Uzak mı translate Portuguese
3,785 parallel translation
Kralyolu'ndan uzak mı duruyorsunuz?
Evitais a Estrada do Rei, é?
Gitmek için uzak mı?
Falta muito?
Çok uzak mı?
Ainda muito longe?
Ben de zorbalardan uzak durabilmek için laboratuvarımı yüksek bir yere inşa etmiştim.
Eu também construí o meu laboratório bem alto para fugir dos rufias!
Sanırım yakında birilerinin olması da uzak görünüyor.
Quero dizer, alguém há-de aparecer em breve.
Ve açıkcası, gözlerden uzak bir yerde olmaya çalıştım.
Eu tentei sair do caminho de terra batida.
Çölün ortasında kıçlarımızı uzak tutmalıyız.
Estamos a congelar o cu aqui fora no meio do deserto.
Burda kimse yok. Çölün ortasında kıçlarımızı uzak tutuyoruz.
Estamos a congelar as nossas peidas no meio do deserto.
Whoa! Tamam, şimdi o kahrolası telefondan uzak dur, bakalım.
Boa, muito bem, agora afasta-te do raio do telefone.
Uzak dur benden, yoksa polisi ararım.
Desaparece ou eu chamo a polícia.
Bu mektubu kim yazdıysa umarım arkadaşlarımdan uzak durur.
Está errado, e quem quer que seja que a tenha escrito, tem de entender que deve afastar-se dos meus amigos.
Senden uzak duracağım.
Certo, afastar-me-ei de ti.
Şurada manolyanın yanı başında mı yoksa çimenliğin uzak ucunda orman güllerinin yanında mı olmalı? Ne diyorsunuz?
Perto da magnólia ou na ponta do relvado perto dos rododendros?
Benim çadırımın uzak uçta orman güllerinin yanında olmasına karar karar vermiştik, orası tek yer.
Concordámos que a minha tenda deve ficar perto dos rododendros. É o único lugar.
Şerif ailemin adını bu mevzudan uzak tutacak mısınız?
Xerife, vai manter o nome da minha família fora disto?
Hayatımı o zindanlardan uzak durmaya çalışarak geçirdim.
Toda a minha vida sempre tentei evitar aquele lugar perigoso.
Ben kendiminkine, filizleri Kızıl Kaleye ulaşana kadar sabırla baktım. Sonra da dünyanın çok uzak bir tarafından benim için çok özel bir şey göndermelerini sağladım.
Eu tendi a minha pacientemente até que os seus tentáculos chegaram da Fortaleza Vermelha até ao lado mais distante do mundo onde consegui enrolá-los à volta de algo... muito especial.
Biz anneler, yavrularımızı mezardan uzak tutmak için elimizden geleni yaparız.
Nós, mães, fazemos o que podemos para manter os nossos filhos afastados da sepultura.
Otobüste canımı yakmak isteyen iri salaktan uzak durmaya çalışıyordum ama beni rahat bırakmadı.
Tentei evitar um idiota grande que queria magoar-me esta manhã no autocarro, mas ele não me largava.
Bazen uzak durmana izin vermezler ve o zaman geri adım atamazsın.
Bom, às vezes não nos deixam evitá-los e, nessas alturas, não podes recuar.
Uzak durmamızı söylüyor işte amına koyayım.
Está a dizer-nos para nos afastarmos.
Dediğinizden anladığım kadarıyla güvenli mesafe epey uzak olmalı.
Pelo que me disseram acerca de si, essa distância é bastante grande.
Kusura bakma, söylediğin halde ondan uzak duramadım.
Ah, me desculpa eu não me afastei dela depois de você ter mandado.
Jimmy'ye benden uzak durmasını mı söyledin?
Você mandou o Jimmy se afastar de mim?
Tabii mailller, aramalar... ve sana gönderdiğim o doğum günü hediyeleri, mesela o küçük iPod... üstünde isminin yazdığı... oldu ama çoğu zaman... Söz verdiğim şeyi yaptım, uzak durdum.
Quer dizer houve os e-mails e as chamadas... e o presente de aniversário que te enviei, aquele pequeno iPod... com o teu nome gravado nele... mas a sério, a maior parte... fiz o que te prometi que faria, eu afastei-me.
Ondan uzak durmamı mı?
- Que me afaste dele?
- Lorenzo'nun kardeşi. Belki de çok fazla uzak kaldım.
