Inşanın translate Portuguese
22,333 parallel translation
Vay be. İnsanın alışması biraz zaman alıyor.
Ena, ao vivo é impressionante.
Amerika insanın ciğerlerini açıyor Butch.
A América cheira bem como o caralho, Butch.
Bunların hepsi iki insan arasında el sıkışma protokolüyle yapılabilir.
Tudo isto é dito com um simples aperto de mão entre duas pessoas.
Normal bir insan gibi parasını ödeyip aldı sandım.
Sabe se ela roubou algo a alguém por volta dessa altura?
Marcia'nın dediği gibi, çoğu insan şiddetin sadece akşam altı haberlerinde olduğunu düşünür.
Como a Marcia disse, muitas pessoas acreditam que a violência só acontece no noticiário das 18 horas.
İnsan kaçakçılığından ve Mann Yasası'nı çiğnemekten tutuklusun.
Está preso por tráfico de seres humanos e violação da Lei Mann.
O kadar lezzetli ki insanın annesini tokatlayası geliyor.
São tão saborosos que dá vontade de bater na mãe.
Sır saklamak zor bir şeydir. İnsanın ruhunu kemirir.
Luke.
Şiddet taraftarı bir adam değilim ama yarattığın özel bir şeyin senden çalınmasının insanı nasıl çıldırttığını iyi bilirim.
Eu não sou um homem violento, mas sei como ficamos furiosos quando criamos algo especial e isso nos é roubado.
İnsanın inanası gelmiyor. Üç.
Até custa a crer.
Bazen etrafınızda bir sürü insan olsa da kendinizi yapayalnız hissettiğiniz günler olur.
Vamos ser habitantes do Missouri!
- Aya ilk adım basan insan. Binbaşı Armstrong'un botu evrensel saate göre 02.56'da ayın yüzeyine değdi.
A bota esquerda do Comandante Armstrong atingiu a superfície lunar precisamente às 2h 56min no Horário Universal.
Onları insan yapanın ne olduğunu görmeyi...
Gosto de ver o que nos torna pessoas.
Ama barın kilitlenir kapıları var ve genellikle insan sivillerle dolu.
Mas o bar tem portas para trancar e está cheio de civis humanos.
Ve insan tanıkların gördüğü kadarıyla bir barda rastgele bir adam vurdun.
E, no que toca a testemunhas humanas, mataste uma pessoa ao acaso.
GDOlar insan varlığını tehdit ediyor.
Os OGM são uma ameaça à existência humana.
Ama o, son yüzyılda birkaç düzine insanın çocuğu olarak dünyanın herhangi bir yerinde doğmuş olabilir.
Mas pode ter nascido em qualquer parte do mundo, em qualquer altura do século XX e de entre dezenas de pessoas.
İki insanı aldattığınızı itiraf ettiniz.
Admite que enganou duas pessoas.
Bir düşünsene. Güvendiğin tek insan sadakatinden şüphe duymayacağın tek insan yıllardır sana yalan söylüyormuş.
Imagine que descobre... que a única pessoa em quem já confiou, a única pessoa cuja lealdade nunca questionou, lhe andou a mentir... durante anos.
Rom düşkünü eski bir korsanın kız kardeşimi anlayacağını düşünür insan.
Esperava-se que um ex-pirata com vicio para o rum fosse mais compreensivo com a minha irmã.
Kötü Kraliçe'nin, Kötü Cadı'yı yaşayan en iğrenç adamla aşk yaşamaya göndermeyecek kadar akıllı olacağını da düşünür insan.
Bem, era de esperar que a Rainha Má fosse mais inteligente do que mandar a Bruxa Malvada para ter um romance com o homem mais desonesto do mundo.
İHA görüntüleri geniş çapta yangın hasarı olduğunu gösteriyor ve insan yapımı hiçbir şeyden iz yok.
As filmagens do "drone" mostram imensos dados provocados pelo incêndio e nem um único vestígio de algo feito pelo Homem.
Dağınık bitki örtüsü ve temiz su görünüyor ama hiçbir insan izi yok.
Vejo vegetação escassa, água potável, mas... nenhum sinal de vida humana.
Bir insan bedeninin diğerini ezmesi durumunu inceleme şansını kaç kere elde edebilirsin ki?
Quantas vezes examinamos os efeitos de uma pessoa a esmagar outra?
Hatta insanın en iyi dostu.
A melhor amiga do homem.
Asıl soru, adamın vücudunda bir oda dolusu insanı öldürmeye değecek ne vardı?
A questão é, o que é que este tipo trazia dentro do corpo que valia a pena atacar e eliminar uma sala cheia de gente?
