Sabah mı translate Portuguese
8,406 parallel translation
Bu sabah sendika temsilcisini aradım tıbbi planımla ilgili konuşmak için.
Telefonei ao representante no sindicato esta manhã e perguntei sobre o meu plano de saúde.
Sabah seni ararım.
Ligo-te de manhã.
Yarın sabah. Bana fiyatını söyle, ben de her neredeysen oraya ulaştıracağım.
Amanhã de manhã diz-me o teu preço e eu transfiro-to para onde quer que estejas.
3 Kasım sabahı, Billy, Madison'a giden bir otobüse bindi.
Na manhã de 3 de novembro,
Bu sabah çalışmamış mıydın sen?
Não foste trabalhar esta manhã?
- Tatlım. - Tüm sabah evdeydi.
~ Sweetheart... ~ Ela estava na casa durante toda a manhã.
Sabah seni alırım.
Eu venho buscar-te de manhã.
Sabah 7'de hazır olurum, tamam mı?
Estou pronta às sete da manhã, está bem?
Çok geçe kalma, uçağımız yarın sabah erkenden.
Não te deites muito tarde, o voo é de manhã cedo.
Sonra şuradaki genç adamla konuşacağım, Sabah 8 : 00'den önce karının kısa çığlığını duyan adam...
Depois irei falar com aquele jovem que ali está, que diz ter ouvido a sua esposa gritar pouco antes das 8 : 00...
Güzel ; çünkü bu sabah, o öldürüldüğünde sınıftaydım.
Óptimo, porque eu estava numa aula esta manhã quando ele foi assassinado.
Temizlik malzemelerini toplayalım da bütün sabah temizlik yapıyormuşuz gibi görünmeyelim.
Vamos guardar os produtos de limpeza e fingir que não estivemos a manhã toda a bulir.
Üçüncü mesai akşam dokuzla sabah yedi arasında ve hemen anladığım gibi, servisle ve bahşiş almakla alakası yok.
o terceiro turno é entre as 21 horas e as 7 da manhã, e, como depressa percebi, nada tem que ver com servir clientes e ganhar gorjetas.
Evden çıktığım sırada sabah 7 gibiydi.
Foi por volta das 7 : 00, quando saí do quarto.
Bu sabah toplantımız vardı.
Tínhamos uma reunião hoje de manhã.
Sabah bulantım yok ve tuzlu yiyeceklere aş ermiyorum.
Bem, não tive enjoos matinais e desejos de comida salgada.
Bakın daha bu sabah orada olduğunuzdan dolayı size zahmet çıkardığımızı biliyorum.
Olhe, sei que é inconveniente, uma vez que já lá foi de manhã.
Sabah ağzımda o puroların tadıyla uyandım ve Küba ile Kennedy'yi düşündüm.
Eu acordei com o sabor dos charutos na boca, a pensar em Cuba e no Kennedy.
Sabah konuşalım.
Bem, vamos falar de manhã.
Bu sabah, Başkan'ın teşvikiyle Columbia Bölgesi'nde acil durum ilan ediyorum ve insanları işe geri döndürmek için FEMA Afet Yardım Fonu'ndan resmi olarak 3 milyar dolar kaynak istiyorum.
Esta manhã, por insistência do Presidente, estou a declarar o estado de emergência no Distrito de Columbia e vou solicitar formalmente, três mil milhões de dólares do Fundo de Assistência a Catástrofes da FEMA para voltar a colocar as pessoas a trabalhar.
Yarın sabah o uçağa binmemiz lazım, basın Michael'ın da bizimle gelmesini bekliyor.
Devemos voltar ao avião amanhã de manhã e a imprensa espera que o Michael vá connosco.
Sabah burada olmam lazım. Debs'in evlenmek için kaçmadığından ve bebeğe isim aramadığından emin olmam lazım.
Devia estar aqui de manhã, ter a certeza que a Debs não vai fugir com o namorado e a escolher nomes de bebé.
Gail anneannenle ne yaptınız bakalım bu sabah?
