Süs translate Portuguese
519 parallel translation
Evet ama erkekler süs çiçeği değildir.
Somos homens, não tulipas!
Her türlü süs malzemesini getirdim.
Trouxe todos os caprichos.
Ona süs ağaçlarımı falan gösterirdim.
Mostrava-lhe as minhas árvores de estimação.
Güzel bir süs olur, benim cesur Norman güzelim.
Uma bela decoração, linda e ousada normanda.
Ben altı aydır bu rakamları süs olsun diye toplamıyorum.
Não passei seis meses a recolher estes números para nada.
Süs diye taşımıyorum bunu!
Isto não é nenhum adereço.
Hoş bir süs olmalarını bir tarafa bırakırsak, bu oyuncaklarla kimseye zarar vermeden de eğlenebilirsiniz.
Além de serem óptimos adereços, pode-se brincar com elas sem ferir ninguém.
O koltukta süs esyasi gibi oturuyorum.
Estou só a decorar uma cadeira.
Süs eşyaları, biblolar, imzalı fotoğraflar.
Bugigangas, quinquilharias e fotografias autografadas.
Bakin Bay Spade, yanlislikla el degistirmis... bir süs esyasini geri almak pesindeyim.
Spade, estou a tentar recuperar... um ornamento que, digamos, tem andado extraviado.
Bu süs esyasi bir heykelcik... siyah bir kus figürü.
O ornamento é uma estatueta... uma figura negra de uma ave.
Bambudan yapılma mobilyalar ve cafcaflı Meksika süs eşyalarıyla dekore edilmiş ufak ve hoş bir yerdi.
Era uma casa agradável com mobília de bambu.
Et yerine viski, battaniye yerine süs eşyaları.
Depois começou. Whisky, e não carne.
Git biraz süs bul.
Traz-me os tecidos
Ölülerini buraya gömerlermiş. Bilirsin, içi mısır ve süs eşyalarıyla dolu şu testilerle birlikte.
Costumavam sepultá-los aqui, com este vasos ao lado, sabes, cheio de milho e colares.
Tabii, onlar bana Kate teyzemden kaldı. Bir süre önce öldü ve bana bir kaç dekoratif süs bıraktı.
São da minha tia Kate que faleceu e deixou-me isto.
Elimde birkaç süs eşyası var. Aradığın şeyler olabilir.
- Tenho aqui umas bugigangas...
1914'te sadece bellerindeki süs kamçılarıyla savaşan subayların yürekliliği.
A mesma que tiveram em 1914 quando os oficiais lutaram apenas com uma badine.
- Bildiğimiz süs bebeği yani. - Bu sefer öyle değil.
- O adorno de sempre?
Süs müsün sen?
Estão só a enfeitar?
- Aşkının bir kısmını başkasına yöneltme iksiri yok mu, mesela süs köpeğine?
- Não há nenhuma poção que transfere um pouco desse amor para outra pessoa, como um lindo "cocker spaniel"?
Kimileri süs olsun diye takar. Ben gözlerim için takıyorum.
Há quem os use para se armar, é só para armação.
Hanımefendinin süs eşyaları...
A roupa delicada da dama.
Leningrad kahramanı, Hitler'in süs k öpeği, saygın bir subay.
Herói de Leningrado, favorito de Hitler e um grande oficial.
Süs yok, abartı yok, sadece kadının kendisi.
Sem enfeites, nem adornos, apenas uma simples mulher.
Kafanı ödül olarak koyacaklar, silahlarını süs mü sandın?
E o prémio és tu. Julgas que as armas deles são enfeites?
Vay be, onun sadece bir süs olduğunu sanmıştım.
Achei que era apenas decoração.
Oh, aslında, onlar benim çok sevdiğim süs çiçekleri.
São as minhas flores de peito preferidas.
Koridorun sonunda bir asit havuzu var, metal süs yapımında kullanılırmış.
Este corredor conduz a um depósito de ácido usado para chapear metais.
Taşı işleyerek tekerlek yapan ilk adamın, onu süs eşyası olarak kullandığını biliyor muydun?
Sabias, que o primeiro homem, que fez uma bicicleta de pedra, só a usou para decoração?
Metal, çok değerli bir savaş malzemesi hâline gelmişti. Süs ya da tören için fazla kıymetliydi.
O metal era agora um bem precioso para a guerra, demasiado precioso para ornamentos ou cerimónias.
- Süs için.
- É ornamental.
Süs balığı! - Fanta!
Peixe dourado!
Sırf süs değil onlar... simgesel anlamları da var.
Não são só bijutarias, têm um valor simbólico.
Lüks yok, süs yok, ayrıcalık yok.
Nada de luxo, ostentação, regalias...
Daha bitmedi. Sonra, tavana asılırsa ilginç bir süs olabilecek içi doldurulmuş bir timsah...
Mais, uma pele lagarto com três patas e meia, enchida com feno, uma bela curiosidade para pendurar no tecto.
İyi ama ben bu zabıtları süs olsun diye tutmadım.
Sim, mas não fiz tudo aquilo para nada!
Beni yanında süs bebeği gibi gezdirebileceğini düşünme sakın!
Não penses que me podes usar para te exibires.
Herkesin Sharpay'in süs köpeği olduğumu düşündüğünü biliyorum - Ama bence gerçekten...
Eu sei que todos pensam que sou um inútil, mas eu acho que podia...
Bir çift süs ışığı mı?
Umas luzinhas?
Sarının içinde sararmış, fakat o bir süs- - ucuz bir süs.
Dilui-se no amarelo mas um recorte... Um recorte simples.
Noel olsa süs mü asacaktınız?
Suponho que se fosse Natal, punhas-lhe umas decorações.
En sevdiğim süs eşyamı kimseye vermem.
Não abdicarei da minha decoração preferida.
Bu küçük, önemsiz kasabayı cennete yollayacaktı, kızı da bir süs gibi en üstte olmak üzere!
Decidiu salvar esse buraco e mandar todos nós para o céu... com a filha abrindo caminho!
Bir şey değil, Hanımefendi. Bulup buluşturduğum bir kaç süs eşyası sadece.
Nada, apenas umas coisinhas que juntei.
Süs eşyası gibi görünmüyor pek. Bence, daha çok, meyve salatasına benziyor.
Não me parecem coisinhas, mas uma salada de frutas.
Fakat sadece süs eşyası gibi bir şey.
Mas é só decorativa.
- Peki süs niçin.
- Igual "extravagância" ( Folly ).
Süs, si anahtarı, süs, si anahtarı, süs...
Extravagância ( Folly ), chave de F...
Süs püs yok.
Não são chiques.
- Evet, süs
- Sim, "extravagância".
susun lütfen 25
susun artık 25
sus lütfen 17
susar mısın 44
sus be 38
susadın mı 64
sussana 28
sus bakayım 20
susadınız mı 18
susamadım 28
susun artık 25
sus lütfen 17
susar mısın 44
sus be 38
susadın mı 64
sussana 28
sus bakayım 20
susadınız mı 18
susamadım 28