English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ K ] / Kaldırın

Kaldırın translate Portuguese

9,006 parallel translation
Silahlarınızı bırakıp ellerinizi havaya kaldırın.
Larguem as armas e mãos no ar.
Telefonlarınızı kaldırın, karınıza öpücükler yollayın çünkü bir şeyle bulana kadar eve dönmek yok.
Então, liguem às vossas esposas, mandem-lhes lembranças, pois não vamos para casa até descobrirmos alguma coisa.
Ellerinizi kaldırın!
Mãos para cima.
Kaldırın şunu.
Guarda isso.
Kaldırın şunu.
Limpem-no.
İnsanlar seslerini yükseltmeyi biliyorlar " Sizler ırkçısınız, intikamcılarsınız, bıdı bıdı bıdı kaldırın kıçınızı da beri gelin bakalım.
As pessoas gritam : "É racista. É um vigilante!"
İçinizde gönüllü olmak isteyen varsa elinizi kaldırın, size beyaz tişörtler vereceğiz.
Os que querem ajudar, levantem as mãos e vamos dar-vos t-shirts brancas.
Birleşmek istiyorsanız ellerinizi kaldırın!
Levantem as mãos, se se quiserem unir!
- Ellerinizi kaldırın.
- Mãos para cima!
Bu kağıtları da kaldırın. Haydi bakayım.
Afastem esses papéis todos.
Ellerinizi havaya kaldırın da görsün.
Ponham as mãos onde ele veja.
- Ellerinizi kaldırın!
- Mãos ao alto! - Enos!
Ellerinizi görebileceğim şekilde kaldırın. Şimdi!
Mãos onde as possa ver.
Ellerinizi başınızın üstüne kaldırın.
Mãos acima da cabeça.
Ellerinizi kaldırın, lütfen.
Levantem as mãos, por favor.
Kadehleri kaldırın.
Um brinde.
Kaldır kıçını o zaman.
Agora levanta o traseiro.
Eğer gerekirse seni mezarından kaldırıp senden dünyanın görmediği bir şey yaratırım.
Trago-a dos mortos se for preciso. E transformo-a numa coisa que o mundo nunca viu.
Birilerini arayıp Selina'nın kaldığı yere elbise ve ayakkabı yollatır mısın?
Podes mandar um vestido e sapatos para o sítio onde ela está?
Hadi ama. Kıçını kaldır da çık.
Vamos lá, despache-se.
Şimdi lanet olası bardağını kaldır çünkü dibine kadar içeceğiz bu akşam.
Agora, levanta o raio do copo, porque eu vou fazer um grande brinde.
Kaldırımda temizlenmemiş çöplerin bulunduğu bir yığın olması havasının da tenine yapışması öyle bir kirlilik ki ne kadar yıkanırsa yıkan, geçmiyor.
O odor do lixo empilhado na calçada, o ar que parece aderir à nossa pele, a camada de sujidade que nunca conseguimos parecer lavar.
Ama son bir yıldır siz de düşüştesiniz ve bu kez sizi ayağa kaldıracak birine ihtiyacınız var.
Mas o senhor também passou o último ano a cair e, desta vez, precisa que alguém o levante.
Hızlandırıcının patlamasında hücrelerinizin maruz kaldığı enerjiyle atomlarınızı bombardıman edecek bir fizyon cihazı.
É um dispositivo de fissão desenhado para bombardear os vossos átomos com a energia que receberam na explosão do acelerador de partículas.
Hadi, kaldır bacaklarını.
Isso mesmo. Olhe as pernas.
Evet, tabii. Özellikle Cat'in burada yıllardır yalnız kaldığını düşünürsek.
Sim, especialmente, considerando o tempo que a Cat morou aqui sozinha.
Sen ancak kaldırımdaki tükürük kadarsın ve o götünü seve seve iki yıl hapse atacağım.
Basta que cuspa na minha calçada, e eu terei todo o gosto de colocar o seu rabo na prisão por dois anos completos.
Bayan Hale'le de kıçını kaldırıp gelmesini söylemeliymişim... onun kelimeleri.