O que fizeste com a avó Gail de manhã?
- Tüm sabah boyunca telefonda mıydın?
- Passaste a manhã toda ao telefone?
Sabah ilk iş onu ararım.
Ligo-lhe logo de manhã.
Sanırım babamı giderken gördüm. Bu sabah, arabasında.
Eu acho que vi o meu pai a sair, esta manhã, no carro dele?
Sabah konuşalım. Tamam.
Vamos conversar ao final da manhã.
Belki yanında uyandığım için her sabah kusuyorumdur.
Talvez vomite todas as manhãs por acordar ao teu lado.
Yarın sabah okuldan önce uğrayıp birkaç soruyu cevaplamanın sakıncası var mı?
Importas-te de passar na esquadra, amanhã de manhã, antes da escola, para responder a umas questões?
- Seni sabah ararım, tamam mı?
Ligo-te pela manhã, está bem?
Her sabah Ritalin kullanması lazım. Aç karna olmaz ama. Öğle vakti de Ativan alacak.
Ela toma Ritalina todas as manhãs, nunca de estômago vazio e um Activan ao almoço, dois se ela estiver ansiosa.
# Gözlerimde Güneş'le uyandım bu sabah #
Sincronia e correcção :
Sabah sizinle mi buluşacağım o zaman?
Então, encontro-me com vocês aqui pela manhã?
Buyurun bayım. Bu sabah erkencisiniz.
Chegou cedo hoje.
Bu sabah gözlerimi açtım ve o anda, günün ağırlığı üzerime çökmeden önce Bella'nın öldüğü aklıma bile gelmedi.
Eu abri os meus olhos esta manhã e nesse momento, antes do peso do dia vir para mim. Eu nem sequer pensei sobre a Bella morrer.
Sanırım birbirimizi bu sabah gördük.
Acho que nos vimos, esta manhã.
Fakat bu iki adamım bu sabah büyük oğlun tarafından "şerefsiz" şeklinde hakaret işitmiş.
Exceto que estão aqui dois dos meus homens, que foram atacados esta manhã enquanto compravam donuts pelo seu filho mais velho.
Sahibiyle bu sabah tanıştım.
- Não. - Conheci o dono esta manhã.
Yarın sabah saat 8'de Sioux Falls'ta buluşalım.
Vá ter comigo a Sioux Falls amanhã de manhã, às 8h.
Sabah kalktığımızda biraz daha sevinçli oluruz diye düşünüyordum.
Achei que a disposição esta manhã fosse um bocado mais jubilante.
Her sabah uyandığında orada durup.. .. o lanet suratını yumruklayacağım.
Todas as manhãs ele acorda, Eu estou lá de pé socando sua cara de merda.
Bu sabah güzel haberlere ihtiyacımız vardı.
Precisávamos de boas notícias, esta manhã.
Yarın sabah erkenden oradayım.
Amanhã bem cedo.
Ama onu yarın sabah almamız lazım, adamım, Kızılderili gelmeden önce.
Mas temos de o tirar amanhã de manhã, meu, antes de o Injun regressar.
Bir sabah uyandığımızda gitmişti.
Certa manhã acordamos e ela tinha partido.
Ama ben bu sabah banyo yapmıştım. Ne şanslısın.
Mas eu tomei banho esta manhã.
- Bu sabah dersin var mı?
Tens aula cedo?
Bu sabah daha yeni iki dava aldım.
Acabei de ficar com mais 2 casos esta manhã.
Pekala sabah ona bunu soracağım.
Está bem, falo com ela de manhã sobre uma possível aliança.
- Evet. Aynı sabahın köründe Corienne'yi onun tişörtünü giymiş fincanımı taşırken Major'un evinde görmem gibi.
- Tal como há uma por ter visto a tal Corinne em casa do Major às 8 da manhã, a usar a camisola dele e a babar-se sobre a minha caneca.
Bu sabah baktığım şey buydu.
Era isso que estava a ver de manhã.