Sırası değil translate Portuguese
1,513 parallel translation
- Hiç sırası değil, çocuklar. - Elbette, efendim.
Rapazes, vieram em má altura.
Sırası değil, Reyes.
Agora não, Reyes, está bem?
Pekala, dalga geçmenin sırası değil.
Sim mas agora não é altura para chamar nomes.
Ellen, şimdi sırası değil, bu Gregory hikayesi tam bir felaket oldu.
- Agora não, Ellen. Isto do Gregory é um desastre.
Şimdi sırası değil.
Agora não.
- Şimdi bunun sırası değil.
- Isso foi desnecessário.
Hadi ama, titremenin sırası değil.
Vá-lá, não comeces a tremer.
Şimdi bunun sırası değil.
Mas não por esta ordem.
Seninle konuşmam gerek. - Chuck, lütfen, sırası değil.
Com licença, olha, preciso de falar contigo.
Hapse girmemen için elimizden geleni yapacağız ama düşüncesizlik etmenin sırası değil şimdi.
Vamos fazer tudo o que pudermos para que isso não aconteça, mas, entretanto, não podemos ser indiferentes.
Haklısın, şimdi sırası değil.
Tens razão, não é o momento certo.
Taşak geçmenin sırası değil Hank.
Deixa-te de tretas, Hank!
Gel haydi, şimdi ağlamanın sırası değil.
Vamos. Esta não é altura para lágrimas.
Şimdi geçmişi kurcalamanın sırası değil.
Agora não é altura para falar do passado.
Sızlanmanın sırası değil.
Deixe lá o queixume. Pare de gemer...
Fi, biliyorum çok eğleniyorsun. Fakat "sana söylemiştim" demenin Sırası değil.
Sei que estás a gostar disto, mas esta não é a melhor altura para sermões.
Bariz saldırgan bir tavır. - Şimdi sırası değil Berkeley.
Agora não, Berkeley.
Sokak dansının bir sırası vardır ve şimdi sırası değil.
Existe hora para dançar, e esta não é a hora.
- Hüsnükuruntuluk yapmanın sırası değil.
Mas isso não impede que não tenhas pensamentos positivos.
Yeni bir şeyler denemenin sırası değil.
Não é altura para fazer experiências!
Majeste, merhametin hiç sırası değil.
Eu ordenei? Majestade, não é hora para misericórdia.
Merhametin sırası değil, Walsingham.
Não é hora para misericórdia!
Şimdi hiç sırası değil bence.
Não me parece a melhor altura.
Şimdi sırası değil belki ama, acaba..
Talvez não seja o momento, mas talvez...
Şimdi sırası değil.
Não é o momento certo.
Piskopatlığın sırası değil..
Que queres mostrar aos rapazes do trabalho?
Şimdi utangaçlığın sırası değil.
Não sejam tímidos.
- Bunun hiç de sırası değil.
- Não é o melhor momento.
- Sırası değil!
- Não é altura!
Everett, şu anda bedensel ihtiyaçları gidermenin sırası değil.
Everett, agora não é momento para falar de funções orgânicas!
O tarafını seviyorum ama şimdi hiç sırası değil.
Agora só...
Şimdi hiç sırası değil.
Não é o melhor momento.
Neyin sırası değil?
Momento para o quê?
Galiba soru sorma sırası bende, değil mi?
Acho que é a minha vez de fazer uma pergunta.
Yeni mastürbasyon malzemeni ameliyat sırasında tartışmak bence uygun değil.
Não parece correcto discutir o seu material de masturbação na cirurgia.
Tatlım, ameliyat sırasında uyuması gereken hasta, anestezist değil.
É o paciente que deve dormir durante a cirurgia, e não a anestesista.
Ameliyat sırasında da bu kadar iğrenmeyeceksin benden, değil mi?
Não vais ficar assim enjoadinho durante a operação, pois não?
Bu saç, boğuşma sırasında kopsaydı ucu tırtık tırtık olurdu, kesilmiş değil.
Se tivesse sido arrancado durante uma luta devia estar rasgado, não cortado.
Bugün benim stajyerim ve sizin için sorun değilse ameliyat sırasında galeriden değil buradan izlemesini istiyorum.
Hoje, ela é a minha interna e quero que fique perto da cirurgia, não na galeria. Se, por si, não houver problema.
Sorun, sıçrayış sırasındaki hızında değil. - Sen de kimsin? - İvme açını belirlemek için artan eylemsizliğe dikkat etmelisin.
Não é a cerca da sua velocidade no salto, é o ponto de inércia crescente que mantenha o seu impulso angular.
... bu işler sırasında onun elini tutmak senin işin değil.
Não é trabalho teu apoiá-lo animicamente.
Pete, içkileri yenileme sırası sende değil mi?
Pete. Não está na hora de ires buscar novas bebidas?
Yolculukların sırasında, hiç tanıdığın... birilerini gördün mü? Hayır, hayır, daha değil.
Tu já... viste alguém que conheces, quando estás a "viajar"?
Şakanın sırası değil.
Pará de gozares comigo.
Onun ameliyatı sırasında ettiğin o şişmanlık muhabbeti, beni uzaklaştırıp üstüne atlamak için yaptın değil mi?
Os comentários da gorda durante a cirurgia, fizeste-os para me afastar e poderes avançar!
Bırakın şimdi bunun sırası değil.
- Deixem-no em paz.
Görünüşe göre pazarlık sırasında bir şeyler ters gitmiş, değil mi?
- Bem... isto é um negócio que correu mal, não é?
- Şimdi hiç sırası değil.
Johnny, realmente não é uma boa hora.
Orası ceza ödeme sırasıydı korku tüneli değil.
É a fila para pagamento de multa, não da Space Mountain.
Liz'i seviyorum. Boşanmamız sırasında ona vermek zorunda kaldığım şeyler umurumda bile değil.
Não me preocupo com o que eu tive que lhe dar com o divórcio.
Sence şimdi özür dileme sırası sen de değil mi...
Não achas que é altura de pedires desculpa...
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi ya 25
değil mi çocuklar 56
değil mi efendim 66
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi ya 25
değil mi çocuklar 56
değil mi efendim 66