Sıcak mı translate Portuguese
2,513 parallel translation
- Soğuk mu yoksa sıcak mı?
Está fazendo frio ou calor?
Sıcak mı?
Quente?
- Sütünüz sıcak mı soğuk mu olsun?
- Leite frio, quente...?
- Bunlar sıcak mı?
- Estão quentes? - Sim.
Burası biraz sıcak mı?
Não está quente aqui?
Elinde sepetlerle hoşgeldine gelip "yeterince sıcak mı?" gibi şeyler söyleyen sinir bozucu insanları olduğu kesin ama.
Mas tem pessoas irritantes que vêm a nossa casa com cestas de boas-vindas e dizem coisas como, "Está suficientemente quente para si?"
Tanrım, ne sıcak!
Deus, o calor.
Fırından sıcak sıcak çıktı kreması ellerimle hazırlandı ve yanında da kilisenin bahçesinden topladığım çileklerle yaptığım ev yapımı reçel var.
Ainda estão quentinhos. São feitos com manteiga batida à mão, e com compota caseira de morangos que eu mesma apanhei do jardim da igreja.
Arkadaşlarım, onun küçük olmasından dolayı sıcak bakmıyorlardı.
Os meus amigos diziam que eu a andava a desmamar...
Eşyalarımı satmak için uzun bir süredir tuhaf ve sıcak bir kasaba araştırıyordum.
Há muito tempo que procurava uma cidade singular e acolhedora onde empenhar as minhas mercadorias.
Ama burada pek kullanma şansım olmuyor ben de ne zaman elime fırsat geçirirsem becerilerimi sıcak tutmaya çalışıyorum.
Mas não lhe dou muito uso aqui por isso tento praticar sempre que a oportunidade surge.
Lütfen! Allahım, çok da sıcak.
Oh, Meu Deus, isso é tão quente.
O sıcak ülken San Nicasio'nun mutfağına ne kadar yatkın olduğunu hatırladım.
Lembraste de como adoravas a cozinha do teu país adoptado San Nicasio...
- Sıcak bir hava yarattım.
- Tornei-o acolhedor.
Hoş ve sıcak. Yani, bir lanet var mı?
Então, não existe maldição?
Ben zaten çok sıcak bir insanım.
Está tão quente!
Esmer, sen adamlarımı sıcak tutacaksın.
A morena, irás manter os meus homens quentes.
Dünyayı gezerken, sıcak bölgelerde birçok doktorla karşılaştım ama kendisini kaybolmuş ya da geride bir şeyleri kalmış gibi hissedenini hiç tanımamıştım.
Bom, já conheci muitos médicos na volta ao mundo dos pontos negros, mas nunca conheci nenhum que pareça querer perder-se ou deixar algo para trás. Duvido que seja você a primeira.
İşim bitti, şimdi gidip, sıcak bir yer bulmalıyım.
O meu trabalho terminou, Agora posso ir embora, encontrar um lugar morno.
Bu kızları aldığım zaman çok daha sıcak olacak.
- Não tanto quanto vai ficar assim que eu colocar essas miúdas aqui dentro.
Sıcak, adamım!
Porreiro! Oh, pá!
Yeterince sıcak mısın?
Estás agasalhado o suficiente?
Bana mı öyle geliyor, yoksa burası çok mu sıcak?
É apenas comigo, ou é criminalmente quente aqui?
Sanırım ben de senin ocak sıcak dediğin ama sana inanmayanlardan biriyim.
Acho que sou daqueles tipos que não acreditam quando dizem que o forno está quente. Tenho de tocar-lhe.
Sanırım bir sıcak savaştayız.
Parece que estamos numa guerra aberta.
Anladım ki ponpon kızlık olayı eskrim programım keman derslerim ve Fransızca klübüm ile çakışıyor.
Não, acontece que a claque entra em conflito com a esgrima, as aulas de violino e o Francês.
Sanırım burası sıcak oldu.
Acho que está a ficar calor aqui.
