English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ S ] / Sen değil

Sen değil translate Portuguese

15,709 parallel translation
Sen serbestsin Sen değil Bay.Miller.
Oh, você não, Sr. Miller. - Algema-o.
Oğlum... kardeşini Cincüceleri öldürdü, sen değil.
Filho, os Gnomos mataram o teu irmão, não tu.
Ateş Tanrıçası'sın sen değil mi?
És a deusa do fogo, certo?
Ben zaten üyeyim ona, sen değil misin? Ben değilim.
- Sou membro portador de cartão.
- Patron sen değil misin?
É o chefe, não é?
- Gözcü sen değil miydin?
Você não era o tipo que estava a vigiar?
Sen değildin, değil mi?
Não foste tu, pois não?
Sen birisine borçluysan bu onun sana olan borcunu önemli yapar, değil mi?
Se devesses a alguém, o que ela te devesse a ti era importante.
Ama sen bunları fark edersin onlara bazı fikirler verirsin, değil mi?
Mas tu... tu reparas nas coisas, refletes sobre elas, certo?
Sen böyle olmak istemezsin, değil mi?
Tu não queres ser assim, pois não?
- Sen de onlardan birisin öyle değil mi?
És um deles, não és?
Sen şu bu değil miydin?
"já não te vi assim e assim?"
İnsanlar sadece bir emlak kolu değil de tüm firmanın sahibisin sanacak. ama sanıyoruz ki sen de bunu istiyorsun.
Vão achar que é a companhia toda e não apenas a imobiliária, e desconfiamos que é essa a sua intenção.
Aşağı ineceğim ama sen böyleyken değil.
Vou descer, mas não contigo dessa maneira.
Gerçi sen benim diğerleri gibi olmamı istiyorsun, değil mi?
Mas tu queres que eu seja como eles, não é?
Benim kızlardan değilsin sen, değil mi?
- Não és uma das minhas, pois não?
Şımartılmış bir prenses için hiç fena değil ve onun sen neydin bu arada?
Nada mal para uma princesa mimada e a sua... O que és tu?
Sen Sarah olamazsın, biliyorsun değil mi?
Não és a Sarah, sabes disso, certo?
- Dean yanımda da ben yapmıyorum değil... - Ama sen de fazla gerginsin, belki biraz gevşeyip
- Mas tu também estás meio tensa com isso, por isso tens de
Sen yaptığım şeyi hissediyorsun değil mi?
Curtes o que estou a fazer?
Sen veya başkası, kim olduğu önemli değil.
Tanto podia ser a Barbara como outra qualquer.
Burası Virginia ve sen de tıpkı atlar ve domuzlar gibi John Waller'ın malısın! Başka bir şey değil!
Isto é a Virginia, e tu és propriedade de John Waller, como os cavalos e os porcos, nada mais!
Sen hayatta ailenden çalmazsın, değil mi?
Você jamais roubaria a sua família, não é?
- Öğrencisin sen, cinayet dedektifi değil.
És um estudante, não um detetive de homicídios.
Bunun nasıl bir şey olduğunu sen de biliyorsun, değil mi?
Sabe o que isso é, não sabe?
Buradan sonrasını sen halledeceksin değil mi?
Vais assumir a partir daqui, é?
Sen şu kötü şöhretli Jim Gordon değil misin?
Tu és o infame Jim Gordon?
- Böyle söylüyorsun ama sen de zamanında çok insan öldürdün değil mi?
- Dizes isso, mas... Já mataste muitas pessoas, não é?
Fakat sen artık babanın arkada bıraktığı çocuk değilsin, değil mi?
Mas já não é o rapaz que ele deixou, pois não?
Sarılmayı seversin sen, el sıkışmayı değil.
És um homem de abraços, não de apertos de mão.
Ama sen durumu anlarsın, değil mi?
Tu entendes.
Sen iyi ol da gerisi önemli değil.
Desde que estejas bem.
Sana deli olduğumu söyledim... ama sen "önemli değil bebeğim çılgınlıgı severım" diyondun.
Eu avisei que era louco, e tu ficaste toda : "não te preocupes, gosto de loucos."
Ve sen, kasa kasa Captain Beefheart albümünü Poghkeepsie'deki boş bir depoya mı yollarsın ne yaparsın artık umurumda bile değil ama o satış rakamlarını yükselteceksin.
E tu, não me interessa se tens de deixar discos do Captain Beefheart num armazém em Poughkeepsie. Vê se as vendas aumentam.
Sen... neredeyse öleceğini biliyorsun, değil mit?
Sabes que quase morreste, certo?
Ama sorun değil çünkü sen de reklamcılıkta iyisin. "
"Mas não faz mal, tens instinto promocional."
- Sen de geliyorsun değil mi?
- Também vais?
Sen hep Kuveytli değil miydin?
Não foste sempre kuwaitiano?
Sen kendi aileni düşünüyorsun değil mi?
Sente-se mal pela sua família?
- Sen ona çalışıyorsun değil mi?
- Trabalhavas para ela, não era?
- Sen ne diye karışıyorsun? Çocuk olan o, ben değil.
- Porque te estás a envolver?
- Sen Kuveytlisin değil mi?
És kuwaitiana, não és?
Bunu sen mahvettin Gus, ben değil.
Foste tu que deste cabo disto. Não fui eu.
Sen götürürsün, değil mi dostum?
Pode levar-lho?
- Yine yalnızca sen ve ben varız öyleyse, değil mi?
Então, somos apenas eu e tu novamente, não é?
- Adamı sen ararsın, değil mi? - Tabii ki.
- Vais chamá-lo, certo?
Önemli bir şey değil tatlım. Sen uyumana bak.
Não é nada, querido, dorme.
Sen fotoğrafçısın, değil mi?
És um fotógrafo, certo?
Sen savaş fotoğrafçısısın, değil mi?
És um repórter de guerra, não és?
Sen bir kâtipsin, fazlası değil.
É uma escriba, nada mais.
Sen ve Will, beraber çaylaklık yapıyordunuz, değil mi?
Tu e o Will estavam a jurar juntos, certo?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]