Hayatta kalmak için translate Portuguese
1,043 parallel translation
Hayatta kalmak için yapılan profesyonelce hileler arttığı için bu oyunların şerefi beş paralık oluyor bunu kabul edemem.
Estes jogos têm vindo a ser degradados pelo contínuo aumento do uso de truques profissionais para vos manterdes vivos. Não o tolerarei.
Hayatta kalmak için... suya ihtiyacı var!
Precisa de água para sobreviver.
Taş... tüm bu taşlar, hayatta kalmak için suya ihtiyaç duyuyor.
Não só essa, mas todas as rochas precisam de água para sobreviver.
Hayatta kalmak için.
Para sobreviver.
Bazıları, göklerin ötesinde bir yerde hâlâ hayatta kalmak için savaşan kardeş ırklar olduğuna inanır.
Há quem acredite que pode ainda haver irmãos do Homem... que continuam a lutar para sobreviver... algures, para além do céu.
'Bazıları orada hala kardeş ırkların olduğuna inanır. 'Göklerin ötesinde bir yerde,'hayatta kalmak için savaşan.'
Alguns acreditam que pode ainda haver irmãos dos homens que mesmo agora lutam para sobreviver algures para além dos céus.
Bazıları, göklerin ötesinde bir yerde hâlâ hayatta kalmak için savaşan kardeş ırklar olduğuna inanır.
Alguns acreditam que pode ainda haver irmãos dos homens que mesmo agora lutam para sobreviver algures para além dos céus.
Hayatta kalmak için bu avantaja ihtiyaci olacak.
Ele precisará dessa vantagem para sobreviver.
Starbuck ve Apollo'nun yaptığı şeyin bu insanların hayatta kalmak için tek şansları olduğuna inanıyorum.
O que o Starbuck e o Apollo estão prestes a fazer é a única hipótese de sobrevivência desta gente.
- Hayatta kalmak için çok şey yaparız hatta ölürüz.
Morrer? Fazemos muitas coisas para sobreviver... até morrer.
Ve unutmayın ki, kim olursanız olun... geçinmek ve hayatta kalmak için ne yapıyor olursanız olun... hepimizin aynı olmamızı sağlayan bazı şeyler gene de vardır.
E lembrem-se que não importa quem sejam... e o que fazem para viver ou sobreviver... ainda há coisas que nos tornam iguais.
Hayatta kalmak için öldürürler.
- Mais que isso. Eles matam para sobreviver.
Ve bugün size silahsız savunma tekniklerini öğreteceğim. bir çatışmanın ortasında hayatta kalmak için, gücünüzün zirvesine çıkmanız gerekmekte, bunun için de bize dövüş sanatları yardım edecek, hepinizin birer asker olarak, judo ve karatede uzman olmanız gerek.
E hoje ensinar-vos-ei os princípios do combate sem armas, como sobreviver no campo de batalha... sem uma arma, atingindo o mais alto grau de eficácia no que é conhecido como artes marciais.
Hayatta kalmak için cebelleş!
Como ficar vivo?
- İnsan hayatta kalmak için dövüşür.
- Um homem luta para sobreviver.
Söylediğim gibi, B.K.B. kamyoncuları hayatta kalmak için büyük mücadele ediyor.
Escuta-me : Os camionistas da Aliança estão a lutar para sobreviver.
Her gün hayatta kalmak için gerekliydi..
Era preciso sobreviver, a cada dia.
Bütün dünya hayatta kalmak için mücadele ediyor, siz niye etmeyesiniz?
Todo o mundo luta pela sobrevivência. Näo deveria também?
Hayatta kalmak için savaşmaya mecburuz.
Trata-se de uma luta pela sobrevivência.
Galiba bazı sefil hayvanlar bunu hayatta kalmak için yapıyor.
E pensar que há animais que fazem isto a vida toda.
O gemi bi çarpışmada hayatta kalmak için yetrli büyüklükte gözüküyor.
Aquela nave é grande e sobrevive a uma colisão.
Hayatta kalmak için için mümkün olan her şeyi yapıyorlar, korkarım, ve, malesef, bunu bildikleri yoldan yapıyorlar.
Não achas? Eles tentaram salvar a pele, primo.
Hayatta kalmak için.
- Interessa-me a sobrevivência...
Dinleyin, ülkemiz bizi ölüme terk etti... ve hayatta kalmak için elimizden geleni yapmalıyız.
O nosso país esqueceu-nos... e temos de fazer de tudo para sobreviver.
Sadece hayatta kalmak için, Charlie.
Instinto de sobrevivência, Charlie.
Bunu hayatta kalmak için bir el kitabı gibi gör.
Vê-o como um manual de sobrevivência.
Gerçekten bazı kötü olaylar oldu...... ve sokaklarda hayatta kalmak için ne gerekiyorsa yapmama kadar uzandı.
Algumas coisas ruins aconteceram, e eu acabei nas ruas a fazer o que fosse para sobreviver.
Hayatta kalmak için çalıyorum, keyif aldığımdan değil!
Eu roubo para sobreviver, não porque gosto de o fazer!
