Görüsme translate Portuguese
4,278 parallel translation
Bill Nye ile görüşme amacın varsa yardımcı olamam.
Se quer entrar em contacto com o Bill Nye, não o posso ajudar.
- ATF ile görüşme ayarlamayı başardım.
Tenho disponibilidade para marcar um encontro com a ATF.
- Saatler süren görüşme sonunda laboratuvardaki tanıdığını kanıtı incelemek için ikna etti.
- Ela convenceu um contacto do laboratório a examinar as provas.
- Başkanla görüşme.
- O actual Presidente.
Anlaştığımız gibi, bu görüşme sadece ikimizin arasında.
- Veio desejar-me boa sorte?
Hayatım, Campbell Ballentine ile bir görüşme ayarladım.
Eu não mereço um homem como ele.
Herhangi bir talepleri olmadığını, görüşme yok.
Não há acordos. Nenhuma exigência, nenhuma negociação.
İlk iki kurbandaki durum bu olabilir ama sonuncusu, Scott Delfino saldırıya uğradığında oda arkadaşıyla telefonda görüşüyormuş görüşme habersizce kesilmiş, tekrarlanan aramalar doğruca sesli mesaja gitmiş.
Isso pode ter sido ser o caso das duas primeiras vítimas, mas a última, Scott Delfino, falava ao telemóvel quando foi atacado. O telefonema desligou-se de repente. O colega nunca mais conseguiu contacto.
Bu görüşme asla gerçekleşmeyecek.
Essa reunião não vai acontecer.
Görüşme ne zaman?
A que horas é a reunião?
Silahı var mıydı? Görüşme bitti, Dedektif.
A reunião terminou, detective.
Görüşme iptal oldu.
A reunião foi cancelada.
Görüşme sona ermiştir.
Esta reunião está encerrada.
Bu Henry Wilcox'un teğmenlerinden biriyle yaptığı direk görüşme.
Isto é uma mensagem directa do Henry Wilcox para um dos homens dele.
Restoranın sahibiyle çok verimli bir görüşme yaptım.
Tive uma conversa muito produtiva com o dono do restaurante.
Son kitabını sormak için bir görüşme yapmıştım.
Perguntaram-me sobre o livro dela na semana passada.
Birlikte yaşadığı sevgilisi görüşme odasında.
- Porque é que me chamaste? - A companheira dele está na sala de conferências.
Fil ile yeni aşçı arasında bir görüşme ayarlamanı istiyorum.
Marca um encontro entre o Bispo e um novo cozinheiro.
Sizinle bir görüşme ayarlamak istiyorlar.
Querem marcam uma entrevista.
- Keşke bu arkadaşça bir görüşme olsaydı, Abby.
Gostava que fosse uma visita social, Abby.
Yalnız, değil mi? Cep telefonumdan birkaç görüşme yaptım.
Fiz várias chamadas com o meu telemóvel.
Halka açık bir yerde görüşme ayarla.
Marque um encontro num local público.
Önümüzdeki hafta bir görüşme ayarlayabiliriz.
Podemos agendar para alguma coisa para a próxima semana.
Daha yakın bir zamana görüşme ayarlayamaz mıyız?
Existe alguma hipótese de eu conseguir, pelo menos, alguns minutos antes?
Yarın en az bir tane kayıt dışı görüşme yapacak.
Ele terá, pelo menos, um encontro não oficial amanhã.
Bugün sürpriz bir görüşme yaptım.
Eu tive uma reunião surpresa hoje.
Yeni ürünler bölümü randevusuz görüşme yapmıyor.
Não se aceitam produtos novos sem marcação de reunião.
Görüşme sırasında yemek yiyemezsin.
Não se pode comer durante um interrogatório.
Görüşme için olabildiğince çabuk gelmemiz gerektiğini söyledi.
Ele diz que devemos ir o mais rápido possível para uma conferência.
Bu özel bir görüşme. Bu ne...
É uma conversa particular!
Clara ile görüşme nasıl geçti?
Como correu o telefonema com a Clara?
Bu görüşme düşündüğüm kadar iyi mi?
Este telefonema é tão bom como me parece?
Harika, ben hemen bir görüşme ayarlayayım.
Vou marcar uma reunião.
Biliyor musun? Bana şu Chang'le bir görüşme ayarla bu hafta için.
Marca-me uma reunião com o Chang esta semana.
Hala eşcinsel başkanımızla görüşme yok.
E ainda não temos uma reunião com o nosso Presidente gay.
Eşcinsel asistanıyla görüşme yok.
Nem com o assistente gay dele.
Bu konuda ne hissetmem gerektiğinden emin değilim ama Victor seninle kısa bir görüşme talep etti.
Não sei como me sinto acerca disso, mas, o Victor solicitou um momento contigo.
İstersen bir görüşme ayarlarım.
Se quiseres, marco um encontro.
Buna karar vermek için sadece bir görüşme yapacağım, o da bu gece.
Falta-me fazer uma entrevista. Vou fazê-la esta noite.
Dinle, hayat kolay değil dostum, Doc ile bir görüşme yaptım.
Não é fácil, mas eu e o Doc tivemos uma conversa.
Bir süre önce kendine Tariq Khalil ismini veren siyahi hapishane militanı ile yaptığın görüşme dikkatimizi çekti de.
Recebemos informação que, não há muito tempo, teve a visita de um militante negro, ex-presidiário, apelidado de Tariq Khalil.
Dostum, söylesene görüşme nasıl gitti?
- Conta-nos como foi a chamada.
Şu anda bir görüşme seansımın ortasındayız.
Estou a meio de uma sessão.
Birkaç yıllık inceleme, görüşme ve kamu spekülasyonundan sonra...
Após vários anos de deliberação e especulação pública,
Bu görüşme bitmiştir.
Esta entrevista... Acabou.
- Sanırım görüşme tam kapanmadı.
Acho que não desligou. Não!
Az önce Belediye Başkanlığı ile bir görüşme yaptım ve dediklerine göre fırtına hakikaten ebesininki gibiymiş...
Acabei de falar com o gabinete do governador e disseram-me que esta tempestade está muito mal.
Kısa bir görüşme yapmam gerekiyor.
Preciso dum segundo para fazer uma chamada.
- Şu anda bir görüşme yapıyorum.
- Estou ao telefone neste momento.
Bu yüzden dün öğlen Brugge'taki Boulaert İnşaat'ın CEO'suyla görüşme yaptım.
Por isso é que ontem à tarde tive uma reunião com o CEO da Empresa de Construção Boulaert em Bruges.
Kısacık bir görüşme yapacağız sadece.
É apenas uma chamada curta.