Hani şu translate Portuguese
2,099 parallel translation
Veya ses makinesi. Hani şu sis düdüğü sesi çıkaran.
Ou sem a máquina de sons da sirene de nevoeiro.
Hani şu ödülü alan adam.
O homem que recebeu a recompensa.
Bilirsin ya hani şu tam tüm umudunu kaybettiğinde, birden tüm inancını yerine getiren bir şey olur.
Estás a ver aquelas momentos em que perdemos toda a esperança e depois acontece uma coisa vinda do nada para nos renovar a fé?
Hani şu Bernadette'in yaptığı gibi.
Como a Bernadette.
Hani şu bebek bakıcısı olan...
A que cuida de crianças.
Evet, eee... hani şu sana verdiğim eski bebek vardı ya?
Sabes aquela boneca velha que eu te dei?
- Hani şu kaybolan.
- A irmã que desapareceu.
Kim'in kız kardeşini hatırlıyor musun? Hani şu iri göğüslü olan, hatırladın mı?
Lembras-te da irmã da Kim, a doutorada?
Hani şu üç telli banço çalan şaşı adam değil miydi?
É aquele que tem o caipira tocador de banjo?
Hani şu müzelerde gördüğün türde elinde bir kürek vardı.
Ele tinha uma enxada, como aquelas que você vê no museu.
-... hani şu... - Anladım.
... Festa, você sabe...
Hani şu Alman yönetmenle ilgili.
Sim, é sobre um director alemão.
Planın var ya, hani şu büyük olan?
O seu plano, o grande plano?
Hani şu yaptıracağını söylediğin. Rezervasyonu yaptırmadın değil mi?
- Disseste que fazias.
- Hani şu, eşime elektronik posta atan...
- Meteu-se com ela?
Hani şu Yunan'daki gösteriye.
Sabes, o espectáculo no Greek. O concerto.
Hani şu genç şarkıcı var ya?
Sabes, aquela jovem cantora, homem.
Bu insanların kim olduğumu bilmek istiyorum. Hani şu yattığın insanlar.
Quero saber quem são as pessoas com quem tem transado.
Cabo'yu hatırladın mı, hani şu pembe dizideki?
Não te lembras do Cabo, com o sabão?
Hani şu kumsalda terk edilmiş olan?
O que deixaram na praia?
Hani şu, ikiz kuleler şeklinde pasta yapıp 11 Eylül günü Sinagoga bıraktığın zaman yerel haberlere çıkman gibi mi?
Como, quando apareceste nas noticias por fazer um bolo das torres gémeas e deixaste-o na sinagoga no 9 / 11?
Hiç öyle aşık olmadım. Hani şu, erkeği dünyanın merkezine koyan.
Nunca me apaixonei, aquele amor em que o tipo é tudo, como...
Hani şu konuştuğumuz vekalet oyu vardı ya.
Lembram-se de termos falado do voto de representação há uns tempos? - É para isto que ele era.
Hani şu...
Como um...
Hani şu şarkı var ya, Joni Mitchell Charles Mingus'la yapmıştı.
Sabe aquele dueto que fez com Charles Mingus? Eu adoro esse.
Hani şu hiç olmayan kızlar.
- Tu não tens " gajas nenhumas, caralho.
- Hani şu eski tarzda...
Sabe, o estilo antigo que você usa para...
Evdeki Zeubida gibi değil yani. Hani şu sırtıma çıkmaya, saçıma yağ bulaştırmaya ya da bana masaj yapmaya ısrar eden kişi.
Tão diferente da nossa Zubeida aí em casa, que insistia em ficar mais tempo para pôr-me óleo no cabelo, ou fazer uma massagem.
Telefonun yerini saptamaya çalıştım - - biliyorsun, hani şu hotel odasını yakan gizemi herifin... kullandığı vardı ya?
- Fiz a triangulação ao telefone que o nosso pirómano misterioso do hotel usava, lembras-te? - E descobri.
Hani şu tenis şampiyonu olan.
- O... campeão de ténis?
Hani şu yere serdiğim çocuğu.
O rapaz que eu bati.
Hani şu beni rapor ettiklerin?
Sabes, aqueles a quem davas informações sobre mim?
Tıpkı Gabriella gibi, hani şu Carnitas yapan yenge var ya.
Tal como com a Gabriella, a tua pequena'carnitas'.
- Hangisi? - Şu iki ön adı olan hani.
- O que tem dois nomes próprios.
Şu duyduğun ses vardı ya hani!
Sabe aquela voz que ouviu?
Şu sağlık uzmanını da getirebiliriz, hani vardı ya- -
Chamaríamos um expert em saúde. Aquele com o...
Ya şu diğer müşteri, hani...
E o outro convidado?
Kaldığı otelin adı. Şu hoşlandığın kadın hani?
É o hotel onde está a mulher de quem gostou.
Şu Tayvanlı telefon şirketi TEC var ya hani büyük değere sahip o, tam bir kelepir, ahbap.
Existe uma empresa telefónica em Taiwan, a TEC. Está muito bem avaliada, é um roubo, meu.
Şu kaşar polis var ya, Nancy Taylor, hani sinirini Kenny'den çıkaran.
Aquela cabra de polícia. A Nancy Taylor que queria apanhar o Kenny.
- Kırmızı mı? - Evet, kırmızı. Hani, şu tehlikeli olanlardan.
Sim, significa : aposentado e extremamente perigoso.
Şu program. Hani adamı Will'e benzetmiştin ya.
Aquele programa que tu disseste que o tipo era o Will.
Bana kalırsa şu arkadaki kız sevgilin Hani'nin arkasındaki, sensin.
Porque acho que esta moça aqui, atrás do teu amigo Hani, és tu.
'Jersey Sahili'programındaki şu kısa boylu kaltak hani.
Aquela pequena do "Jersey Shore".
Şu hani adını hep unuttuğum filmden bir sahne gibiydi.
Foi curioso. É como uma cena daquele filme, esqueço-me sempre do nome dele.
Topu çeken kızla yatıp kalktığı için. Hani, şu hep televizyona çıkan.
Porque andava a namorar a miúda do Powerball, aquela da televisão, com aquelas bolas todas numeradas.
Şu şehvetli ve inanılmaz çekici sarışın var ya hani dün yatağında bıraktığın. - Evet.
A loira voluptuosa e distraída que deixaste ontem na tua cama?
Evet, şu tesbit ettiğin telefon görüşmesi, hani Pillar'ın el koyduğu sence de Jack miydi?
Sim, a chamada que interceptaste, aquela que a Pillar te tirou. Achas que era do Jack?
Altı yıl önce, kullandığımız şu Vladimir Laitanan denen mafya babası vardı ya hani ülke dışına silah çıkarma işini yapan işte kadın onunla birlikteydi.
Há seis anos, quando recorremos àquele gangster, o Vladimir Laitanan, para traficar armamento militar para fora do país. Ela estava com ele.
Hani benim olay vardı ya, şu kasiyer.
Tive aquela coisa com o caixa.
Hamile karısını terk eden şu şerefsiz var ya hani?
O porco que abandonou a mulher grávida.