Talvez tenham notado o facto de estar fora há muito tempo.
Ve Sübyancı Rog'dan uzak durmak lazım!
Afastem-se do Pedo Rog! Tudo bem, Pedo?
Uzadıkları zaman, havuzdan uzak tutmaya çalışırım.
Quando fica muito alta, tento mantê-la fora da piscina.
Ama sanırım bir süreliğine insanlardan uzak duracağım.
Mas acho que já me cansei de humanos por algum tempo.
Vampir gibi güneşten uzak durur amına koyayım.
Parece a merda dum vampiro, mantém-se longe da luz solar.
Ayrıca uzun bir süre Christian'dan uzak kalmak istemiyorum sanırım. Anladım.
E não quero ficar longe do Christian tanto tempo.
Ancak onu insanlardan uzak tuttuğunu düşünmekte haklı mıyım?
Mas estou certo ao pensar que ele o mantinha afastado das pessoas?
Ben artık Bay Gözlerden Uzak'ım.
sou o Sr. Discreto.
Bakan Lee, sizinle birlikte, Güney Korelileri tehdit eden askeri eylemlere yönelik olarak, sınırdan uzak durmalarını ve füze testlerini durdurmalarını içeren ortak bir bildiri yayınlamak istiyor ki bence yapmamız lazım Sayın Başkan.
O Ministro Lee vai querer que emita uma declaração conjunta, Sr. Presidente... "Porta-voz da Casa, Allan Trumbull" -... a ameaçar acção militar, para que os norte-coreanos se afastem da fronteira e parem com os testes nucleares. O que eu penso que devíamos fazer.
O insanları uzak tutun, anlaşıldı mı?
Afaste os populares.
Buradaki ağaç hattına saldırdığımız, zaman, onları dengeden uzak, kafası karışmış ve korkunun şokuyla bölünmüş tutmalıyız.
Quando atacarmos esta linha de árvores aqui... temos que os manter fora do seu equilibrio, confusos, e divididos, com algum pavor e choque.
Uzak dur, tamam mı?
- Não se meta!
3 adım. Çok uzak geldi.
- Pareceram-me longe de mais.
Eşyalarımı toplar, karımı ve iki çocuğumu alır gidebileceğim en uzak yere giderdim.
Arrumava as minhas coisas, pegava na esposa e nos dois filhos, e mudava-me para o mais longe possível daqui.
Uzak dur. O gelmeden önce bu kapıyı açmalıyım.
Tenho que abrir esta porta antes de ele voltar.
Olabildiğince sokaklardan uzak dururdum ya da normalde uğramadığım yerlere gitmezdim. Doğruyu söylemek gerekirse dosdoğru evime gelirdim.
Não quereria estar na rua, por mais que o pudesse evitar ou num lugar onde não costumo ir, mas provavelmente ficava-me por minha casa, para lhe dizer a verdade.
En azından kurmaya çalıştığım gelecek bu ve bunu yapmak için de uzak geçmişi değiştireceğim.
Ou ao menos é o que tento criar, e usarei o passado distante para fazer isso.
Mesajını aldım, onu her şeyden uzak tuttum.
Recebi a mensagem e mantive-o afastado disso tudo.
Travis'i öldürmek, iyi bir çözüm olurdu. Ama onun ölmesine değil yolumuzdan çıkmasına ve Thaseus'dan olabildiğince uzak olmasına ihtiyacımız var.
Matar o Travis seria uma óptima solução, mas não precisamos dele morto tanto quanto fora do caminho e longe do Thaseus.
Josh'un yemeğinden uzak dur, tamam mı!
Afasta-te do lanche do Josh, estou-te a avisar!
Ciğerlerim patlayıncaya kadar koşacağım ama, sizler de burada kalıp, o kızı o heriften uzak tutacaksınız, anlaştık mı?
E, vou correr até os meus pulmões explodirem, mas vocês têm de ficar aqui e mantê-la a salvo, dele.
Şayet o kıza yardım etmek istiyorsan, ondan uzak dur, yeter.
Se a quiseres salvar, fica, simplesmente, longe dela.
Ondan uzak durmamı mı istiyorsun? Yo.
Queres que me afaste.
Beladan uzak durun tamam mı?
Não se metam em sarilhos, está bem?
Sanırım, kendi sevgililerinden uzak duramayacağımdan korkuyorlar.
Acho que têm medo de que eu... não consiga ficar longe desses homens.