imagina a insatisfação dela se o Seeker nunca tiver a oportunidade de ler este pergaminho.
Bir düşünsene.
Pense sobre isso.
Düşünsene herkesin içindesin, bütün iş arkadaşların orada.
Imagina que em publico todos os seus colegas de trabalho estavam lá.
Bunun Preston için ne kadar zor olduğunu, sadece bizim birbirimizi sevmemizi isterken, nasıl da kavgalarımızın ortasına düştüğünü bir düşünsene.
Pense como isto é difícil para o Preston. Estar no meio das nossas discussões, quando ele quer apenas que gostemos uma da outra.
Şu bebeklerden bir tanesiyle yapabileceklerini düşünsene.
Imagina o que poderias fazer só com uma coisinha destas, sim?
Evet, bu gerçekten komik bir espri. Bir düşünsene.
Bem, é uma anedota bastante engraçada, se pensares nisso.
Gibbs'in korsan olduğunu düşünsene.
Já imaginaste o Gibbs como um pirata?
O gece, o barda, o adamın yanına oturmamın olasılığının... kaçta kaç olduğunu bir düşünsene.
Pensa nas probabilidades de eu entrar e sentar-me naquela noite, naquele bar, junto àquele homem.
Yani bunu söylediğime inanamıyorum ama aileni düşünsene.
mas pela sua família?
Bir düşünsene, ya Mr.Cannon..
Pensa só. E se o Sr. Cannon assediar outra miúda?
Düşünsene. Hellinger küresel bir bilinç kaybı yaratmış.
O Hellinger ajuda a organizar um apagão no mundo inteiro.
Düşünsene bir.
Pensa nisso.
Ayrıca, düşünsene.
E para mais, pensa nisto.
Bu küçük çocuğun omzundaki yükün ne kadar ağır olduğunu düşünsene.
Consegues imaginar o fardo que aquele rapazinho estava a carregar?
- Evet, oldu. - Hayır, bir düşünsene.
- Não, pensa nisso.
- Düşünsene, anne.
- Pensa bem, mãe.
Bebekleri düşünsene.
Bebés.
Düşünsene biraz Raj.
Pensa, Raj.
Ama bu şeyin kalıcı olarak hücresel bozulmayı yok ettiğini düşünsene.
Mas imagina as possibilidades, se isto puder abrandar permanentemente a deterioração celular.
Her tarafta biberonlar, bezler ve tükürüklerle her şeyi yeniden yaptığımızı düşünsene.
Imagina voltarmos às fraldas, aos biberões e ao bolsado.
Belki yapabilirsin. Bak, bir düşünsene.
Talvez até possas.
Bir düşünsene.
Pensa lá.
- Karını düşünsene.
- E ela?
Düşünsene biz de öyle yapabilsek.
Imagina que podemos fazer a mesma coisa.
Karşılaştığımız anı düşünsene, ne kadar özel olacak.
Imaginando como vai ser especial quando nos encontrarmos cara a cara.
Onu Sudan'dan almasan şu anda ne halde olurdu düşünsene.
Só de pensar onde ele estaria agora se tu não o tivesses tirado do Sudão?
Yıllık tutmadan ne kadar hızlı koşabilirim düşünsene.
Imagina a velocidade que atinjo se não segurar o livro de curso.
İki elimde boştayken ne kadar hızlı koşabilirim düşünsene.
Imagina a velocidade que atinjo com o uso completo dos meus braços.
Sanki öğrenmezsen ölecekmişsin gibi. Bundan vazgeçmen gerektiğini düşünsene.
É disso que vais ter de abdicar.
Düşünsene.
Pensa nisso.
Bu şansı kaçırdığımızı düşünsene.
Imagina perder aquilo.
düşündüm 122
düşünüyorum 297
düşünüyorsun 44
düşün 451
düşünün 108
düşüneceğim 105
düşünmüyorum 81
düşünceler 16
düşünmek 24
düşünmedim 36
düşünüyorum 297
düşünüyorsun 44
düşün 451
düşünün 108
düşüneceğim 105
düşünmüyorum 81
düşünceler 16
düşünmek 24
düşünmedim 36
düşünemiyorum 69
düşünceli 20
düşünme 63
düşünürüm 38
düşünüyor 23
düşüneyim 58
düşünmeliyim 39
düşünmem lazım 60
düşününce 41
düşünüyordum 129
düşünceli 20
düşünme 63
düşünürüm 38
düşünüyor 23
düşüneyim 58
düşünmeliyim 39
düşünmem lazım 60
düşününce 41
düşünüyordum 129