Sıcak duşunun keyfini çıkarıyorsundur umarım ama bu duş 15-7 mağlubiyetinin lekesini temizlemiyecektir.
Aproveita o banho quente, mas não vai lavar a vergonha da derrota dos 15 a 7.
Hava karanlık, sıcak ve... Arkalara mı kaldık yani?
Era escuro, era acolhedor, era...
- Ben de sıcak havluya hazırım.
Também estou pronto para a minha toalha quente.
O sıcak havluyu şimdi alayım.
Vou aceitar aquela toalha quente agora.
Sıcak çikolatana biraz daha içki koyayım mı?
Que tal eu colocar mais um cheirinho no chocolate quente?
Martini yapacaktım ama belki biraz sıcak süt istersin.
Ia fazer martinis, mas o melhor é fazer-te leite quente.
"Sıcak Dalgası" nı yazdığın için pişman mısın?
Está arrependido de ter escrito "Heat Wave"?
Burası çok mu sıcak yoksa senin sıcaklığın mı?
Então, está quente aqui ou és só tu?
Yemeden önce mesaneni boşaltman gerekiyorsa iyice yıkadığım bu bereyi üzerine kapatarak, krep evinde sıcak durmalarını sağlayabilirim.
Se precisares de esvaziar a bexiga antes de comeres, posso mantê-las quentes com este barrete que lavei bem e passei a ferro para servir de abafador de panquecas.
Eve gelsene sıcak çikolata yaparım ve konuşuruz.
Porque não vens lá dentro, e eu faço-te um chocolate quente e podemos conversar?
Güzel, çayımı sıcak severim.
Boa, porque gosto do chá bem quente.
3 öğün sıcak yemek ve yatak ilgi çekici gelse de ben almayayım.
Bem, são três refeições quentes e uma cama. É tentador, mas acho que dispenso.
Sıcak bir duşun, bir tabutta boğulmaktan daha iyi olup olmadığını mı soruyorsun? Kesinlikle.
Ou seja, será que prefiro um duche quente a afogar-me num caixão?
Ayaklarım, daha sıcak olamazdı.
Os meus pés não podiam estar em melhor lugar.
Bobby Tang'den aldığımız bıçak Calvin Lee'nin sevilisi Jaxson'ı öldüren bıçakmış.
Sobre a faca que apanhámos do Bobby Tang. A equipa forense disse que parece coincidir com a que matou o namorado do Calvin Lee, Jaxson. E a Xue-Li?
İzlerin o kadar sıcak su ve çamaşır suyu içinde bozulmayacağını mı düşünüyorsun?
Achas que as impressões digitais sobrevivem à água quente e ao branqueamento?
Şunu üstüne koyacağım, seni sıcak tutmalıyız, tamam mı?
Vou pôr-te isto. Vai manter-te quente.
Kış festivalinde, sıcak çikolata içme yarışmasıydı. Exeter'e gitmiş bir arkadaşım vardı.
Era para beber chocolate quente, na Feira de Inverno.
Biliyor musun, bu sıcak çikolata hikayesini hiç duymamıştım.
Nunca ouvi a história do chocolate quente.
Sana gerçek sıcak çikolata yaptım.
Acabei de te fazer chocolate quente verdadeiro. Não mereço um sorriso?
Beynini sıcak tutmak için, tamam mı?
- Para manter o cérebro aquecido.
Şu koca televizyonunuzda film izlemeye hazırlanıyordum ama önce sıcak kabarcıklı tuvaletinizi kullanayım demiştim.
Bem, estava a preparar-me para ver um filme na sua televisão grande, mas primeiro pensei que poderia usar a sua sanita quente com bolhas.
Çoğu sabah saat 6'da uyanırım. Kurutucuya bir havlu atarım ki duştan çıktığında sıcak olsun.
Normalmente acordo por volta das 6h, ponho uma toalha no secador para estar quente quando ela sair do banho.
Hasta insanların bu bakteri bulaşmış çatal bıçak takımını kullanmadığını mı düşünüyorsun?
Achas que os doentes não estão a comer com estes talheres cheios de bactérias?