Fakat nasıl translate Portuguese
783 parallel translation
Fakat nasıl olur anlamıyorum, çünkü oradaki nehiri hiç hatırlamıyorum!
Não sei se é possível, não me lembro deste rio.
Seni öpmek istiyorum, fakat nasıl öpüşüleceğini bilmiyorum.
Eu não sei como se beija, senão beijava-te.
Fakat nasıl tam bir medyum olabileceğim, eğer ruhlar alemiyle bağlantı kuramayacaksam?
Como poderei ser uma médium como deve ser se não consigo contactar o mundo dos espíritos?
Sana yardım etmek isterdim, dostum, fakat nasıl olduğunu bilirsin, ben evli bir adamım.
Chiça, bem que gostaria de te ajudar, amigo, mas tu sabes como é. Eu sou um homem casado.
Fakat nasıl olur?
Mas como?
- İşte hayat bu. - Hayat bu tabii. Fakat nasıl başaracaksınız?
Está bem, é a vida, mas como é que você faz?
Fakat asla bunun nasıl olduğunu söyleyemezsiniz.
Mas nunca conseguimos saber no que é que estas coisas dão.
Fakat nasıl?
Mas como?
Nasıl anlatacağımı tam olarak bilmiyorum, fakat... açıklamalar 8000 km uzağa ait.
- Não sei como explicar... - As explicações estão longe daqui.
Sullivan'ı nasıl halledersin, bilmem. - Fakat, rahip kaza gibi görünmeli.
Ouve, não me interessa o fim que dás ao Sullivan, mas, com o padre, tem de parecer acidente.
yaklaşık 5 yıl. sizi daha çabuk tanıyamadığım için affedin... fakat sizi son gördüğümde bir çocuktunuz, nasıl da büyümüşsünüz.
Desculpe não tê-lo reconhecido logo mas você era apenas um rapaz e agora é um homem.
Hiç vaz geçmeyeceksin, değil mi? Ellen, nasıl hissettiğini bilirim, inan bana biliyorum, ve ben anlamağa çalıştım, fakat...
Sei o que sentes e tentei aceitá-lo, mas...
Fakat eğer koca güneş bile Tanrı'nın görünmeyen gücü olmadan hareket edemiyorsa, benim küçük kalbim nasıl çarpabilir, beynim nasıl düşünebilir Tanrı onların çarpmasına ve düşünmesine, ve yaşamalarına izin vermese?
Mas se o grandioso sol não se pode mover, sem o poder invisível de Deus, como pode o meu simples bater do coração, ou o meu cérebro poder pensar? A menos que Deus o faça bater, o meu cérebro pensar, que me faça isto viver? E não eu.
Şey, nasıl olduğunu bilmiyorum, fakat bir şekilde dışarı sızmış.
Não sei como aconteceu, mas já descobriram.
Fakat askerlerin nasıl olduğunu bilirsin.
Mas você sabe como é o Exército.
fakat farkında olman lazım ki, eğer kendini hiç düşünmezsen nasıl bir başkasından bunu umarsın?
Mas precisa acreditar. Se você mesma não acredita, como espera que os outros gostem de si?
Fakat küçük kadına kötü haberi nasıl çıtlattın.
Mas como é que deu a má notícia à mulherzinha?
Fakat beni nasıl kurtartabilirsin?
Mas como me pode salvar?
Fakat ben birdenbire uğrayıp nasıl olduğunuzu görme isteği duydum.
Mas tive um súbito impulso de vir ver como é que está.
Evet, bunun nasıl göründüğünü biliyorum, Jean, fakat gerçek.
Sim, eu sei o que isto parece, Jean, mas é a verdade.
nasıl hissettiğini biliyorum, fakat kesinleştirmemiz gerektiğini anlıyorsunuzdur, değil mi?
Eu sei como te sentes, mas compreendes que temos de nos certificar, não é?
Fakat çok önceydi ve nasıl olduğunu unuttu.
Sim, mas há muito tempo. Já se esqueceu que não gostava.
Fakat onun nasıl ölmesini isterdin?
Mas como gostaria que ela se fosse?
Fakat durdurmak nasıl mümkün olabilirdi?
Mas como poderia ser parado?
Fakat ilk girişiminde nasıl olduysa başarısız oldu.
Só que teve azar, na sua primeira tentativa.
" Yarın ve yarın ve yarın bana bunu nasıl yaparsın... günden güne... buna inanamıyorum, fakat sonu geldi.
"Amanhã, e amanhã, e amanhã, arrepios neste passo mesquinho... dia-a-dia... até à última sílaba de tempo conhecido."
Boktan bir oyunda 700 $ kaybetmiş olmanı anlayabiliyorum fakat pantolonunu nasıl kaybettin?
Compreendo que a jogar às cartas tenhas perdido $ 700... - mas como perdeste as calças? - No quarto de uma mulher.
