Sessizlik translate Portuguese
3,174 parallel translation
Ne zaman sadece sessizlik oldu?
- Quando é que é apenas calmo?
Gerisi sessizlik.
E o resto é silêncio.
Sessizlik istiyorum.
- Quero ordem.
Böyle bir sessizlik olduğunda genelde Bay Burns arkamda dikiliyor olur.
Normalmente, quando fica tanto silêncio é quando o Sr. Burns está atrás de mim.
Böyle bir anda sessizlik uygun olan tek ifade olarak görünmektedir.
Num momento destes O silêncio parece ser a única expressão que se encaixa.
Dramatik sessizlik. ... masumdur.
Pausa dramática inocente!
Sessizlik istiyoruz.
Precisamos de silêncio.
Alkış bekliyordum ama sanırım sersemlemiş sessizlik de bir o kadar uygundur.
Esperava aplausos, mas suponho que silêncio estupefacto seja igualmente apropriado.
O yüzden kapının ardındaki sessizlik sadece iki anlama gelebilir.
O silêncio no quarto pode significar duas coisas :
Kabindeki su aşırı tuzlu ; vücut sıcaklığında dolayısıyla içindeki kişi tamamen sessizlik ve karanlık içinde yüzüyor.
A água do tanque está salinizada, manteve a temperatura corporal.
Bu insanlar huzur ve sessizlik için para ödüyorlar.
Pagam e querem ficar descansados. Desculpem, mas é assim.
Sessizlik!
Ordem!
- Sessizlik!
- Silêncio!
Sanırım hayatının geri kalanını sessizlik içinde geçireceksin.
Acho que pode passar o resto da vida em silêncio.
- Sessizlik, peynir kafa.
- Caluda, gorducho!
Sessizlik.
Pouco barulho.
- Neden sessizlik?
- Por que tanto silêncio?
Sette sessizlik, millet!
Silêncio no estúdio, todos!
Sessizlik lütfen.
- Silêncio, por favor.
Sessizlik lütfen.
Silêncio por favor.
Sessizlik!
Silêncio.
- Sessizlik!
! - Silêncio!
Sessizlik annesiyle alakalıydı belki de
O silêncio, é provável, especialmente em relação à mãe. Ela não recebe notícias da Júlia há já bastante tempo.
"Ve zaman zaman mükemmel sessizlik içerisinde yıldızlara baktım."
"E de quando em quando, levantando os olhos em perfeito silêncio para as estrelas".
- Efsanevi "Cygnus olor" hayatının çoğunu sessizlik içinde geçirir. - İnanırım. Ölme vakti geldiği zaman tek bir kez öter.
A lenda diz que o Cygnus Olor é silencioso na maior parte da sua vida até ao momento da sua morte, quando canta apenas uma vez.
Sessizlik! Sessizlik!
Silêncio.
- Sessizlik!
- Silêncio.
Franco'nun yeni İspanya'sı, sessizlik ve matem doluydu bir de bekleyiş.
A nova Espanha de Franco encheu-se de silêncio e de luto e também de espera.
Sessizlik bir mahkûmiyet.
O silêncio é uma condenação.
Tanu, burada çok eğleneceğiz sanmıştık ama burada resmen sessizlik hâkim.
Tanu, pensei que houvesse aqui muita diversão, mas está tudo em silêncio.
Sessizlik daha çok para eder oldu.
O silêncio tornou-se mais caro.
Belki bir dakika sessizlik yaratıp, ardından Beth'in şerefine şampanya bile kaldırabiliriz.
E talvez pudéssemos ter um momento de silêncio e depois um brinde de champanhe em honra da Beth.
Peki ya bir dakikalık sessizlik?
E o momento de silêncio?
Sessizlik!
Silêncio!
Sessizlik.
Silêncio.
Belki, ona sessizlik yemini ettirmelisin.
Talvez pudésseis obrigá-la a fazer um voto de silêncio.
Fakat sessizlik işlerini bilirsin.
Mas conheceis os caminhos do silêncio.
Bir günlük tefekkür için huzur ve sessizlik emretti.
É um dia de meditação, solicitou paz e silêncio.
Sessizlik, sessizlik!
Silêncio! Silêncio, a todos!
- Sessizlik.
Podem ficar em silêncio, por favor?
Lütfen biraz sessizlik istiyorum.
Fazem o favor, fazem o favor! Um pouco de silêncio!
Sessizlik dışında hiçbirşey olmazsa, yalnızca sessizlik o zaman ne yaparım Lynn?
Quando eu acordar e ele não... quando só houver silêncio. Apenas o silêncio. O que farei, Lynn?
Sessizlik yemini ettin mi?
Fez voto de silêncio?
, Radyo sessizlik git Konumunuzu açıklamayız.
Não utilizem o rádio, não revelem a vossa posição.
Burası bayağı sessiz Sessizlik iyidir
Antes disto, as coisas aqui eram calmas. Prefiro a tranquilidade.
"Gerisi sessizlik!" Kahrolasıca, "Gerisi sessizlik!" de.
Bolas, diga : "O descanso é silencioso".
Gerisi sessizlik!
O descanso é silencioso! Força!
Ne anlaşılmaz bir sessizlik.
Que silêncio estranho.
- Hayır, hayır, yapıyorum, çünkü söylenecek başka bir şey kalmadığında ve bir şeyler söyleme arasında geçen sessizlik beni dehşete düşürdüğünden.
- Não, não, faço... quando não tenho mais nada a dizer e o terror do silêncio faz-me ficar inseguro.
Bunda sessizlik düğmesi var.
Dá esse ao Deeks.
Sessizlik, çocuklar!
Silêncio!