Olmayacak mı translate Portuguese
3,316 parallel translation
Ne yani eğer buna dokunmasalar bir şey olmayacak mıydı?
E? Se não tivessem tocado nisto, nada disto teria acontecido?
Burada kalman sorun olmayacak mı?
Finch? Vai ficar bem aqui?
İlk bakacakları yer burası olmayacak mı?
Não acham que este será o primeiro sítio onde virão procurar?
Sence de biraz acı verici olmayacak mı?
Não acha que talvez seja um pouco doloroso?
Bundan pişman olmayacak mısın?
Não te vais arrepender?
Kendi arabamı sürmek hiç nasip olmayacak mı? Çok şey mi istiyorum?
Posso conduzir o meu carro uma vez?
Bu turda rehber olmayacak mı?
Estas portas não podiam vir com um manual?
Yani senden on yaş genç olsa, sorun olmayacak mıydı?
Se fosse dez anos mais novo que tu, não tinha problema?
Çar bunu fora etmemiş miydi, Rus tarihi çok farklı olmayacak mıydı.
Se o czar tivesse conseguido, a história russa seria bem diferente.
Tek silahımız sevgiyse, onların silahları gerçek olacak. - Yani bizim için tehlikeli olmayacak mı?
Se a nossa única arma é o amor e as armas deles são... armas, não é perigoso?
- Böyle fazla serbest olmayacak mı Robbo?
- Isso é um pouco de mais, não, Robbo?
İyi olacak mı olmayacak mı?
Ele vai ficar bem ou não?
Sorun olmayacak, tamam mı?
Vamos ficar bem.
" Hayır hiç değiştirmeyecek ne senin ne de benim için ilişkimiz bakımından değişiklik olmayacak.
"Não, não muda nada relativamente a nós!"
Kısa süreli olmayacak tatlım.
Será mais do que um momento, minha querida.
Bilimsel çalışmaların temelini anlayabilecek ama aslında bir hizmetçiden fazlası olmayacak birisi lazım.
Alguém com uma compreensão rudimentar de ciência, mas cujo verdadeiro talento resida no trabalho secundário.
Rus yetkilileri tarafından yakalanırsan CIA'nin yardım için yapabileceği hiçbir şey olmayacak.
Se fores apanhada pelas autoridades russas, a CIA não vai poder ajudar-te. Vamos negar ter conhecimento disso.
Çok fazla olmayacak. Karnımızı doyurmaya yeter ancak.
O suficiente para não passarmos fome, não muito mais.
Gezinti de çiftelere ihtiyacımız olmayacak.
Molesley, o que não inclui espingardas.
Benim bütün çocukluğum size imkânsız görünürdü leydim. Ancak ben hayatta kaldım, size de bir şey olmayacak.
Toda a minha infância iria parecer-lhe impossível, minha senhora, mas eu sobrevivi e a senhora também conseguirá.
Arkadaşımı 27 yıl boyunca ortalarda olmayacak doğa üstü bir binaya hapsederek mi?
Prendendo a minha amiga numa espécie de edifício sobrenatural por 27 anos?
Sanırım o kadar kolay olmayacak.
Suponho que não vá ser assim tão fácil.
Kızım, hemen olmayacak.
Não vai acontecer tudo de uma vez.
Buna ihtiyacım olmayacak.
Não vou precisar disto!
Sanırım burada öyle olmayacak.
Suponho que não será esse o caso aqui.
Elbiseye ihtiyacım olmayacak.
Disse ao Burroughs?
O şimdi ölü ve onunla tanışma fırsatım hiç olmayacak.
E agora ele está morto, nunca poderei conhecê-lo.
Adaletin yerini bulmasının Callie'ye ya da bana yardımı olmayacak.
Justiça para eles não me vai ajudar a mim ou à Callie.
Bunlara ihtiyacımız olmayacak.
Não precisamos disso.
Yardımı olmayacak, tamam mı?
Isso não vai ajudar, certo?
Bu olursa bir vardiyayı dolduracak yeterli sayıda adamımız olmayacak.
Se acontecer, não vamos poder tripular um turno.
Babamla ben New York'ta gayri menkul oyunu içinde olduğumuz sürece mülke bakacağım, ailemizde hiç huzur olmayacak.
Estou de olho numa propriedade e já que tanto o meu pai e eu estamos num jogo imobiliário em Nova Iorque, nunca irá haver paz na nossa família.
Asla karım olmayacak.
Ela nunca será minha mulher.
Birlikte yaşlandığım insan olmayacak.
Ela não será a pessoa ao lado da qual vou envelhecer.
Merak etme. Elbisenin içinde şaşıracağım, Serena da asla şeytan üvey anne olmayacak.
Não te preocupes, estarei chocante no teu vestido, e a Serena nunca será a minha madrasta má.
O da orada olmayacak mı?
Ela não vai estar lá, também?
Tatlım, hiçbir şey olmayacak.
Amor, vamos ficar bem.
Ben vardığımda Henry de orada olursa fazla bir zamana da ihtiyacım olmayacak.
Não devo precisar de muito tempo, desde que o Henry esteja lá ao mesmo tempo que eu.
Bu yeni krallığın mı? O diyarda sihir diye bir şey olmayacak yani Karanlık Olan'ın güçlerinden arındığı bir diyar.
Este novo reino, é uma terra sem magia.
Karım o gemide olmayacak.
Ela não vai estar naquele navio.
Düğünler güzel olur ve kimse o aptal bacağın farkına varmayacak çünkü herkes Bailey'ye bakıyor olacak ve belki bir geceliğine hayatımız o lanet bacaktan ibaret olmayacak.
Os casamentos são amáveis e bonitos. Ninguém vai notar a tua perna idiota porque vão todos olhar para a Bailey, e se calhar por uma noite podemos viver alguma coisa que não seja essa maldita perna.
Lucy... Sana yardım edeceğim, tamam mı? Bir şey olmayacak.
Lucy... vou ajudar-te, está bem?
Ama Homer ile mini-barın paylaşımı da olmayacak.
Mas não vou partilhar o meu mini-frigorífico com o Homer.
Korkarım bunun hiçbir faydası olmayacak, efendim.
Temo que isso não dê certo, senhor.
Bir keresinde çok geç kalmıştım. Yine yanı şey olmayacak.
Uma vez cheguei demasiado tarde, não chegarei de novo.
Daha yeni kafanı ipten kurtardım ve bu bir daha olmayacak.
Acabei de te safar e isso não vai voltar a acontecer
Ron Burgundy'yi kollamadığımız tek bir gün olmadı, olmayacak da.
Não há nem haverá dia em que não protegemos as costas de Ron Burgundy.
Bu işi başardığımızda, kimsenin yaptıklarımızdan haberi olmayacak.
Quando formos bem sucedidos, ninguém irá saber o que fizemos.
Ve hiçbir zaman da olmayacak sanırım.
E acho que nunca vou fazer.
Çocuklarımız için hiç kolay olmayacak.
Não vai ser fácil para os nossos filhos.
Senin o zımbırtıdan alsaydım olmayacak bir görüş.
Que não teria se estivesse toldado com essa porcaria.