Savaş mı translate Portuguese
6,436 parallel translation
S.H.I.E.L.D.'la savaş mı girmek istiyorsun?
Queres levar a batalha à SHIELD?
Bu, bizim savaşımız değil.
Esta luta não é nossa.
Benim kızımı sevdiğim kadar sen de kızını seviyorsun. Aynı amaç uğruna savaşıyoruz.
E você ama a sua como eu amo a minha.
Gerçekte olduğumuz canavarı göremeyen hayatımıdaki tek kişinin hayatlarını kurtarmak için savaşıyoruz.
Estamos a lutar pela mesma coisa, nós os dois. Para salvar as vidas das únicas que não nos veem como os monstros que somos.
Jackson bizim tarafımızda ve kızımız için savaşıyor.
Ele está do nosso lado, a lutar pela nossa filha.
Savaş için gerçekten hazırlık yaptın mı?
... preparámo-nos verdadeiramente para a guerra?
Yeni savaş için gerekli zırhları kuşanırken öncelikle kendi yaralarımızı sarmalıyız. En karanlığından başlayarak.
Enquanto nos vestimos na armadura necessária para esta nova luta, temos primeiro de tratar das feridas, a começar pelas mais profundas.
Savaşımız henüz kazanılmış değil.
A nossa batalha ainda não está ganha.
Bu köhne barda bekleyerek savaşın dışında kalmayacağım.
Não vou ficar sentada num clube cheio de mofo durante a luta.
O hayatı eve gelmek, ailemle olmak için savaş alanında bıraktım.
Deixei o campo de batalha e vou para casa ter com a minha família.
Hastamın ölümüne dair yürüttüğüm soruşturmam beni FBI'a götürdü... Burada internetin derinliklerinde saklanan ve hiç hayal etmediğimiz şekilde hayatımıza dahil olan bu yeni tür şuçlulara savaş açmak için buradaki uzman ekibe katıldım.
A minha investigação sobre a morte dela, levou-me até o FBI, onde me juntei a uma equipa de especialistas cibernéticos, para travar uma guerra contra um novo tipo de criminoso, escondido na Deep Web... infiltrando-se nas nossas vidas quotidianas,
Bu bir savaş. Bu onlar için bir mücadele, anladın mı?
É um luta para eles, entendes?
Altı farklı "Savaşı nasıl kazandım" hikayesi dinledim.
Ouvi seis deferentes histórias de "como sobrevivi à guerra".
" Asma bahçelerime geri döneceğim ve sizin saçma savaşınızda.. .. yer almayacağım.
" Eu vou voltar para o meu vinhedo, não quero nada da sua guerra civil estúpida.
Yüzbaşım sen kendi savaşına, bende kendiminkine.
Luta a sua guerra, capitão, eu lutarei a minha.
Eğer yaptığım işler olmasaydı şu an savaş olacağından haberiniz bile olmazdı efendim.
Acho que se não fosse pelo trabalho que fiz, não saberia que houve um combate, senhor.
Muhattabım değilsin, Khe Sanh Savaşı'nı unutma yavşak.
Tu não me dás ordens, Seu Khe Sanh filho da puta.
Sana saygımızı göstereceğiz kardeşim kan savaşıyla.
Vamos honrar-te, meu irmão... com o sangue da guerra.
Bilirsin, ilk Körfez Savaşı'nda yer aldım.
Sabes que cumpri serviço militar na primeira Guerra do Golfo.
Yeni Savaş Bakanım olarak yer alacaksın.
Irá estar presente como o meu novo Ministro de Guerra.
Savaş Bakanı mı?
"Ministro de Guerra"?
Hayatım boyunca savaşın hasretini çektim, en ufak parçasını bile ve sen beni defalarca reddettin.
Toda a minha vida ansiei pela guerra, mesmo que só um gostinho, e agora negais-ma uma e outra vez.
Dünya, Fransa'yı savaş alanlarının uzmanı olarak biliyor ama bu asil toplanmanın kanıtı, yakında, dünyayı işgal eden kumaşcılarımız ve uzman terzilerimiz olacaktır.
O mundo reconhece a mestria de França no campo de batalha, mas uma olhadela à volta deste glorioso lugar dir-vos-á que não tardarão a ser os nossos comerciantes de tecidos e os nossos mestres alfaiates que transformarão o mundo.
Halkımız ve ticaret bize sermaye sağlayarak geleceğimizi yüzlerce şehri ve binlerce savaşı yapmamıza olanak sağlar.
A sua gente e o seu comércio serão as bases do nosso futuro e financiarão mil guerras, cem palácios.