Evet. Fakat bu adamların içlerindeki bu saldırganlık hissiyle... - nasıl baş edeceğiz?
Mas como abordarmos a agressividade primitiva que sentem?
İyi kesiyorsun fakat iyi kılıçlar kınında durmalı.
Tu cortas bem. Mas as boas espadas são mantidas nas suas bainhas.
Nasıl isterseniz ekselansları fakat unutmayınız ki o hala bir misafir ve ona emir veremem.
Como quiser, excelência, mas deve lembrar-se que ela é uma convidada. Não a posso mandar descer.
Fakat yalnızca bir prensip için olduğunu nasıl açıklayabilirsin?
Mas como pode explicar-lhes quando se trata... de um princípio?
Fakat uçmayı nasıl öğreneceğim?
Mas como é que vou aprender a voar?
Fakat bu oyunun ben ve bankamla nasıl bir ilgisi olmasını arzuluyorsunuz?
Mas qual a relação entre o jogo e meu banco?
Ah, fakat döndünüz, Kurtulduk, kurtarıldık. Nasıl? Ordum yok.
Mas o senhor voltou, estamos salvos, fomos libertados.
Fakat bu hükümet için savaşmamız gerektiğini nasıl biliyorsunuz?
Mas como sabem que devemos lutar por esse governo?
Hayır, fakat... Bana güvenmeyip Huerta'ya nasıl güvenirsiniz?
Não, mas... como pode confiar em Huerta e não em mim?
- Nasıl halletin bilmiyorum, - fakat eminim ki bir gelenek şehre gelince bu araba gerçek bir şaklaban olur.
- Não sei como o consegue, mas tenho a certeza de que este carro fará um espectáculo, quando vier uma convenção
Fakat anlarsınız işte, mal mülk sahibi bir adam olmanın nasıl olduğunu hep merak etmişimdir.
Mas, sempre me perguntei... como se sentiria um homem com propriedades.
- Micol'u de tanıyor musun? - Hayır, nasıl biri? Çok güzel ; uzun, sarışın fakat biraz dengesiz biri.
como é que ela é? mas imprevisível.
Fakat aslında nasıl öldürüyor?
Mas, será assim que ele realmente mata?
Fakat, hayvan oldukları için, geminin nereden geldiğini veya içine nasıl girdiklerini söyleyemezler.
Mas, sendo animais, não nos podem dizer donde veio a nave e porque viajavam nela.
Ben bir dua okumak istiyorum... fakat gerçekten... nasıl okuyacağımı bilemiyorum.
Gostaria de ser capaz de dizer uma oração... mas não... sei como dizê-la.
Fakat birinin onu öldürmesi için nasıl bir neden olabilir?
Mas que motivo haveria para alguém a matar?
Fakat bu nasıl oldu?
Mas como tudo aconteceu?
Fakat babana nasıl söyleyeceksin?
Mas, como você explicara isto a seu pai?
Fakat öğrenmek için rehinelerin yerlerini, araştırmalar nasıl gidiyor?
Porém, para averiguar o lugar onde estão os sequestrados, como vão proceder?
Sizi düşündüğüm için değil fakat onların nasıl düşündüğünü bilirim.
Não como você pensa. Porém sei como pensam os demais, suas reações.
Fakat büroyu nasıl bırakabilirim?
Como vou sair do escritório?
Çok güzel bir seremoniydi. Fakat... şu "hoşgörüyü özendirme" işini nasıl yorumlamalıyım... bilemedim...
Foi uma belíssima cerimónia, mas, como devo interpretar esta exortação à clemência?
Evet, fakat siz Francois Merlin'i nasıl buldunuz?
Sim! Como descobriu François Merlin?
Fakat henüz açılmamış olmalarına rağmen nasıl olur da Omlar kutuların içeriğini bilebilirler?
Elas não estavam abertas! Como podiam os Oms saber o que continham?
nasılsın 5362
nasilsin 47
nasıl 3954
nasil 16
nasılsınız 3074
nasıl gidiyor 2080
nasil gidiyor 23
nasıl oldu 268
nasıl öldü 77
nasıl yani 1497
nasilsin 47
nasıl 3954
nasil 16
nasılsınız 3074
nasıl gidiyor 2080
nasil gidiyor 23
nasıl oldu 268
nasıl öldü 77
nasıl yani 1497
nasıl olmuş 116
nasıl ölmüş 19
nasılsın tatlım 38
nasılsın canım 26
nasılsın bebeğim 20
nasıl oldun 41
nasılsınız hanımefendi 16
nasıl yardımcı olabilirim 221
nasılsın hayatım 22
nasıl istersen 701
nasıl ölmüş 19
nasılsın tatlım 38
nasılsın canım 26
nasılsın bebeğim 20
nasıl oldun 41
nasılsınız hanımefendi 16
nasıl yardımcı olabilirim 221
nasılsın hayatım 22
nasıl istersen 701