Plan mı translate Portuguese
11,629 parallel translation
Engelleyebileceğimizi düşündüğün bir plan mı?
- E achas que arruinaremos o plano?
Bu gece bir planın var mı?
O que vais fazer esta noite?
- Plan yaptım.
- Fiz um plano.
Sanırım planım ters gitti.
Presumo que o meu plano não tenha corrido bem.
Merak etme. Bir planım var.
Tenho um plano.
Emeklilik planım var!
Tenho um plano de reforma.
Şimdi beğendiniz mi planımızı?
- E agora, o que acha do plano?
Normal arkadaş mevzuları yani. - Planımız ne peki?
- Coisas normais de amigos.
Planımın işe yaraması için ter içinde kalması lazım.
Para o meu plano funcionar, tem de ficar encharcado em suor.
Hemen yeni bir plan lazım bize.
Precisamos de um plano novo, e agora.
- Planım var, tamam mı?
Tenho um plano, certo?
Hâlâ temizlik falan yapmıyorlar ama güzel haber şu ki başka bir planım var.
Eles ainda não limparam, mas a boa notícia é que tenho um plano novo.
Pekala, işte planımız.
Eis o nosso plano...
Beyler, bir plan yaptım.
Cavalheiros, acabo de engendrar um plano.
Tamam! Bir planımız var.
Acho que temos um plano.
Figgis'in FBI'daki adamını ortaya çıkarmak için bir planım var.
Eu tenho um plano para expor o agente do Figgis dentro do FBI.
Neden? Kaçakçılık planımız yüzümüzde patladı beni öldürmekle tehdit etti diye mi?
Porque o plano do contrabando falhou e ela ameaçou matar-me?
- Benim planım var zaten.
- E eu tenho um.
Planı ben yapıyorum tamam mı, bana güven.
Eu sou o teu encarregado. Tens de confiar em mim.
- Planım o yöndeydi.
- Bem, o plano era esse.
Tüm hayatımı hapiste geçirmeyecegim... bır planın var sanırım.
Suponho que tenhas um plano que não me envolva passar o resto da vida na prisão?
Evet Bir planım var.
- Sim, eu tenho um plano.
Chicago'yu yenmek için planım var.
Tenho um plano para bater o Chicago.
Planımızın tamamı bunun başarısına bağlı.
A totalidade do nosso plano depende do sucesso que ele tiver.
Bilmiyorum, bir planım yok.
Não sei. Não tenho planos.
İş planımızın detaylarını tartışıyoruz.
Estamos a solucionar os detalhes do plano de negócios.
"Sevgili Anne ve Baba." "Umarım Moskova'dan ayrılmak üzere plan yapıyorsunuzdur."
Meus queridos mãe e pai, espero que estejam a planejar deixar Moscovo.
Planını anladığımı sanıyordum.
Pensei ter compreendido o Teu plano.
Güzel. Planımız bu olsun o zaman.
Que seja esse o plano, então.
Bu, planımın bir parçası.
Faz parte do meu plano.
- Onun için de planımız var.
Temos um plano para ele.
- Yani saldırı planımız bu mu?
- Então, o plano é atacarmos?
Planımız ne?
- Qual é o nosso próximo passo?
Burayı karşı tarafı ürküterek koruyacaksak uygulayacak bir planımızın olması gerekiyor.
Parece-me que, se decidirmos defender esta ilha, precisamos de um plano.
Muhtemel bir güçlü müttefik yerine, kaptanımızı kaybetme garantisi olan kaçış planımı?
Um plano de fuga que implica perdermos o nosso capitão enquanto podemos conseguir um poderoso aliado?
Nassau'yu istila etmek gibi bir planımız yoksa, ki olduğunu sanmıyorum, yok.
Nem por isso, a não ser que queiramos invadir Nassau. E não me parece que queiramos.
Planımızı düşünüyorum da.
- Tenho pensado no nosso plano.
Öyle bir plan ki Kaptan Flint de işin içinde herkesin saatler önce açık denize açıldığını görmesine rağmen. Tanrım!
Uma conspiração que de alguma forma envolve o Capitão Flint, que toda a gente viu que levantou âncora em direcção a águas abertas há umas horas atrás.
Onlar kendilerine bir eylem planı yapana kadar bizde onu serbest bırakmak için kendi planımızı yapana kadar günler hatta haftalar kazanmalıyız.
Arranjamos uns dias para nós, talvez semanas, enquanto eles descobrem uma solução e nós encontraremos um plano para libertá-lo.
İnzivaya çekme planı için onun onayını aldınız mı?
Informaste-o deste plano de isolamento?
Hiçbir zaman plan yapmadım.
Nunca fui de planear.
Planımız 3. Dünya Ülkelerinde çevresel değişimin kadın sağlığı üzerine etkisine odaklanmak.
O plano é centrarmo-nos na saúde feminina como factor de mudança ambiental no Terceiro Mundo.
Planım işlerine müdahil olmamak.
Tenciono ser um proprietário pouco intrusivo.
Aslında teklif planını daha detaylandırmıştım... fakat baban bana verdiği muhteşem tavsiyede bunu yapmamamı söyledi.
Eu tinha planeado um pedido mais elaborado, mas o teu pai deu-me o óptimo conselho de não o fazer.
Daha iyi bir planın var mı?
Tens um melhor?
Planımız, yarayı temizleyip yarın taratmak.
Então o plano é : vamos limpar a ferida e examinar amanhã.
Onların da planımıza dâhil olduğundan haberim yoktu.
Não sabia que faziam parte do nosso plano.
Planımıza dâhil değiller, o yüzden masrafı şirkete yansıtılmadı.
Não faz parte do plano, caramba, Ollie! Não foi caro.
Silah lobisinin talimatıyla düzmece bir mahkeme kurulması için bir plan yaptım.
Foi elaborado um plano para financiar uma audiência forjada a mando do lobby de armas.
Bu teknede ne erzağımız var ne de belirli bir planımız.
Estamos neste barco, sem provisões, sem qualquer plano.
Senin için çok daha büyük bir planım var.
Tenho uma coisa muito maior planeada para ti.