Disse apenas que era melhor dizer à Sra. Hale para vir para cá. Foi o que ele disse.
Katherine'i ara. Kıçını kaldırıp gelsin. Sonra resepsiyonu ara ve dua et ki boş oda olsun.
Telefona à Katherine, diz-lhe que venha para cá, depois liga para a receção e reza para terem uma vaga.
Kıçını kaldırıp, Lexington'a git ve olay patlamadan önce Albert Fekus'ı bul derim.
É melhor pores-te a mexer para Lexington e encontrares o Albert Fekus, antes que ele estrague isto tudo.
Kıpırdamayın. Ellerinizi kaldırın!
Deixe-me ver as mãos.
Hapse geri dönmek zorunda kalmayasın diye, bizimle olan anlaşmanın şartlarını yerine getirmene yardım etmek son günlerde yataktan kaldırıyor.
Aquilo que ultimamente faz levantar-me da cama é ajudar-te a cumprir o teu acordo connosco para não ires presa de novo.
Şimdi kıçını kaldırıp yollan yoksa burada yapacağın başka bir şey daha mı var?
Importa-se de sair, ou veio aqui fazer mais alguma coisa?
Spheeris'in iddasına göre, harfi harfine alıntı yapıyorum arabasını kafanın üstüne kaldırıp lazer gözlerinde onu tehdit etmişsin.
O Spheeris diz que tu, passo a citar : "Levantaste o carro dele acima da cabeça e ameaçaste-o com os teus olhos laser."
Dikiz aynamda kaldırımda ağlayışını gördüm kendimden nefret ettim, çünkü istediğim de buydu.
Vi-o, pelo retrovisor, a chorar no passeio e odiei-me porque era o que eu queria.
Trish yapma. Bazı insanların bu dünyadan kaldırılması gerekir, Kilgrave de onlardan biri.
Trish, algumas pessoas têm de ser removidas deste mundo e o Kilgrave é uma delas.
- Peki. Kollarını kaldır. Seni çekeceğim.
Levanta os braços que eu puxo.
Tüm perdeleri kaldırıp gerçeğinizi açığa çıkarın.
Levanta todos os segredos, revela a verdade.
Sanatçının talimatları doğrultusunda sessiz sedasız sergiden kaldırılır.
Ele foi removido do display sem publicidade, como diziam as instruções do artista.
Fakat robotların kaldırılması çok pahalıydı.
Mas remover os robots era muito caro.
Holly Weaver için sorgulattığınız tutuklama emri kaldırılmış.
O mandado de detenção da Holly Weaver foi anulado.
Tariq, kıçını kaldır da buraya gel.
Tariq, mete esse traseiro aqui.
İkiniz de kollarınızı kaldırır mısınız lütfen?
Podiam, por favor, levantar os braços?
Yaşasın! Kaldır onu havaya Phil.
Deixa-a respirar, Phil.
Herkes, hemen bir bardak alsın. Ben de kadeh kaldırırayım.
Todos, peguem numa taça, rápido, enquanto proponho um brinde.
Ortadan kaldırırsın onu.
Fá-lo desaparecer.
Yangın musluğu, kaldırım, duvar yazıları...
Bem, hidrante, passeio, "graffiti"...
Karoten en son Brighton Sahili'nde kaldırım kaplamasını düzeltmek için kullanıldı.
Na verdade, a última vez que foi utilizado, foi para tratar as tábuas do passeio da orla marítima de Brighton Beach.
Asıl mesele, dans için ayağa kaldırıldığını fark edene kadar ne kadar ayakta dikileceksin?
A questão é, quanto tempo ficará aí até se aperceber que ninguém aparecerá?
Senin sikim sokum işletim sisteminle uğraşmak zorunda olmasalardı sunucularım bu trafiğin 10 katını bile kaldırırdı.
Aguentavam dez vezes o tráfego, se não tivessem ocupados a pedir desculpa pelo teu código da treta.
Hayır, çalma. Zaten mahalleyi ayağa kaldırdın.
Não, já está toda a gente a olhar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]