Utandın mı translate Portuguese
322 parallel translation
Utandın mı?
Envergonhada?
Utandın mı?
Envergonhado?
Utandın mı?
- Sim, vergonha.
- Utandın mı Maggie?
- Envergonhada, Maggie?
- Utandın mı?
- Embaraçoso?
Kendimi birinci sınıf bir budala durumuna düşürüp seni çok utandırmış olmalıyım.
Hoje, além de ter feito figura de idiota, devo ter-te envergonhado muito.
Elbette, sizi utandırmak aklımın ucundan bile geçmez.
- Nunca lhe causaria um embaraço.
- Aaahh. onu pantolonuna yakaladığınızda çok utandım.
Ela ficou envergonhada por estar a usar calças compridas.
Eğer oraya gidip onların icabına baksaydım, Şerifimizi utandırmış olurdum.
Se eu fosse e tomasse conta desses dois, colocaria em evidência o nosso Xerife.
Mahkemenin sayın üyeleri, insan olduğumdan utandığım... zamanlar olmuştur ve bu da onlardan biri.
Senhores, há momentos em que me envergonho... de fazer parte da raça humana, e este é um deles.
Seni ve beni utandırmasını önlemeye çalıştım.
Tentei impedi-lo de nos envergonhar.
O belki benim neredeyse onu utandırdığım şeylerin bazılarını yapacak.
Talvez isso compense pela minha desonra.
Bizi utandırmayacaklarını umalım.
Esperemos que eles não nos envergonhem.
Utandın mı?
Com vergonha?
Götürüp arkadaşımın satın aldığı dükkana geri verebilirim. Ancak nereden aldığını sormaya utandım.
Tê-la-ia devolvio... ao armazém onde o meu amigo a comprou, mas tive vergonha de lhe perguntar onde foi.
Altın buzağıyı tepen tırnağa utandırmak mı istiyorsunuz?
Quereis abraçar o bezerro de ouro Tornozelo e coxa e tronco?
Altın buzağıyı tepen tırnağa utandırmak mı istiyorsunuz?
Quereis adorar O bezerro de ouro Tornozelo e coxa e tronco?
Umarım elimi sıkmayı reddederek beni utandırmazsın.
Espero que não me envergonhem ao recusarem-se a apertá-la.
Utandığım için kitabınızı aldım.
Senti-me muito embaraçado e peguei no seu livro.
Daha fazla bir şey söyleyemeye cesaret edemeyecek hale gelirsem, söylediklerimden utandığım için susarsam, o zaman açıklamalarını yaparsın. Her zaman olduğu gibi seni dinleyeceğim, söylediklerini anlayacağım.
Quando eu não disser mais nada por vergonha podes explicar-te, e eu ouvirei e entenderei como sempre fiz.
Eğer beni bir daha böyle utandırırsan, elime bir balta alırım ve bir daha fermuarını asla ama asla açamazsın.
Se voltas a envergonhar-me desta forma outra vez, arranjo um machado e tu nunca mais vais ter de te preocupar em abrir o fecho.
Yani neredeyse beni öyle olmadığım için utandıracaksınız.
Até me fazem sentir vergonha por não ter tido mais iniciativa.
Onu yeterince utandırmadın mı?
Não o envergonhou que chegue?
Herhalde bu herife senin kuyruğunu nasıl yaladığımı söylemeye utandın.
Acho que tens vergonha de dizer ao tipo que eu te rasava a cauda.
Ben kızdım, karım utandı, çocukların kafası karıştı.
Chateei-me, ela ficou envergonhada, os miúdos ficaram confusos.
Yoksa utandın mı?
Estás envergonhado?
Geçmişte sana yardım etmeyi denedim ve beni utandırdın.
Tentei ajudar-te no passado, e, sinceramente, envergonhaste-me.
Kızgın değilim, sadece çok utandım.
Não estou zangada, só estou envergonhada.
Sally arkadaşımın önünde beni utandırıyorsun.
Estás a embaraçar-me em frente do meu amigo. Vamos falar.
Konuşalım. Hayır, sen beni arkadaşımın önünde utandırıyorsun.
Não, tu estás a embaraçar-me à frente do meu namorado.
Beni utandırmak için onunla yattın mı?
Dormiu com ele só para me humilhar?
Çok utandım! Bu ağaç gövdelerini utandırdın!
Cobriste-te de vergonha, e envergonhaste estes troncos.
Kitabınızdan utandınız mı?
Tem vergonha dele?
Bizi rezil ettiniz, bizi utandırdınız bayım!
Você desgraçou-nos, senhor. Envergonhou-nos, senhor.
- Bana saygısızlık ettin. Beni utandırdın. Ben burada çalıştığım sürece, senin yasal...
Tu desrespeitaste-me, embaraçaste-me e enquanto eu trabalhar aqui não tens
Hayatımın en utandırıcı anıydı.
Foi o dia mais embaraçoso da minha vida.
Tanrım, bir erkeği nasıl utandıracağını çok iyi biliyorsun
És mesmo estranha. Dizes cada coisa.
Bunu söylemek beni utandırıyorum ama Shakaar'ın başkaldırısı diğer bazı illerde destek görüyor,... ben de düzeni korumak için hoş olmayan bazı adımlar atmak zorunda kaldım.
Envergonha-me dizê-lo, mas a atitude provocatória do Shakaar chegou a outras províncias. Tive de tomar algumas medidas difíceis para manter a ordem.
Utandığını gördüm ve orada yanında olmalıydım ve olmadım.
Vai pôr o aparelho! Credo! Vou para a cama.
Yüce Tanrım, eğer bugün Homer'ın bizi utandırmasını engellersen senin için birkaç kilise yaptıracağıma söz veriyorum. Bart!
Meu Deus, se evitares que o Homer nos envergonhe hoje, prometemos erigir várias igrejas em Tua honra.
Şimdi de bu olay psikolojik vaka oldu ve çok utandığını mı söylüyorsun?
Essa é a abordagem psicológica à resolução do crime?
Yürütme ve yargı kurumlarımızın ayrı olduğu yanılgısına... kapılmış olduğumu kabul etmek beni utandırıyor.
É embaraçoso admiti-lo. Achava que os ramos executivo e judicial do sistema eram autônomos.
Bilirsin, böyle şeyler... beni utandırır. - Yapmak zorunda mıydınız?
- Temos mesmo de fazer isto?
Yemekte sizi utandırdığım için özür dilerim. Ayrıca lütfen özürlerimi "adını unuttuğum" kişiye benim için iletin.
Peço desculpas por tê-la embaraçado no jantar e já agora peça desculpas a quem nós sabemos por mim.
Tanrım, çok utandın, değil mi?
Deus, está muito envergonhado, não?
Bugün beni yeterince utandırmadın mı zaten?
Não me envergonhaste o suficiente?
Ve tüm cesaretimi toplayıp dedim ki, "Sayın Hakim, tüm utandığım, ona bir tane veremememdir."
Assim que juntei toda minha coragem, disse : "Vossa Senhoria, só me arrependo de nunca ter dado felicidade a ele."
Utandıracak herhangi bir şey yaptın mı?
Fizeste alguma coisa que nos possa envergonhar?
Deuce. Beni yeni arkadaşımızın önünde utandırıyorsun.
Deuce, está a embaraçar-me diante do nosso novo amigo.
Bir budala gibi davrandın, arkadaşlarımın önünde beni utandırdın.
Fizeste figura de idiota, envergonhaste-me em frente dos outros.
Burası sıcak mı yoksa sadece beni utandırdın mı?
Está quente aqui ou você me fez corar?