Sıcak su translate Portuguese
995 parallel translation
Sıcak su yok. Kaynatılması gerek.
Não tem água quente, precisa ferver.
Sana biraz aspirin getireceğim. Ah, ve biraz da sıcak su getireceğim.
E mais agua quente.
Bir sıcak su şişesi istersin değil mi?
Queres uma botija de água quente, não queres
Hey, Claire, ilk yardım çantasıyla biraz sıcak su getir.
Claire, traga o kit médico e um pouco de água quente.
Dadı, sıcak su getir.
Quero água quente.
"Sıcak su musluğunu çevirdiğinde... soğuk su akan, soğuk su musluğunu çevirdiğinde... hiçbir şeyin akmadığı bir otelde mi kalmak istiyorsun?"
"Quer viver num hotel... " onde liga a água quente e sai água fria... "e quando liga a água fria, não sai nada?"
Sıcak su getir İsabella, ve sargı bezi de.
Traga água quente, Isabella, e faça algumas ligaduras.
Sıcak su ister misiniz?
Quer água quente?
Dedim ki, sıcak su isterseniz size biraz sıcak su verebilirim.
Eu disse que, se quiser água quente, eu te dou... água quente.
Sobanın üstünde sıcak su ve yemek buldum, ve dedim ki...
Encontrei a água no fogão e um jantar a fazer-se, e disse :
Sıcak su.
Água quente.
Yatağa dört sıcak su şişesi ve bir kadeh brendiyle girer. Kırmızı yün külahını da takar.
Vai-se deitar com quatro botijas de água quente... um copo de brandy, e um barrete de lã vermelha.
Yatağa yatır, karnına sıcak su şişesi koy ve ne kadar bağırırsa bağırsın orada tut.
Ponha-a na cama, com uma botija de água quente na barriga... e deixe ficar, não importa que ela grite.
Sıcak su şişesiyle karnında ne yapıyorum dedi?
Que está ela a fazer com a botija no estômago?
- Katie, sıcak su getir.
- Katie, traz água quente.
Sıcak su da getir.
Traz também água quente.
- O zaman daha gençmiş. - Demek sen de, yaşlı akrabalarının sıcak su torbalarını dolduran o içi sönmüş küçük hanımlardan biri olacaksın.
Portanto você vai tornar-se numa dessas meninas ignoradas... que enchem sacos de água quente para os seus familiares idosos?
Josephina'i gönder de, biraz sıcak su getirsin.
A Josephina que lhe léve uns baldes de agua quente...
Diş fırçası, pijama, sıcak su şişesi?
A escova de dentes, o pijama, o saco da água quente...
Sıcak su.
Âgua quente.
Sıcak su ve havluya ihtiyacım olacak.
Preciso de água quente e umas toalhas.
Bana sıcak su getir.
Trás-me água quente.
- Sıcak su istedi.
- Ele quer água quente.
Sıcak su istiyorsan, kendi hizmetçini tut.
Se quer água quente, pague uma criada.
- Sıcak su torbası kadar sıcak.
- Que tempo! Está um calor infernal.
Ve sıcak su ile yıka.
Aqueça água e lave-o.
Letty, biraz sıcak su lütfen.
Letty, um pouco de água quente, por favor.
Sıcak su kesemi ve kirpik maşamı banyonuzda unuttum.
Eu deixei os rolos no banheiro.
Yatağın sıcak olduğuna emin olun. Ve, Caleb, gözlerini açtığında ona sıcak su verin.
Certifique-se de que a cama está quente e dê-lhe uma sopa quando acordar.
- Biraz sıcak su verir misin.
- Dá-me um pouco de água quente.
- Sıcak su, lütfen.
Água quente.
Ben gidiyorum, orada sıcak su var.
Eu vou embora. Ali está a água quente.
- Sana şimdi sıcak su getiririm.
- Já te mando a água quente.
Daha fazla sıcak su göndereceğim.
Já lhe mando mais água quente.
Sıcak su hiç yetmiyor!
Não há água quente que chegue.
Evlat, banyo yaptığım zaman sıcak su isterim!
Rapaz, quando tomo banho quero água bem quente.
Sıcak su...
Àgua quente...
- Bol sıcak su ve viski.
- Muita água quente e uísque.
Sıcak ve soğuk su bütün gün akıyor.
Tem água corrente quente e fria, todo o dia.
- Sıcak ve soğuk su.
- Água quente e fria.
Kabanı beğendin mi? Sıcak tutar ve su geçirmez.
É uma bela capa, é quente e impermeável.
Su burada o kadar sıcak ki, bütün gün içinde kalabilirdim.
A água é tão morna que eu poderia ficar o dia inteiro.
Kova kova sıcak ve soğuk su taşımak Ablam Angharad'ın göreviydi. Ben elimin yettiği küçük işleri yaparken, babam ve ağabeylerim sırtlarındaki kömür isini temizlerdi.
A tarefa da minha irmã Angharad era trazer baldes de água quente e fria, e eu desempenhava as pequenas tarefas que conseguisse enquanto o meu pai e os meus irmãos esfregavam o pó do carvão das costas.
Biraz sıcak su belki?
Água quente, talvez?
Yani eğer o güzel, sıcak yatağı kaybetmek istemiyorsan şu hayallerden kurtulsan iyi olur.
Se não queres perder essa cama boa e quentinha, é melhor livrares-te desses sonhos.
Bütün o binlerce mil yolu uçarak böyle pis bir yere geldim... Altıncı cadde kürkü gibi sıcaklamış ve yorulmuş bir şekilde buraya geliyorum ve üstelik su sıcak ve sabun da peynir kadar bile köpürmüyor.
Venho de longe, voo milhares de quilómetros até este lugar horrível chego aqui morta de calor e de cansaco dou com a água ainda mais quente e um sabonete que nem espuma faz.
Su püskürtmemiz için hâlâ çok sıcak.
Deve arrefecer antes de molhar-se.
Şu elimdeki bıçak keşke sırtına saplı olsaydı.
Tenho uma faca na mão. E gostaria que estivesse nas suas costas.
- Sıcak veya soğuk su yok!
- Não há água quente!
Su sıcak mı?
Está quente?
Jeff, ata sakın çok fazla su içirme, hava çok sıcak, o da terli.
Não o deixe beber demasiado, pois ainda está suando.