Es translate Portuguese
203,850 parallel translation
Üstelik zekice bir şekilde kendi zaferlerini onların zaferi gibi gösteriyorsun.
Tens uma forma brilhante de tornar as tuas vitórias as deles. E és boa para o hospital.
Buraya çok iyi geliyorsun. Onlara da çok iyi geliyorsun ve bunu herkesin bilmesi gerek.
És boa para eles, e deviam saber disso.
Olmaya çalıştığın şekilde bir Avery değilsin.
mas não és, não como estás a tentar ser.
Kesinlikle inanılmaz birisin.
És inacreditável. Sabias disso?
Sen benim destekçimsin, dürüst olmak istedim.
És meu padrinho e quis ser honesto.
Ayrıca ayık olmak istemesinin sebebinin sen olduğunu ve kaybettiği güveni yeniden tesis etmeyi umduğunu söyledi.
Também disse que és a razão pela qual ele quer ficar sóbrio. Para recuperar a tua confiança.
Sen hâlâ benim destekçimsin.
Ainda és o meu padrinho.
Dürüstlük Cennetin Kapılarında sana puan kazandırır ama siyasette, tarumar olursun.
A honestidade dá-te pontos para o Céu. Na política, és massacrado.
Unutma, Walter bir daha Şef'le dalaşırsa, sen Paige'sin.
Se eles se estranharem de novo, tu és a Paige. Tens de resolver.
Güzel filan olduğunun farkındasın, değil mi?
Tu sabes que és bonita e tal, certo?
Evet öylesin.
Sim, pois és.
Berbat öpüşüyorsun.
És uma pessima beijadora.
Davada olmayan birisi varsa o da sensin Lucifer.
Não és tu que estás neste caso, Lucifer.
- Lucifer'in annesi misiniz?
Tu és a mãe do Lucifer?
Bailey, gerçekten saçmalıyorsun.
Bailey, és... patética.
Çünkü korkunç biri olmadığını biliyorum.
- Porque sei que não és assim.
- Çünkü sen hoş zeki, komik ve insanlara değer veren birisin.
Porque és simpática, divertida, inteligente e importas-te.
Sen en iyisisin.
És a melhor.
Sen iyi bir arkadaşsın.
És uma boa amiga.
Ne olduğun için?
És o quê?
Sen mükemmel bir cerrahsın.
Tu és um cirurgião fantástico.
Böyle biri olduğun için mutluyum.
Sou feliz com o que és.
Peki. Affedersin, sen kimsin?
E tu és...?
Sen de tıpkı onun gibisin.
Tu és tal e qual ela.
Sen o arkadaşsın.
És o tal amigo.
- Karel sen misin?
- És tu o Karel?
Tamamen anladım. - Evet... - Hadi ama.
És escanção, afinal de contas.
Kızlarla aran rezil.
És péssimo com miúdas.
Arkadaşlarının ölümüyle aran nasıl peki?
E como é que és com amigos a morrer?
Sen bir çıngıraklı yılansın.
És uma cascavel.
Tam bir androidsin diye düşünmeye başlamışken, olmuyorsun.
Justo quando acho que és um robot, não és.
Önce seni öldüreceğim.
Tu? És a primeira que eu vou matar.
- Deniz Piyade miydin?
- És um veterano?
Paige, sana ihtiyaç var.
Paige, és solicitada.
Deli doktoru olan sensin.
És o psicólogo.
Pek de babam sayılmazdın.
Para mim não és o meu pai.
Ben altı yaşındayken ölen bir ayyaştın!
És um bêbado que morreu quando eu tinha seis anos.
Sen bir korsansın ve benim korsana ihtiyacım var.
És um pirata, e é de um pirata que eu preciso.
Bu sen değilsin.
Tu não és assim.
Kendi kanından canından olanı satan sefil, zavallı adam sensin.
És o miserável pobre coitado que vendeu o sangue do seu sangue.
Seni alçak herif.
És um miserável.
Sen kızım değilsin.
Tu não és a minha filha!
- Nerelisin sen?
- De onde és tu?
Yani artık idare sende değil, Duke'ta olacak, öyle mi?
Então, não és tu que vais mandar? É o Duke?
Sen çok fena bir eldivensin.
Tu és uma luva... má.
Senin ne olduğunu biliyoruz bence.
Bem, acho que sabemos o que és.
Çünkü sen bir savaşçısın.
Porque és uma sobrevivente.
Neden bu kadar güçlüsün?
Porque és tão forte?
Rica ederim rahibe.
És bem-vinda, irmã.
Sende en az onun kadar kötüsün.
Tu és tão má como Ele.
Siz Lucifer'in kız kardeşi misiniz?
Deus, és a irmã do Lucifer?