Hayatta kalmak için kendine yetecek şekilde yetiştirildim.
Eu fui educada para saber como sobreviver.
Günümüzde hayatta kalmak için para bu kadar önemli olmasa şimdi sahip olduklarımdan başka bir şey istemezdim.
Se hoje o dinheiro não fosse tão importante para sobreviver, não queria nada mais do que já tenho.
Onlara muhbir diyorlar çünkü muhbirler hayatta kalmak için her şeyi yapar. Öyle değil mi Bay Hill?
Chamam-lhes chibos porque fazem qualquer coisa para sobreviver, não é assim, Sr. Hill?
Savaşta hayatta kalmak için, savaşın kendisi olmalısın.
Para sobreviver à guerra, temos de nos tornar na guerra.
Savaşta hayatta kalmak için savaş olman gerekiyor.
Para sobreviver à guerra, temos de nos tornar na guerra.
Bu hava koşullarında, hayatta kalmak için işbirliği zorunluluktur.
Neste clima deve-se cooperar para sobreviver.
Hayatta kalmak için sürekli kaçmak, bana göre değil.
E se estar vivo significa viver a fugir, então eu não quero.
- Sadece hayatta kalmak için.
- Só os mais aptos sobrevivem.
Sol kolu kopmuştu ve suratı da berbat haldeydi. Hayatta kalmak için fazla çabaladığını sanmıyorum.
Sem seu braço esquerdo e com o rosto do jeito que estava... eu não acho que ele fez muito esforço para se manter vivo.
Size hayatta kalmak için ışınlama aracının şablon arabelleğini kullanmayı düşündüren şey nedir?
Como lhe ocorreu usar o buffer do transporte para sobreviver?
Hayatta kalmak için öldürürsün.
Faz-se o que é preciso para sobreviver.
Chiricahua'lar hayatta kalmak için hükümetin erzak desteğine bağımlıydı.
Os Chiricahua dependiam das provisões do governo para o seu bem-estar.
Hayatta kalmak için hayvan leşi yiyen ve sebze yetiştiren iki yaşlı kadındılar.
Eram duas senhoras de idade que cultivavam legumes para sobreviver.
Hayatta kalmak için bu lanet yerden bir an önce çıkmamız gerektiğini biliyorsunuz.
Vocês todos sabem... que temos de furar o cerco para sobreviver.
Onurumla ölene kadar hayatta kalmak için.
Para sobreviver até morrer com honra.
Hayatta kalmak için, kendini sadık adamlarla çevrelemelisin.
Para sobreviver, tens de te rodear de homens leais.
Hayatta kalmak için çok uğraştın Vantika.
Deu-se a muito trabalho para sobreviver, Vantika.
Hayatta kalmak için gereken içgüdülerinizi yitirmişsiniz.
Perdem os instintos de sobrevivência.
İkiniz için de hayatta kalmak mümkün olmayabilir.
Ambos podem não sobreviver.
Hayatta kalmak ve gelişmek için.. Yükümlülüğümüzü sadece kendimize borçlu değiliz fakat aynı zamanda kaynağından doğduğumuz uçsuz bucaksız ve eski dost Kosmos'a borçluyuz.
Devemos a nossa obrigação de sobreviver e de prosperar, não só a nós próprios, mas também ao Cosmos, vasto e antigo, de onde despontamos.
Hayatta kalmak için yapmam gerekeni yaptım.
Eu fiz o que tinha para tentar sobreviver.
" BÖYLE ZAMANLARDA, HAYAL ETMEYE DEVAM ETMEK VE HAYATTA KALMAK İÇİN EN İYİ YOL KAÇMAKTIR. ( HENRY LABORIT )
Em tempos como estes a fuga é o único meio para se manterem vivos... e continuar a sonhar. ( Henry Laborit )
Bense her zaman hayatta kalmak için savaşırım.
Eu sempre lutei por me manter viva.
hayatta kalmak 22
için 166
içinde 110
içine 18
içiniz rahat olsun 22
için rahat olsun 32
içinde ne var 103
içinde ne vardı 18
içine gir 16
hayatım 3662
için 166
içinde 110
içine 18
içiniz rahat olsun 22
için rahat olsun 32
içinde ne var 103
içinde ne vardı 18
içine gir 16
hayatım 3662
hayatim 33
hayat 236
hayatı 33
hayat devam ediyor 42
hayatımı 47
hayatını 28
hayatımın aşkı 18
hayat nasıl gidiyor 25
hayat kısa 24
hayat güzel 31
hayat 236
hayatı 33
hayat devam ediyor 42
hayatımı 47
hayatını 28
hayatımın aşkı 18
hayat nasıl gidiyor 25
hayat kısa 24
hayat güzel 31
hayatta 78
hayatımda 29
hayatın 30
hayatını yaşa 16
hayata 34
hayat dolu 30
hayat çok kısa 40
hayattayım 45
hayatım boyunca 96
hayatımda ilk kez 38
hayatımda 29
hayatın 30
hayatını yaşa 16
hayata 34
hayat dolu 30
hayat çok kısa 40
hayattayım 45
hayatım boyunca 96
hayatımda ilk kez 38