Savaş kapımızda ve yeterince adamımız yok.
Com a guerra à porta, não temos homens suficientes.
Savaşır ya da ihtişamlaşırız, fakat ikisine birden sahip olabileceğimize inancımız yok.
Podemos ter guerra ou podemos ter esplendor, mas não creio que possamos ter ambos.
Yanlışsam düzelt ama savaşı kazanmadık mı?
Corrigi-me se estiver errado, mas pensei que tínhamos ganhado a guerra.
Sanırım herkes savaşın neden bittiğini biliyor.
E creio que todos sabem a razão pela qual a guerra terminou.
Kendin söylemiştin, bu normal bir savaş bunalımı değil.
Tu própria o disseste, não é cansaço normal de combate.
Dünya Savaşı'nda yapıldı dediğinizi alalım biz.
Vamos levar essa marca da Segunda Guerra Mundial.
Küçük bir yemek kıtlığının bu savaşı kazanıp kaybetme arasında fark açmasını istemeyiz. Korunmak için Diken lazım olabilir.
Podem precisar de reforços.
Bundan böyle bu benim savaşım.
Esta luta é minha, bem aqui dentro.
Hayır, bizim savaşımız.
A luta é nossa.
"Tarih." Aman tanrım. "Savaş başlasın."
"História". Meu Deus. "Lutar até ao fim".
Endişelerinizi anlıyorum ama savaş başlatmak ihtiyacımız olan en son şey.
Entendo as vossas preocupações, mas não precisamos de uma guerra.
Gonzales annemi vurup bize savaş ilân ettikten sonra mı?
O Gonzales alvejou a minha mãe e declarou-nos guerra!
Eğer savaşımıza katılmak istersen bunu bana geri getir.
Devolve-me isto se decidires juntar-te à nossa luta.
Elimizde bilgiye göre Ruslar, Finow Savaşı'nda Nazi ordusu tarafından ezilmişler, önderleri de Albay Ernst Mueller'mış.
O nosso serviço de informações indica que os russos foram expulsos... por um regimento nazi na Batalha de Finow. Liderado por este homem, Coronel Ernst Mueller.
Bana Finow Savaşı'nda olanları söyleyin ben de kaçmanıza yardımcı olayım.
Diga-me aquilo que aconteceu na Batalha de Finow... e eu ajudo-o a escapar.
Senin savaş şeklini duyunca almadığın madalya kaldı mı merak ediyorum?
Pelo que ouvi sobre si... ficaria surpreso se houvesse vitórias a marcar.
Hiçbir Avrupa savaş alanında kavga ettiği bir general duymadım ben.
Nunca ouvi falar desse general... ou de nenhuma discussão em campos de batalha.
Savaş için yetenek lazım olacak.
Precisas disso para a guerra.
Savaş buraya kadar mı geldi yani?
A tua guerra tornou-se nisso?
Daha hızlı ilerleyebilmemiz için bize yardım edecekleri sözünü veren insanlar bunlar çünkü ellerinde bir sürü silah ve savaş malzemesi vardı ve sözde onlar, önceden yaptıklarından ötürü pişman olmuşlardı bu nedenledir ki onlara "Affedilmişler" dedik.
São pessoas que prometeram ajudar-nos a avançar mais depressa, porque tinham muitas armas e material de guerra. Estavam supostamente arrependidos do que tinham feito, por isso chamámos-lhes "Os Perdoados".
Soğuk Savaşı'mız alevlendi.
A nossa guerra fria aqueceu.
Ben tutuklandım, sen de yapay zeka kıyametinde savaşıyorsun. Yani hayır. Sohbet edecek vaktimiz yok.
Estou presa e estás a lutar num apocalipse de IA, portanto, não temos tempo para conversar.
Bakın, savaş alanında işler zorlaştığında asla "Üzgünüm, buna müdahil olmayacağım" demeyiz.
Sabe, quando as coisas se complicam, no campo de batalha, nunca dizemos : "Lamento, não vou ripostar."
Eğer Santini'lere saldıracaksa çete savaşı kapımızdadır demek.
Se ele vai atacar os Santini, podemos assistir ao começo de uma guerra da máfia.
Savaşı ben başlattım.
Comecei a guerra.
Biri çocuklarımı kullanmayı... bir sevdiğimi incitmeyi... denese onlar için savaşır... ve bunu yapanı öldürürüm.
Se alguém tentasse aproveitar-se dos meus filhos, magoar alguém que eu amasse, eu lutaria por eles, e matava-os.
Ama savaşımız yeni başladı.
Mas, a nossa luta está, apenas, a começar.