Spencer ise insanın sahip olabileceği en iyi erkek kardeşten.
Mas Spencer é pelo melhor irmão que qualquer um podia desejar.
İnsanın babasını bu yaşta kaybetmesi kolay değil.
Não é fácil perderes um pai ainda mais quando se é novo.
Nasıl insan olunacağını biliyordu.
Ele sabia o que significava ser homem.
Sadece onu değil, bir EMA RFID çipi ile etkileşime geçip bir insanın kalbinin doğal ritmini bozacak kadar bir elektrik şarj yaratabilir.
E não só isso, mas um EMF pode interagir com um chip RFID e criar uma descarga forte o suficiente para interferir no ritmo cardíaco.
- İyi insan lafının üzerine.
- Por falar no diabo.
- İnsanın içindeki cevheri ortaya çıkarır.
- Traz ao de cima o melhor das pessoas.
Lord Castleroy. Hapisin bir insanın ruhuna neler yapabileceğini hayal bile edemediğimi biliyorum.
Lorde Castleroy, eu sei que não posso imaginar o que a prisão faz à nossa alma.
O dönemde adadaki insan kaçakçılığı kapanın elinde kalıyordu.
Naquela altura, o esquema de tráfico de seres humano na ilha estava em disputa.
Arkadaşının insan kaçakçılığı dünyasıyla bağlantıları var.
O teu amigo tem ligações ao mundo do tráfico de seres humanos.
Bu, insan kaçakçılığı yapmaktan şüpheli Graham Clark'ın fotoğrafı.
Esta é uma fotografia do Graham Clark, efectuada na prisão, que é um suspeito de tráfico de pessoas.
Ne derler bilirsin, insan sınanılana kadar ne yapacağını bilemezsin.
Sabe o que se diz : Nunca vais saber do que és capaz até seres testado.
Bir çok insanın yoluna devam etmesini sağladık.
Ajudámos tantas pessoas a seguir em frente.
Şu an burada, St. Louis'te, sevgili Howard Oliver var ve kendisi belediye başkanı olarak ülkedeki en iyi karantinanın başındayken 100.000'den fazla insanı salgından korumuştu.
Louis, onde, como Presidente da Câmara, supervisionou a quarentena mais eficiente do país, salvando mais de 100 mil pessoas durante a epidemia.
Bir damlasının insan gözüne neler yapabileceğini hayal et.
Imagine o que uma gota pode fazer num olho humano.
Sevdiğin insanın öleceğini bilmek mi yoksa hayatta olduklarını bildiğin halde onlara göz yumaman mı?
ou saber que está viva, mas não podeis tê-la?
Sadece birbirlerinin sırlarını tutan iki insanız.
Apenas duas pessoas que guardam segredos mútuos.
Martha dünyanın en dürüst, sadık, nazik insanıdır.
A Martha é a pessoa mais honesta, leal e gentil do mundo.
Çocuk bir insanı bırakın beysbol topuna bile vurmadı.
Ele nunca bateu numa bola de basebol, quando mais num homem.
İnsan gibiler ve hala dışkılarını fırlatıyorlar.
São parecidos com humanos e ainda atiram as fezes.
Dolaylı yoldan binlerce insanın ölümünden sorumlu.
Ele é indirectamente responsável por matar milhões de pessoas.
İnsanın doğuştan gelen alaycılık ve kuşkucu olma davranış özelliklerine oynama.
Usando o comportamento inapto humano do cinismo e suspeita.
Ama beni tam, bütün, güvende hissettiren insanın yakınında olursam daha çok gelişme kaydedeceğimi düşünmüyor musunuz?
Mas não acha que é possível que ainda posso progredir mais se estiver perto da pessoa que me faz sentir completo e são e salvo?
Ama beni bütün hissettiren insanın yakınında olursam daha çok gelişme kaydedeceğimi düşünmüyor musunuz?
Mas não acha que é possível que ainda posso progredir mais se estiver perto da pessoa que me faz sentir completo?
Aslında bu iki insanın birbirinin kafasına silah dayaması.
Essencialmente, são duas pessoas a apontar as armas à cabeça um do outro.
İki insanın, iki iş arkadaşının özel müzakare yapamayacağı bir yerde mi çalışıyoruz?
trabalhamos num ambiente onde duas pessoas... Dois colegas... não possam conferenciar em privado?
insanın 25
insan 293
insanları 60
insanlar 521
insanların 77
insanlık 30
insanlar var 17
insanlara 46
insanoğlu 51
insanlar bekliyor 18
insan 293
insanları 60
insanlar 521
insanların 77
insanlık 30
insanlar var 17
insanlara 46
insanoğlu 51
insanlar bekliyor 18